İşler kötü gidiyor... Takım ha düştü, ha düşecek... Durumu bu hale kim getirdi?
Başkan?
Sportif Direktör?
Teknik Direktör?
Belki de taraftar...
Say say bitmez. Ama kimse de üstüne alınmaz. İş cenazeye kaldırmaya geldiğinde, “Vallaha 10 kere söyledim kimse beni dinlemedi” olur. Ee o zaman suçlu belli. Teknik Direktör....
Vurun gitsin takımın başındakine: “Onu oynatmadın.”, “Şunu çıkardın ötekini soktun”, “Bu nasıl taktik?”...
Spor Toto Süper Lig'de en çok teknik direktör değiştirenler şu anda düşmeme mücadelesi veriyor. Ankaragücü sırasıyla İsmail Kartal, Bayram Bektaş, Mustafa Kaplan...
Akhisar, Safet Susiç, Cihat Arslan ve Cem Kavçak....
Fenerbahçe ,Cocu, Koeman ve Ersun Yanal...
Göztepe, