E-Devlet kapısından alt üst soy sorgulama işi hepimize tuhaf heyecanlar yaşatmaya devam ediyor.
Siteye aşırı yüklenme olunca bu sorgulama işi askıya alınmıştı.
Önceki geceyarısı birden haber, uyumayan tayfaya yayıldı: Koşun koşun sistem açıldı!
Hiç niyetim yoktu aslında. Çünkü bu konuda elime pek fazla bir bilgi geçmeyeceğini biliyordum.
Buna da çocukluğumdan beri çok hayıflanırım.
Benim anne ve babam ailelerinin en küçükleri ve biraz da tekne kazıntıları. Eh ben de öyle sayılırım.
Bu yüzden annem ve babam bile kendi ebeveynlerini hayal meyal hatırlıyor. Dolayısıyla ben anneannem hariç hiç aile büyüğü tanımadım, görmedim.
Anneannemi de pek hatırlıyorum, ben çok küçükken o da rahmetli oldu çünkü.
***
Aileden soyumuzu sopumuzu bilip anlatacak kimse olmayınca ve iki taraf da Balkanlar'dan göçen aileler olduğu için o zamanın şartlarında kayıtlar tutulmamış tabii.
Benim elimde dedelerimin ve ninelerimin isimlerinden başka hiçbir şey kalmadı doğal olarak.
Böyle on göbek öncesine kadar sayan insanları hep kıskanmışımdır açıkçası.
Fakat yine de önceki gece hadi dedim bir bakayım. Yine çok şey değişmedi ama daha önce bilmediğimiz bir ayrıntıyla hayal meyal anlatılanlar benim hayal gücümle birleşti ve bazı taşlar yerine oturdu.
Selanik'te doğduğunu zannettiğimiz (ona bile tam emin değildik) dedem meğer Manastır doğumluymuş.
Hani şu Atatürk'ün şehri diye bilinen. Mustafa Kemal'in okuduğu askeri okulun bulunduğu yani büyüdüğü şehir.
İttihat ve Terakki'nin merkezi olan Manastır.
Eh madem benim dedem de İstiklal madalyalı bir binbaşıydı ve babamın ölene kadar anlattığı gibi Atatürk'ün silah arkadaşıydı... O zaman bu cephe arkadaşlığı bir tesadüf değildi demek ki. İkisi bildiğin 'mahalleden arkadaş' idi.
Aldı mı beni bir heyecan.
Hani dedem bizzat Atatürk'ün kendisi çıksa bu kadar heyecanlanırım!
***
Neyse başladım senaryoyu kafamda oturtmaya.
Babamın çok küçük yaşta kaybettiği babasıyla ilgili ne yazık ki anlatacak pek bir anısı yoktu.
İki tanesini tekrarlar dururdu Rahmetli:
1- Benim babam Atatürk'ün silah arkadaşıydı.
2- Benim babam cephede bile rakı içermiş, soyadımız o yüzden Öziçer olmuş.
Vallahi Başkomutanımızın da rakıya olan düşkünlüğü malum (yakışır Paşam'a!)...
Acaba diyorum benim binbaşı dedemle binbaşı Mustafa Kemal bir gün cephede bir çay bardağı aslan sütünü paylaşırken dedeme, “Bir gün bu ülkede herkesin soyadı olacak ve seninki de Öziçer olsun Sait binbaşı” demiş midir?
Ahh hikayenin güzelliğine bak!
İnşallah öyle bir şey olmuştur, ne olur olsun ya!
Peki rahmetli dedemin yakınları bu şerefli askerin hatıralarının kıymetini bilmiş mi, tabii ki bilmemiş.
Ne üniforması var elimizde ne de madalyaları.
Sadece üzerinde o üniforma ve madalyaların ve de ayağında körüklü çizmelerinin bulunduğu muhteşem bir kaytan bıyıklı fotoğrafı.
***
Ahh ah! Ne ettin sen bize e-devlet kapısı?
İnsanın aile büyüklerinin yaşamlarını böyle yarım yamalak çözmeye çalışması çok hüzün verici. Kabuk tutan yarayı kaşıdın sen...
Anne tarafımın topraklarını görmeye Bosna'ya gitmiştik.
Bu sene havalar düzelir düzelmez soluğu Manastır'da alacağım.
O şerefli iki asker için kavak ağacının altında bir çay bardağı rakı içecek, bir de Rumeli türküsü tutturacağım:
Bülbülleri Har Ağlatır
Aşıkları Yar Ağlatır
Ben Feleğe Neylemişim
Beni Her Bahar Ağlatır
*
Ben Sana Dayanamam Yarim
Ben Sana Aldanamam
Ben Sana Aldanamam Yarim
Yarim Ben Sana Dayanamam