Hayatımızı, düşüncelerimizi kendimiz mi inşa ederiz, yoksa içinde doğduğumuz aile ve yaşadığımız coğrafyada mı yoğurulur hamurumuz?.. Aile ve coğrafya ne ölçüde yazgısaldır?... Amerikalı yazar Richard Ford, destansı romanı Kanada'da, bu sorunsalla birlikte dikkatimizi çektiği bir Amerikan ailesinin öyküsünü anlatırken güçlü bir dil ve üslup yaratmış.
Richard Ford'u önce 2022 yılında yayımlanan Vahşi Hayat romanıyla tanımıştık. Epik romanın sınırlarında dolaşan Türkçedeki bir başka romanı Kanada ise yazarın ustalık eseridir. Richard Ford; Herman Melville, John Steinbeck ve Ernest Hemingway gibi büyük Amerikan yazarları geleneğini yeni milenyuma taşımasıyla da önemlidir.
Üzerine bastığı toprakla, o toprağın geçmişten getirdikleriyle John Steinbeck'in Gazap Üzümleri'nde, Cennetin Doğusu'nda okuruna hissettirdiği gibi çok özel bir bağ kurar Ford.
1984'te eşiyle birlikte ilk kez ziyaret ettiği ve çok etkilendiği Great Falls'ta sülün avına çıkmış ve bu yazının konusu olan Kanada'nın esin perileri işte o vakitlerde ihtişamlı dağların, geniş nehirlerin ve kanyonların böldüğü o düzlüklerde uçuşmaya başlamış.
Bu haliyle ne kadar Hemingwayvari bir davranış değil mi?
Doğa ile insan...
(Ağzımızda kekre bir tat bıraksa da) avcılık ile edebiyat!
BABALAR VE OĞULLARI
Great Falls ve Montana, kimi Richard Ford romanlarının kararkteristik ortamıdır. Coğrafya yazıyı belirlemiş, yazı da doğal olarak coğrafyayı betimlemiştir. Hatta Rocky Dağları'nın sınırında, Missouri Nehri'nin azametle doğuya kıvrıldığı yere konuşlanmış devasa hava kuvvetleri üssü bile Ford romanlarına kanlı canlı bir karakter gibi dalar. Özellikle Vahşi Hayat ve Kanada'nın kahramanlarının yazgısı bu üs çevresinde ve tarihinde belirlenir.
Sözgelimi, Kanada'da Delle ile Berner'in babası eski pilot Bev Parsons bu üste görev yapmış, gardırobunda savaş görmüş şanlı ve kanlı üniformasını özenle asmaya devam etmektedir. Vahşi Hayat'ın Warren Miller'i ise Joe'ya (bu çocuk Dell'in spin off'u gibidir adeta) 4 bin fit yukarıda uçağının motorunu kapatıp çığlık çığlığa uçuşan kazların çığlıklarına kendini bıraktığında yaşadığı ruhsal dönüşümü anlatırken onun da eski bir üs çalışanı olduğunu anlarız.
İki eski pilot ilerleyen yıllarda otomobil satıcılığı yapacak, biri köşeyi dönecek, diğeri kendisini bir banka soyguncusu yapacak sapağa girecektir.
Great Falls, Richard Ford'u sadece doğal güzellikleriyle değil, ülke eski kıtadan akın akın gelen hoyrat istilacılarıyla şekillenirken o umut avcılarının köklerini salması, ruhani izlerini bırakması ve geçmişten taşıdığı mirasıyla etkilemiş.
İki romanın bir ortak yönü daha var: Yazarından taşıdığı otobiyografik izlerin derinliği Henüz 8 yaşındayken babasız kalma korkusunu yaşamış ve nihayetinde 16 yaşındayken de bir kalp krizi sonucu onu kaybetmiş bir evladın içinde barındırdığı travmaları yazdıklarına yansıtmaması zaten düşünülemezdi. Bu yüzden Kanada'nın Dell ve Berner'ı da Vahşi Hayat'ın Joe'su da farklı sebeplerle babalarını çocuk yaşta yitirme tehdidini göğüslemek zorunda kalmışlardır.
