Akdeniz, Dünyanın en büyük iç denizi. Düşünün toplam yüzölçümü 3 milyon km2’ye yakın. Batıda Cebelitârık Boğazı ile Atlas Okyanusu’na bağlı.

Üstelik aynı Akdeniz, 1869 yılından sonra da Süveyş Kanalı ile Kızıldeniz’e ve Hint Okyanusu’na çapa attı. Akdeniz’in Cebelitârık Boğazı’ndan Suriye kıyılarına kadar uzunluğu neredeyse 4000 km civarında. Aslında yeryüzünde kara parçaları arasına bu büyüklükte sokulan başka bir deniz yok. Bu nedenle Akdeniz Batı dillerinde “karalar arasındaki deniz” anlamı ile adlandırılıyor.

(Örneğin: İng. Mediterranean Sea, Fr. Mer Méditerranée vb.) Bugün Akdeniz’i bölgesel olarak çevreleyen ülkeler İspanya, Fransa, İtalya, Yugoslavya, Arnavutluk, Yunanistan, Türkiye, Suriye, Lübnan, İsrail, Mısır, Libya, Tunus, Cezayir ve Fas. Elbette Akdeniz kavramı sadece ‘deniz ve coğrafi sınırlarla’ tarif edilemez. Akdeniz kültür ile tarihin benzer iklimlerdeki büyülü dansı, medeniyetlerin ortak birikimidir. Fransız Tarihçi, yazar Fernand Braudel’in ünlü Akdeniz adlı kitabında kaleme aldığı gibi:
 “Nedir bu Akdeniz? Binbir şeyin hepsi birden. Bir manzara değil, sayısız manzaralar. 
Bir deniz değil, birbirini izleyen birçok deniz. 
Bir uygarlık değil, birbiri üzerine yığılmış birçok uygarlık.” 

Braudel yıllar önce vurgulamıştı:

“Bütün bunlar Akdeniz'in çok eski bir yol kavşağı olmasındandır. Binyıllardan beri, her şey ona koşmuş, tarihinin altını üstüne getirip onu zenginleştirmiştir: insanlar, yük hayvanları, arabalar, gemiler, fikirler, dinler, yaşama sanatları. Hatta bitkiler bile.”
Akdeniz, yeryüzünün şiiridir de bana göre…

***

Peki Güzel İzmir, Ege aidiyetinin yanısıra, sizce bir Akdeniz şehri midir? Bence öyle… 
Her ne kadar İzmir’de kentlilerin bu alandaki farkındalığı yüksek olmasa da İzmir antik dönemden bu yana Anadolu ile Akdeniz’i bütünleştiren kervan yolunun ilk hareket noktası. 

Ege Denizi de aynı zamanda Akdeniz’in devamı ve bir parçası. Batı kıyımızdaki bir kent olma özelliğiyle, İzmir tarihsel planda İpek Yolu’nda bulunan Doğu Akdeniz’in en önemli liman şehirlerinden biri olmuştur. Şehrimiz hem bu coğrafi özellikleriyle hem de özel iklimiyle, şu anda da geçmişinde olduğu gibi yeniden parlamak için sabırla sırasını bekleyen bir Akdeniz şehri konumunda. İzmir, kozmopolit yapısıyla Türkiye’de yaşayanların gerçek bir mozaiği. Zengin kültürü, büyüleyici tarihi mirası, bereketli doğası, İzmir’i bir Akdeniz şehri olarak ayrıcalıklı kılıyor. İzmir’in demokratik, çok sesli, barışçı yapısı ise tıkanan Türkiye siyasetini de değiştirebilecek yeteneğe sahip. Osmanlı İmparatorluğu yıllarında, İzmir özellikle Levant sermayesinin bilinçli tercihiyle, Doğu Akdeniz’in küresel Levant şehirlerinden biri olmuştu. (Bu da ayrı bir yazı konusu elbette.) Bu yanlarıyla, İzmir’i Akdeniz ile birlikte düşünmek şehre daha da değer katıyor. Biliyorsunuz bu şehirde 2012 yılında İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin öncülüğünde, İzmir Akdeniz Akademisi kuruldu. Akdeniz Akademisi, elbette ağırlıklı bir düşünce kuruluşu olarak görev yapıyor. 

