Yeni yıla, ailece gireli tam 17 gün oldu. Emekliler önlerine bir lütufmuş gibi atılan "Emekliler yılında" ellerinde kazma-kürek define ararcasına ve de aradıklarına pek ulaşamamanın yorgunluğu ile "doğmamış çocuğa don biçilerek" girdi. İşte bu şaşkınlık içinde saraylarda, süslü püslü çatılar altında "Hoş geldin 2025" havai fişekleri atılırken emeklilere nispet yaparcasına "Aile Yılı" ilan edilmesin mi? Emekliler gözlerini ovuşturup ailece birbirlerine bakarak ne diyeceklerini bir türlü bilemediler! Ailesinin yükü çeken aile reisi ellerini semaya açıp "İnşallah gelen gideni aratmasın" demekle yetindi! İşte o günden beri eller havada dua etmeye devam ediliyor. Ben bu yazı için bilgisayarımın başına geçip parmaklarımı tuşlara dokunduğumda sadece "Sizce gelen gideni aratır mı?" diyebildim. Parmaklarım suçlu misali eşi dostu dolaşmaya hazırlanırken, TV Ekranlarında da vatandaşa mikrofonlar uzatıldı. Tabii ki, cevapların çoğu "Laf olsun torba dolsun" cinsindendi. 

Takdir edersiniz ki, günümüzde "Bahçe ve bahçeliler" çok gündeme geliyor. Daha doğrusu yıllardır ısıtılıp durmadan önümüze konuluyor; "Bahçeli mi, bahçesiz mi İsterseniz?" ... "Siyaset gözlüğünü" çıkarıp, vatandaşın taktığı "ekonomi gözlüğü" ile bu soruya bir bakalım. Bir dostum şehrin gürültüsünü bahane edip, baba yadigârı evini satarak Urla Yarımadası'na doğru sahilde bir ev aramaya başlamıştı. Tanıdık bir emlakçı ile kendisini tanıştırdım. Emlakçının, dostuma ilk sorusu şu oldu: "Bahçeli mi, bahçesiz mi olsun?" ...  Aslında sorunun cevabı, içinde yatıyor. Ta Sâdâbâd dönemi - Lale Devri'nden buyana bahçeli olanların satışı gibi kiraları da çok yüksek. Son seyrettiğimiz TV dizisi "Şakir Paşa Konağı'nda" da bu böyle ...  Sâdâbâd İstanbul'da Haliç'e akan Kâğıthane deresinin iki tarafında yer alan ve "uğurlu, mamur yer" anlamına gelen Sâdâbâd, Ahmet Refik tarafından "Lâle Devri" olarak adlandırılan bir dönemin en başta gelen eğlence ve gezinti" yeridir. 

 Hele "papatyalar" olursa yemede yanında yat! "İzmir'in dağlarında çiçekler açar" diye bir marşımız da var değil mi? Bazıları papatyayı çok seviyor ya; o bakımdan sizlerle siyaset bahçesinde çok gezdik. O bakımdan diyeceğim şu ki; sarayı, saraylıların çiçek bahçelerinde, gezinmek pek hoş! Dolayısı ile Sayın siyasetçi Devlet Bahçeli'nin tur attığı çiçek bahçesini de Televizyon kameraman ları çok seviyor. Nitekim orada ne şarkılı, türkülü söyleşiler yapıldığını birlikte gördük. ,

  • ***

Her şeyin bir felsefesi vardır. Hani bana "Felsefe yapma, hadi başla" dediğinizi de duyuyor gibiyim. O zaman, ben de sizlere Önder Limoncuoğlu'nun ilkini 2007, ikinci baskısını da Ekim 2008'de yaptığı "FELSEFE BAHÇESİNDE GEZİNTİLER" adlı 158 sayfalık kitabını bulup okumanızı öneriyorum.

Limoncuoglu gençlere şöyle sesleniyor: " Sevgili gençler, Mevlana Mesnevi'sinin bir yerinde "Ne kadar bilgili olursan ol, öğrenebildiğin karşındakinin anlayabildiği kadardır" der! Can Yücel de "Şiir halinde ve daha keskin; En uzak mesafe; ne Afrika'dır, ne Çin, ne Hindistan, En uzak mesafe; iki kafa arasındaki mesafedir birbirini anlamayan" der! Her iki deyişin de, güzelliği ve özelliği öz ve kısa oluşudur. Öz söylemek, kısa söylemek ve öneri ile bitirmek! Yazarken ve konuşurken üslubunuz olsun!...  Bu beceri zekanızı da yansıtır!...   Sevgili Gençler, insanoğlu yaratıldığından bugüne kadar üç güçle sürekli kavga halindedir. Bu güçlerden birincisi doğa, ikincisi insanın kendisi, üçüncüsü de iktidar gücünü elinde tutan insandır." 

Evet, sizleri bu vesileyle bir "Felsefe bahçesinde gezintiye" götürdüysem ne mutlu bana. Saygılarımla.