Anadolu bilgesi ve de genel bir deyimle “eşeği ile insanlara ders veren” Nasrettin Hoca’mızı 814’üncü doğum yılında 17 gün önce, yani 5 Temmuz 2022 ‘de saygı ve ibretle andık. Akşehir, Nasrettin Hoca’yla adını bütün dünyaya duyuran Konya’nın şirin ve ünlü bir ilçesidir. 1208-12284 yıllarında Akşehir’de yaşayan ünlü düşünür ve mizah ustası Nasrettin Hoca’nın anısını yaşatmak için uluslararası ve ulusal düzeyde kutlamalar düzenlenmektedir. Rahmetli Şükran teyzemin değerli bir hükümet ebesi olarak bu ilçede görev yapması, hatta evinin ilçeye 15 dakika mesafedeki Nadir köyünde bulunması dolasıyla bu törenlere katıldığım oldu. Yanılmıyorsam Hoca’nın 800’üncü doğumgününde akademik kariyeri olan bir hanım konuşmacı Nasrettin Hoca’nın fıkralarında eşeğin “özel bir yeri olduğunu” hatırlatıp, “Hoca eşeğinden ayrı düşünülemez. Onun taşıtı, bineği olan eşek, gerçekte bir yergi alay ögesidir. Anadolu mizahında atın yeri yoktur. Eşek acıya, sıkıntıya dayağa, açlığa katlanışının en yaygın simgesidir. Soyluların, saraylının çevresinde üretilmiş mizahta eşek bulunmaz. Oysa at geniş yer tutar. Bu konuda, başka bir çelişki sergilenir, mizahta güldürücü ögeyle yerici öge yan yana getirilir” demişti.

* * *

Ben de “Eşeği ile insanlara ders veren” Nasrettin Hoca’mızın doğumunun 814’üncü yılında Nasrettin hoca hayranı, uzmanı sayılabilecek Savaş Ünlü ile İzmir’in şirin ilçesi Karşıyaka sahilinde buluşup konuştum. Günümüzde Nasrettin Hoca iki ilçe Akşehir- Sivrihisar arasında paylaşılamıyor. İki şirin ilçe de sahipleniyorlar Hocamızı. Adına şenlik düzenliyorlar. Bir hafta aralıkla yapılıyor şenlikler. Savaş hocaya 'Ne diyorsunuz?' dedim ve Savaş Ünlü, muzipçe güldü. Sonra da cevapladı sorumu:

“Paylaşamamanın altında sahip çıkma yatar. Aslında bu sahiplenmeye sevinmeliyiz. Yunus Emre’yi de 7-8 yer sahiplenir. Bunun altında büyük bir sevgi yatar. Anadolu’yu gezdiğimizde birkaç yerde şu yazıyı görürüz: 'Yunus Emre’nin mezarı buradadır.' Bırakalım halkımız sahiplensin. Bunu yaparken de kırmadan dökmeden yapılsın bu iş. Nasrettin Hoca’ya gelirsek, o gerçek bir Akşehirlidir. Sivrihisarlılar sahiplensinler, ama 'bizim' demek biraz sahiplenmenin dışına çıkıyor. Çünkü Hocamız Anadolu bilgesidir. Anadolu’nun özüdür. Tartışma eskiden beri vardı, ama ayyuka çıkmamıştı. Sen bir şeye sahip çıkmazsan sahip çıkanlar olacaktır. 1970’li yıllardan beri şenliklere giderim. O günlerin şenlikleriyle günümüz şenlikleri arasında dağlar kadar fark vardır. Şenliklerde bildiriler sunulurdu. Ben bile kaç kez araştırıp insanlara Hocamız hakkında bilgiler içeren söyleşiler yaptım. Ülkemizin aydın bilim insanları gelirdi, Hoca’yı anlatırlardı. Yurtdışından bilim insanları, Nasrettin Hoca hayranları gelirler bildiriler sunarlardı. Basın, televizyon, radyolar günlerce bunlardan söz ederlerdi. Şenlikler sonunda bilgilenmiş olarak dönerdik kentlerimize. Lay lay lomla geçiştirilmezdi şenlikler. Akşehirli dostlarımız 'Kebap, köfte, mısır festivaline dönüştü' diyorlar. Nasrettin Hocamızı anlatan tek bir program yok uzun yıllardır. İlçenin merkezlerine stantlar açılıyor, kebap köfte kokuları sarıyor güzelim ilçeyi. Etkinlikler yapılıyor, çocuklara festival boyunca tiyatrolar sunuluyor. Her gün farklı oyunlar. Dikkat ettim, Nasrettin Hoca’yla ilgili bir oyun yoktu. Çocuklara el becerisi kursları açılıyor Gülmece Parkı’nda. Her akşam da değişik sanatçı konserleri halka sunuluyor. Ama yetmiyor. İçi boşaltılmış programlarda belleklerde kalan dişe dokunur ne oluyor Hoca adına? Hiçbir şey!”

***

Siz şenliklerde kimlerle beraber oluyordunuz?

“Ülkemizin yüz akı sanatçılar, bilim, kültür insanları, tiyatrocular, film sanatçıları, ses sanatçıları da geliyordu ama bu kadar fazla değildi. Aziz Nesin, Muzaffer İzgü, Rıfat Ilgaz, Bekir Yıldız, Alpay Kabacalı, Levent Kırca, Cevat Çapan, Türkan Saylan, Mustafa Balbay, Necat Uygur, tüm karikatür üstatları, yazarlar, şairler, kimler yoktu kimler…”

Sizin sanatınıza katkısı oldu mu Akşehir’in?

“Olmaz mı, ilk kitabımın önerisi orada geldi. Levent Kırca’ya ve Ali Poyrazoğlu’na yazdıklarım da Akşehir’de sayesinde gerçekleşti. Levent Kırca adresini yazıp özellikle istemişti. Akşehir, Nasrettin Hoca olmasaydı, onlarla nasıl tanışırdım.”

Nasrettin Hoca’nın bir fıkrasını anlatır mısınız?

“Hocamızın fıkraları öyle fazla değildir. Çoğu fıkra ona mal edilmiştir. Onun sevdiğim bir fıkrası şöyledir: Nasrettin Hoca, dama çıkmış, kan ter içinde çalışıyordur. Aşağıdan birisi seslenir; 'Hocam aşağıya gelir misiniz?' O yorgunluk üstüne kan ter içinde merdivenden iner, daha da yorulmuştur. Adam Hoca’dan para ister: 'Allah rızası için ekmek parası verir misin?' Hoca önce başını sağa sola sallar. 'Bekle' der. Dama çıkar tekrar. Damdan aşağıdaki kişiye seslenir; 'Buraya gelsene.' Adam da yaşlıdır, zar zor çıkar. Hoca’nın yanına gider. Nasrettin Hoca, adama bakar. 'Bozuk param yok, Allah versin' der. Adamı yollar.”