***

Akademinin kuruluşunu yakından izleyen ve destekleyen biri olarak, manifestosunu tekrar okudum. (Bu arada âşık olduğum İzmir’de Akdeniz Akademisi’nin varlığını hissetmek bile bana gurur veriyor.) Yapıcı bir değerlendirmeyle Akdeniz Akademisi’nin kuruluşundan bu yana, manifestosunu ne kadar hayata geçirebildiğine bakalım: 
Öncelikle “İzmir tarihinin bir Akdeniz kenti olması perspektifiyle yeniden ele alınması” Akdeniz Akademisi’nin kendine dert edindiği bir alandı. Akademinin bu işlevini çok iyi yerine getirdiğini düşünüyorum. Akademi bugüne kadar çok nitelikli tam 9 sempozyum gerçekleştirdi. İlk sempozyum “Akdeniz, Tarihi, Kültürü ve Siyaseti” başlığı altında 2014 yılında, sonuncu sempozyum ise “Çağlar Boyunca Akdeniz ve İzmir” başlığı ile 2022 yılında hayata geçirildi. Hepsi Türkiye’den ve dünyadan çok değerli isimlerin katılımıyla yapıldı. Gelecek kuşaklara Akdenizli bakış açısıyla yeni bir şehir tarihi anlayışı armağan edilerek, bunlar kent hafızasına kazındı. Akademi kurulduğundan bugüne dek, sonuncusu “Akdeniz Kent Portreleri” başlığı altında, nitelikli tam 7 çalıştay da gerçekleştirmiş. Yayımladıkları kitaplar ve dergiler, konferanslar ise bu çalışmaların taçlandırılması. Akademi’nin “İzmir’in ‘tasarım ve yenilikçilik (innovation)’ kenti niteliğini kazanması” önemli hedeflerinin başında geliyordu. Bu alanda “Dünya Tasarım Başkenti” adaylığı (2020) dahil, birçok olumlu adım atıldı ama İzmir gerçek anlamda ‘tasarım ve yenilikçilik (innovation) kenti’ özelliği kazandı mı? Açıkçası bu sorunun yanıtı bende yok. 

***     

İzmir Akdeniz Akademisi’nin faaliyetleri, kentlilere ne kadar dokundu? Bu soruya da yapıcı ama eleştirel bir gözle yaklaşırsak, akademinin birçok olumlu adıma rağmen, bu alanda eksik kaldığını kabul etmek gerekir. Örneğin manifestoda yer alan, “… İzmir’in Akdeniz’in kültürel hareketliliğine katkıda bulunan kentler ve kültürel girişimlerle etkileşim içinde, bir ‘Akdeniz Kültür Ağı’nın oluşmasında öncü bir rol oynamak üzere çaba gösterilecektir.” yaklaşımının, biraz havada kaldığını, süreçlerin kentin kültür aktörlerinden ve endüstrisinden uzak düştüğünü vurgulayabiliriz. Yine manifestoda yer alan, “…sanat etkinliklerinin İzmirlilerin hayatının merkezinde yer almasını sağlayarak ‘Yaratıcı İzmir’ konseptini bir gerçeklik haline getirmeyi amaç edinmiştir.” anlayışı da tüm çabalara rağmen istenilen bir noktada değil…   
Sonuçta ben İzmir Akdeniz Akademisi’ne inanıyorum. Akdeniz Akademisi, araştırmalar, düzenlediği uluslararası toplantılar, çalıştaylar, yarışmalar, sergilerle çok olumlu adımlar atmıştır. Bundan sonraki süreçte de akademinin sadece 2012 manifestosunun arkasında durması, hala süreci ilerletecek en önemli kaldıraçtır. 
Not: Gazetecilik mesleğini sürdürürken, çok uzun yıllar haftanın 6 günü farklı gazetelerde düzenli köşe yazıları kaleme aldım. İletişim alanındaki görevim nedeniyle, kitaplarım dışında bir süredir meslekten ve yazı serüveninden uzaktaydım. İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Sevgili Dostum Değerli Dilek Gappi, Cemiyetimizin Gazetesi 9 Eylül’de yazmamı rica eti. Ben de bu görevi onur duyarak, gazetenin belirlediği günlerde yerine getireceğim. Hepinize sevgi ve saygıyla…