ABD'NİN AZ YUKARISI KANADA!
Yirmi - otuz yıl önceki gibi olmasa da Amerikalıların rüyalarına inandığı zamanlardır. Yeterince arzulayan herkes için fırsatlar vardır. Zengin olmak, mutlu bir yaşantı sürmek, rahata erişmek için. Yeter ki usulünce istensin ve gereği yapılsın.
Bev Parsons'un tek tuhaflığı, aslında bir ismi olan adını benimseyişi değildir. Vasat bir uçak pilotunun parlak geleceği olmadığını görünce türlü yollara sapar. Borçlar gırtlağı aşınca da girdiği çıkmaz sokakta ona tek bir çıkar yol görünür; banka soymak. Başarılı olabilirse rüya devam edecektir. hayallerine sarılan sadece kendisi değildir.
Bev ne kadar yakışıklı, neşeli, umursamaz ve bir o kadar avamsa karısı Neeva kısa boyu, aldığı iyi eğitimleri ve ince sanatsal zevkleriyle ama benzer hayallerle hayata tutunmuş biridir.
Bu hayalciliği yüzünden Neeva banka soygununda kocasını yalnız bırakmadığı gibi, soygun planlarını sil baştan çizer. Arkalarında sayısız iz bırarak soygunu gerçekleştirirlerse de sürekli takipte olan polis karı kocayı tutuklar. 15 yaşındaki ikizlerden Berner, Mormon aşığıyla birlikte kayıplara karışır. Berner'a göre o evde olmaktansa herhangi bir yer daha güven ve huzur vaad etmektedir. Dell'in kaderini ise annesi Neeva çizecektir. Çok güvendiği bir arkadaşı Dell'i kaçırır ve Kanada'daki erkek kardeşinin oteline götürür. Dell, uygarlık çarkının tersine dönmeye başladığı ıssız ve soğuk beldede, birbirinden tehlikeli insanlar arasında hayatta kalma savaşı verir. Eski hesapların kanlı infazlarla üstünün kapatıldığı bir yerde ne ülkesine dönebilen ne de yaşadığı yende güvenli bir hayata sahip olamayan Dell'in kurtuluşu mucizelere kalmıştır.
Kanada, bir suç makinesine, bir katile kucak açtığı gibi 15 yaşındaki çocuğa da sinesinde bir yer vermiştir. Ama ne pahasına! Her Amerikalı'nın zihninde türlü önyargılarla varolagelmiş sevimsiz komşu Kanada, arılarla ilgilenen, satranç meraklısı, kırılgan ve naif bir çocuk için vaad edilmiş bir toprak mı olacaktır, yoksa bir lanetin hükmünü yürüttüğü yer mi olacaktır, bunu zaman gösterecektir.
HAYATIMIZIN SORULARI
Sayfalar ilerledikçe artan gerilimi ve sürpriz finaliyle gerçek bir 20. yüzyıl modern klasiği olan Kanada'nın yazılış hikayesi de çok ilginç. Richard Ford, Kanada için masa başına oturduğunda bir 20 sayfa yazıp bırakmış. Uzun bir aradan sonra kafasındaki soruların cevaplarını bulduğunda öykünün devamını getirmiş. Ancak romanı okumaya başladığınızda bir kopukluk hissetmiyor, 528 sayfalık romanı bitirdiğinizde tuhaf bir biçimde bütün olayları başından itibaren bir kez daha hatırlamak istiyor sonra bazı soruların cevaplarını bulmaya yoğunlaşıyorsunuz.
* İyilik - kötülük, esenlik - mutsuzluk, doğruluk - yanlışlık! Bunlar aile içinde, biraz yazgı biraz ailenin sahip olduğu koşullarla biçimlenen ilkeler midir yoksa hayatta yol aldıkça, özgür seçimlerimizle birlikte mi anlam kazanırlar?
