Sevgili okurlarım, Abdullah Öcalan’ın PKK’ya yaptığı silah bırakma ve örgütün kendini feshetmesi çağrıları, Türkiye’de barış ve demokrasi süreci açısından önemli tartışmalara yol açtı. Ancak, böyle bir çağrının tek başına barış ve demokrasiyi getirmesi oldukça karmaşık bir meseledir ve birden fazla faktöre bağlıdır.
PKK gibi silahlı örgütlerin varlığı, kırk yıldır çatışma ortamının devam etmesine neden oldu.
Binlerce şehit verildi ve anaların yüreği yandı. Evet, hepimiz barış istiyoruz. Anaların yüreği artık yansın istemiyoruz. Barış olmadan ülkemizde huzur ve güven olmaz.
Şimdi bir süreç başlatıldı. Örgütün lideri tarafından yapılan çağrı her zaman olduğu gibi sahadaki tüm unsurlar tarafından kabul görmez.
PKK’nın iç dinamikleri, farklı grupların çıkarları ve liderlik içindeki bölünmeler, Öcalan’ın çağrısının ne kadar etkili olacağını belirler. Bunu izliyoruz.
Silahlı grupların silah bırakması ancak güçlü bir hukuki ve siyasi zeminle desteklendiğinde anlamlı hale gelir.
Devletin bu tür süreçlere yönelik siyasi iradesi ve hukuki düzenlemeleri belirleyici olur. Barış süreçlerinde sadece devlet ve örgütlerin değil, tüm muhalefet partilerinin ve toplumun farklı kesimlerinin de sürece destek vermesi ve bir mutabakat sağlanması
gerekir. Şu anda böyle bir mutabakat varmı? Yok... Geçmişte çözüm sürecinde olduğu gibi, toplumda güvensizlik veya kutuplaşma olması, sürecin başarısını zora sokar.
Barış sürecinin kalıcı olması için sadece silahlı unsurların ortadan kalkması yeterli değildir. Bölgesel kalkınma, insan hakları, ifade özgürlüğü gibi konularda reformlar yapılmazsa, toplumsal huzur ve istikrar sağlanamaz.
Türkiye’de 2013-2015 yılları arasında bir “Çözüm Süreci” yürütülmüş ancak başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Bu süreçte: Öcalan, PKK’ya silah bırakma çağrısı yapmış,
PKK bu çağrıya tam olarak uymamış, siyasi ve güvenlik dengeleri değişmiş ve
taraflar arasında güvensizlik oluşmuş ve hatırlayın süreç sona ermişti.
Dolayısıyla, geçmiş deneyimler gösteriyor ki, tek taraflı bir çağrı, barış ve demokrasiyi garanti etmez. Yukarıda ifade ettiğim gibi başlatılan barış sürecin başarılı
olabilmesi için geniş çaplı bir mutabakat, güven ortamı ve hukuki, siyasi reformların hayata geçirilmesi gerekir. Aksi takdirde, yapılan çağrılar sadece siyasi bir söylem olarak kalabilir. Devlet Bahçeli'nin başlattığı bu sürecin arka planında neler olduğu, nelerin vaat edildiği bilinmiyor ve bir yıldır kapalı kapılar arkasında yapılan görüşmeler toplumdan sır olarak saklanıyor. DEM Parti ve PKK ne istiyor, iktidar, DEM Parti'den ne bekliyor, bunlar bilinmiyor. Sokaktaki hiç kimse, PKK'nın koşulsuz olarak silahları bırakacağına inanmıyor. Son söz: Barış çok kıymetlidir. Barış süreci açık ve şeffaflık içinde ortaya konmaz ise geniş çaplı bir mutabakat sağlanamazsa başlatılan bu barış süreci
bir siyasi söylem olarak ortada kalır ve sonuç vermez.