İYİ Parti’de Prof. Dr. Ümit Özdağ ve arkadaşlarına kurulan komployu anlayabilmek için, CHP’de geçmişte Onur Öymen ve diğer Atatürkçülerin partiden nasıl uzaklaştırıldıklarına bakmak gerek.
AKP ve Erdoğan Hala Nasıl İktidarda?
AKP’nin kötü yönetmesine karşın, iktidarda kalabilmesinin nedeni, muhalefetin başarısızlığı ve bu bir rastlantı değil. Türkiye’de sadece iktidar değil, muhalefet de emperyal güçler tarafından yıllardır, kendi çıkarları yönünde şekillendiriliyor.
Sistem şöyle işliyor… Emperyal güçler, ülkedeki potansiyel politikacıların profillerini çıkararak, kimlerle işbirliği kurabileceklerini, lider veya üst düzey yönetici olduklarında hangilerinin söz dinleyeceklerini belirliyor; bu kişileri destekleyerek üst makamlara getiriyorlar. Söz dinlemeyecek ve sorun çıkarabilecek olanların ise zaafları ve açıkları bulunuyor; ilk hatalarında bu kişilerden kurtulmaya çalışılıyor.
Antiemperyalist ve Atatürkçü iseniz, atılmanız çok kolay. Örneğin, Ekmeleddin’in çatı adaylığına karşı çıkan Prof. Dr. Süheyl Batum “Benim adayım Emine Ülker Tarhan” dediği için, Tarhan ise adaylığı kabul ettiği için atıldı. Ekmeleddin şu sıralar MHP sıralarından AKP’yi desteklerken, bu konuda “Bedelini öderim” diyen Kılıçdaroğlu’ndan bunu halen bekliyoruz! 1993 yılı Gelecek Bahar Dergisi’ndeki ‘Su Üzerinde Yürümek’ başlıklı yazıda Atatürk’e ‘Kefere Kemal’ diyenler ise hala baş tacı!
Açık veya zaafı bulunmayan, tam bağımsızlıktan yana, donanımlı, dürüst, yalan söylemeyen ve lider özelliklerini taşıyanlardan kurtulmak, oldukça zordur. Emperyal güçlerin önünde büyük engel oluşturan bu ‘Gerçek Atatürkçüler’i etkisiz hale getirebilmek için özel komplolar düzenlenir.
Özdağ ve Onur Öymen’in Benzerlikleri
Siyasi yelpazenin farklı kutuplarında yer alsalar da Özdağ ve Öymen, ‘engel’ olarak görülen, Atatürk’ü iyi özümsemiş, tam bağımsızlıktan yana iki siyasi lider.
Öymen 2009’da, CHP Genel Başkan Yardımcısı iken yaptığı bir konuşmada, “Atatürk Dersim isyanını yapanlarla müzakere mi etti?” demesi üzerine, o sırada Grup Başkanvekili olan Kılıçdaroğlu “O dönemde insanlıkla bağdaşmayan olaylar oldu… …Öymen gereğini yapmalı” sözleriyle Öymen’i istifaya davet etmiş; Öymen bunu “Ben gereğini yaptım… …görevimin gereği Atatürk’e sahip çıkmaktır… … Sayın Kılıçdaroğlu ile konuşmamın ardından sohbet ettik. Konuşmamla ilgili en ufak bir rahatsızlığını dile getirmedi” diye yanıtlamıştır.
Kılıçdaroğlu bu çıkışının ardından değer kazanmış, Amerikan– İsveç ortak yapımı bir rapordaki ‘Baykal’ın ikna edilip yerine Kılıçdaroğlu’nun gelmesi’ şeklindeki senaryonun bir buçuk yıl ardından, Baykal FETÖ yapımı bir seks kaseti ile bu değişime ‘ikna olmuştur’. Aynı dönemde MHP’li bazı isimlerin de benzer seks kasetleri ile istifaya ikna olmaları ilginçtir.
Özdağ’ın Kurultay'da Genel İdare Kurulu'na aday olmamasına karşın adının ‘tercih edilmeyecekler’ listesinde yer almasıyla başlayan komplo, Özdağ’ın partiden ihracı ile son buldu. Özdağ’a saldırılma nedenlerinden biri de Türkiye için asıl tehlikenin komünizm değil ‘emperyalizm’ olduğunu; ‘ülkücü’ geçinen eski dostu Enver Altaylı gibilerin ‘maşa’ olarak kullanıldıklarını anlaması ve onlardan uzaklaşması.
Benim siyasi görüşüm Onur Öymen’inki ile birebir örtüşürken, Özdağ’dan farklı düşündüğüm konular var. Ama onun dürüst ve yetkin bir ‘Gerçek Atatürkçü’ olduğunu ve parti lideri olursa, İYİ Parti’den uzaklaştırılan değerli arkadaşları ile birlikte önemli bir oy oranına ulaşacağını düşünüyorum.
Şimdi birileri diyecek ki: “Şimdi bunun zamanı mı? Tam AKP zayıflıyordu…”
Yanıtlayım: “Evet tam zamanı; daha seçimlere hayli zaman var. Böyle diye diye, değerli birçok gerçek Atatürkçü’yü küstürdük ve meydan sahtelerine kaldı.”