* Hayat, maruz kaldığımız bizim dışımızda şekillenmiş bir ortam mıdır yoksa, kendi ellerimizle biçim verdiğimiz bir oyun hamuru mudur?
* Aile, her şeye rağmen toplumun güvencesi midir yoksa en büyük yangınlar aile içinde mi başlar?
* Çaresiz kaldığımız için mi kötülüğe başvururuz yoksa doğadaki kötülükler doğası ona uygun ruhlarda, tıpkı Arthur Remlinger'de olduğu gibi bir hayat tarzı olarak, doğal bir seçenek olarak mı varolur?
Kanada'ya bir gelecek umudu olarak metaforik bir anlam da yüklediği romanında Ford, iki ülke, farklı halklar, farklı kuşaklar ve farklı karakterleri üzerinden işte bu konuları işliyor, insan ruhunun atlasında gezinmeyi sevenler için her daim iyi bir yazar olduğunu kanıtlıyor.
AMERİKA SİZİ HAYATINIZIN HER ANINDA HIRPALAR
Gelelim romanın adı niye Kanada meselesine!.. Bunu yazarın 2013 yılında The Guardian gazetesine verdiği röportajındaki ifadesinden öğreniyoruz. Ki bu bilgiler, romanı daha iyi anlamak için önemli. (Dahası, ben yazımı oluştururken Tim Adams imzalı bu söyleşiden bir hayli enformasyon kotardım.)
Romanı okudukça, hikayeler birbiri ardına açımlandıkça Kanada'yı vaad edilmiş bir toprak, bir kurtuluş beldesi, dinginlik ve huzur diyarı olarak kurguluyoruz ister istemez. O söyleşide Amerikalılık Kanadalalık ayrımına dair şunları söylüyor Richard Ford:
"Kanada'nın daha yaşanılası bir yer olduğuna dair bir düşüncem olmadı hiç. Ama ne zaman oraya gitsem, o üzerimdeki Amerikalılık baskısının hafiflediğini hissediyorum. Amerika sizi hayatınızın her anında hırpalıyor. Sürekli olarak başkalarının hakları ve vatanseverlik duygularıyla taciz ediyor sizi. Dolayısıyla Amerikalıların Kanada'ya gitme deneyimi, ya da en azından benim deneyimim, tüm bu yaygarayı bir kenara bırakmanız anlamına geliyor. Bu da rahatlatıcı bir şey."
Ancak bu tavrının Amerikalı okurları tarafından pek hoş karşılanmadığını da apaçık ifade ediyor Ford:
"Yerel oligarkların oluşturduğu bir yardım kuruluşunun kitap partisindeydim. Kitaba neden Kanada adını verdiğimi anlatmaya çalışırken Amerika'nın sizi hırpaladığına dair bir şeyler söyleyince odadaki pek çok düşmanca yüzü üzerimde hissettim. Amerika'da çok güçlü bir "Bizden yana değilseniz, bize karşısınız" hissi var. Belki de hep öyleydi. Asla şikayet edemez, diyalog bile kuramazsınız..."
Ford, bu hırpalayan Amerika'nın varlığının kanıtını Vahşi Hayat'a bile küçük bir kapsül gibi yerleştirmiştir. O cümleleri romanın film uyarlamasında otomobilini sürerken dinleyecek bir radyo kanalı arayan Jeanette'in (anne) araya karışan Kanada radyolarını işittiğinde ağzından öylesine çıkıveren yakınmada da hissedebiliriz. Bu diyalogun benzerini film uyarlamasında da (Wildlife 2018 / Paul Dano) rastlayabilirsiniz:
"Radyoyu açmak için uzandı. “Hadi havamıza uygun bir müzik dinleyelim,” dedi. Fransızca olduğunu tahmin ettiğim yabancı bir dilde konuşan adamın sesini çok iyi hatırlıyorum. Çok hızlı konuşuyordu, sesi çok uzaktan geliyordu.
“Kanada,” dedi annem.
“Şu an Kanada’ya yaklaştık. Tanrım.”
Radyonun düğmesini kapattı.
“Bu akşam Kanada’yı çekemem,” dedi.
“Üzgünüm. Kanada’yı başka zaman dinleriz.”
Kanada / Richard Ford / Jaguar Kitap
Bir şey değil, sadece vahşi kapitalizm
Gazeteci yazar Grace Blakeley; “Kapitalizm koşullarında yaşamak demek, size serbest olduğunuz söylense de önceden planlanmış bir ekonomide yaşamak demektir” diyor. Bu tespit bize, en basit tarifiyle teşebbüs ruhunun ve fırsat eşitliğinin koca bir yalan olduğunu ve kapitalizmin insan hayatının her anını kontrol ettiği, yönlendirdiği ve sınırlandırdığını anlatıyor.
Grace Blakeley, kitabında şirketler, finans ve devletler arasındaki tehlikeli ittifakı mercek altına alarak bu “vahşi kapitalizm”in nasıl işlediğini ve neden herkesin zararına olduğunu örneklerle açıklıyor, daha da önemlisi umut, demokrasi ve özgürleşmeye dayalı bir yol haritası çiziyor.
Blakeley'nin temennisi ise şu: "En büyük umudum, bu kitabı bitirdiğinizde dünyanın işleyiş biçimini değiştirme gücüne sahip olduğunuza ikna olmanız. Zira orada bir yerlerde bunu yapamayacağınıza sizi inandırmak isteyen büyük kudret sahibi çok sayıda insan var."
Vahşi Kapitalizm / Grace Blakeley / Yapı Kredi Yayınları
Aral'dan on bir yıl sonra yeni bir roman
Çağdaş edebiyatımızın çınarlarından İnci Aral, on bir yıl aradan sonra 81'nci yaşında on birinci romanıyla okurlarına harika bir sürpriz yaptı. Aral en son 2014 yılında Kendi Gecesinde adlı romanını yayımlamıştı.
Sanatçının yeni romanı Verda’nın Ölümü'nün kahramanı karısını öldüren bir adam. Parçalanan bir evliliğin enkazının tasvir edildiği romanda sadece cinayet değil, aşk, sadakat, iktidar savaşı ve pişmanlık konuları işleniyor:
Eğitimli, güçlü ve itibarlı bir adam... Dışarıdan bakıldığında başarı ve dengeyle örülü bir hayat sürerken, iç dünyasında büyüyen huzursuzluk, bastırılmış kızgınlık ve derin bir kırgınlık giderek onu sarmalıyor. Bir anda parlayan öfkesine yenik düşünce elini kana buluyor ve ardından geri dönülmez bir yola girmenin hesaplaşması başlıyor.
Verda’nın Ölümü / İnci Aral / Everest Yayınları
Mikrokozmosa biraz daha şefkat
Amerikalı koruma biyoloğu ve yazar Thor Hanson, Yanı Başımızdaki Doğa adlı kitabında bizi hayat gailesi ile kurduğumuz ilişkiler üzerine düşünmeye davet ediyor. Öncelikle "Biraz yavaşlayın" dedikten sonra, bizden yanı başımızdaki canlıları görüp keşfetmemizi istiyor. Onların koşullarını mümkün mertebe iyileştirerek müşterek hayatımızı zenginleştirmenin güzelliğine dikkatimizi çekiyor. Yazar, doğayla yeniden bağ kurmanın ve biyoçeşitliliğin korunmasına yardımcı olmanın etkili yöntemleri olarak “vatandaş bilimi” ve “arka bahçe biyolojisi” kavramlarını tanıtıyor. Mütevazı bir bahçe veya parkın bile insandışı pek çok sakini olduğunu belirten Hanson, bu canlıları tanımanın ve hayatlarını iyileştirmek için küçük de olsa bir şeyler yapmanın sadece onlar için değil bizim için de sağaltıcı bir etkisi olacağını vurguluyor.
Yanı Başımızdaki Doğa / Thor Hanson / Metis Yayınları