Anıtkabir’in yabancı bir mimar tarafından yapılıp yapılmayacağı, Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün adından aydınlar arasında en çok tartışılan konuydu. Bu düşünceye karşı çıkanlardan biri de Necip Fazıl Kısakürek’tir! Kısakürek’in gazete köşe yazısındaki Anıtkabir’i yapma konusunda önerdiği isimler arasında ressam Abidin Dino da vardır. Ve Dino, Kısakürek’in güvenini yanıtsız bırakmaz ve bir dev Hitit aslanı şeklinde projeyi resmeder. Nazım Hikmet’in “Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin”inin ilham kaynağı ilginçtir: Atatürk’ün Anadolu’nun ilk devleti Hititler hakkındaki bilimsel çalışmaları himaye etmesidir.
Anıtkabir’in girişindeki 24 Hitit aslanının kükreyen sesi, Abidin Dino’nun çizdiği ilk projeyi ve onun altında yatan kültür politikasını haykırır; “Biz bu coğrafyada kiracı değil, toprak sahibiyiz.”
***
1930’lu yıllarda tarihi Ankara Evleri, bir ucu Dikmen’de, öbür ucu Etlik’te olarak kentin kuşbakışı görünümünde bir hilal şeklinde sıralanmaktadır. Kentin bu yerleşim özelliği bayrağımızla yan yana getirildiğinde Anıtkabir’in yapıldığı yer, tam da yıldızın olduğu bölgedir. Bunun anlamı şudur: “Başkentimiz, bağımsızlığımızın simgesi olan bayrağımıza benzeyecektir.”
***
Sakarya’da işgal ordusunu durdurmak için direndiğimiz günler. Savaşı kaybedersek, Ankara düşebilir. Meclisce Paşa için orduyu bizzat kumanda etme kararı verilmiştir. Gazi, Sakarya Cephesi’ne hareket edecektir. Gitmeden önce geceyarısı bir kararname imzalar. O’nu dünya liderleri arasında benzersiz kılan o kararname şudur: “Ankara’ya bir Etnografya Müzesi kurulması ve eski Ankara evlerinin koruma alınması.”
Türkiye Cumhuriyeti yeryüzünde, henüz Kurtuluş Savaşı verirken, bir müzenin kurulma kararının alındığı tek ülkedir!
***
Mimar Sinan’ın Kayseri-Ağırnas köyünden gelen taş ustaları çalışır inşaatta. Anıtkabir’de eski bir Türk geleneğine yer verilir. Dış duvarın bir köşesine kuş evi yapılır. O kuş evinden bir kanat çırpar bir kuş her gün. Bağımsızlığa…Özgürlüğe. Geçmişini, kültür mirasını bilmeyen bir milletin, var olamayacağını gösteren Mustafa Kemal Atatürk’ün yolunda, aydınlık bir geleceğe…
***
Öykü; Usta Hikaye Anlatıcısı Sunay Akın’ın son kitabından. Kitapta 96 yıllık Cumhuriyetimizin 'ilk' aydınlarının hikayeleri yer alıyor. Taksim Meydanı’nın simgesi Cumhuriyet Anıtı’nın yapımı için Roma’ya gönderilen 21 yaşında bir genç kadın Sabiha Ziya,
kültür ve sanatın gelişimi için yaptıklarıyla bir döneme adını altın harflerle yazdırmış Hasan Ali Yücel’in “bir çocuk olarak” portresi, karikatürist Altan Erbulak’ın henüz çocukken Mustafa Kemal’le karşılaşma anları, Atatürk’ün kütüphanecisi Nuri Ulusu’nun çocukluğunda kendine çizdiği yol, Türkiye’nin ilk kadın tiyatrocusu Afife Jale, savaş sırasında insanlara umut veren Çalıkuşu ve çok daha fazlası Sunay Akın’ın etkileyici anlatımıyla “Aslanlı Yol”da kendine yer buluyor. İşgale, adaletsizliğe, haksızlığa karşı bağımsızlığı, kardeşliği ve barışı savunan; aydınlanma tarihimizin cesur ve güzel yüreklerini, ürettikleriyle, yazılarıyla, şiirleriyle, araştırmalarıyla hep konuşulan 'Maçkalı' Sunay Akın’ın kaleminden okumak, müthiş keyif.
***
Şair Akgün Akova, Sunay Akın’ı “bulutlarla satranç oynayan bir yazara” benzetir; gökyüzü kadar geniş biri tahtanın üzerinde! Sonra ekler; “Esin perileri Sunay’ın tarafını tutarak bu satrancı izliyor. Sunay bu kez de Aslanlı Yol’da yürüyor. Başı dik, alnı açık. Cumhuriyetimizi yüceltenlerin bir bölümünü anlatıyor. Aslan payını da aydınlığa
ve barışa veriyor. Aslanlı Yol, bağımsızlığa inanmış 7’den 70’e inanmış herkesin el kitabı olmaya aday!” Engin birikimli ışık taşıyan yazılarını “seyir defteri”ne benzeten, ülkemin aydınlık yüzü Sunay Akın’ın 'Aslanlı Yol'unu okuyun, okutun!
Victor Hugo demiş ya; “Ey şair bana yağmurdan söz etme. Yağdır!”
Sunay Hoca da “hayata dokunan” bilgi yağdırıyor bize!..