Dünya Kupası'na bulaşmak istemiyorum. Ama bir iki transfer dışında yaprak kımıldamıyor. Hazır gündem varken üşengeçlik etmek istedim. Herkesin ağzında, “Nerede o eski Dünya Kupası?”, “Tadı -tuzu yok Rusya 2018'in” gibi söylemler sakız oldu. Futbol açısından kötü olduğu gibi, skor açısından da verimsiz bir turnuva izliyoruz.
Şimdi bu kadar çamur attığımız Dünya Kupası'nda biz neden yokuz? Olsaydık da bir iş yaparmıydık diye aklıma gelmiyor değil. Ancak sahip olduğumuz futbol kafası ve mantığıyla yine elimiz boş dönerdik. Jenerasyonu olmayan milli takımlar hangi kupaya katılırsa katılsın anlık başarıdan öteye gidemez.
Dünyadaki tüm takımlar için bu kural geçerli. Rusya 2018'in de keyifsiz olmasının sebebi bu... Maçın kilitlendiği yerde bireysel yıldızlar devreye girince ite-kaka biten maçlar izliyoruz. Ya kaleciler devleşip puanı getiriyor, ya da yıldız golcü skoru belirliyor.
Futbola güzel bakanlar ise az da olsa heyecan veriyor. Jenerasyonun da yoksa hocana güveneceksin. Riski seviyorsan bir şansın var. Nijerya ilk maçında Hırvatistan'a 2-0 mağlup olunca gemileri yaktı. İzlanda karşısında 3-5-2'ye döndü Teknik Direktör Gernot Rohr... Parlayan yıldız İzlanda'yı devirip şansını sürdürdü. Ya da Belçika gibi yine 3'lü savunma yapıp, hücumu seveceksin körü körüne...
Bizde ay yıldızlı forma olarak hiçbiri yok. Defans futbolunu seven Lucescu'nun, zaman zaman yardımcısını bile hatırlamadığı söyleniyor. Bu sistemde bir önceki maçta beğendiği genci hatırlayıp tekrar oynatacak ve yepyeni bir milli takım olacağız. Hey yavrum hey... Hazırlık maçında gençleri oynatmak güzel... Ama tatil bitip de resmi bir organizasyon olduğunda “Papaz ağabeyleri” gelip formayı alacak. Sonra yine her eleme öncesi umutlanıp sonra televizyondan Neymar'ı, Messi'yi seyredeceğiz. Türk futbolunda yenilikçi bir kafa olmadığı sürece kulüp bazındaki başarıların ötesine gidemeyeceğiz. 2002'nin üzerinden 16 yıl geçmesi bunun en güzel ispatı. Bu dünyanın kupası şimdilik bizim için uzak... Umarım gelecekte farklı olur...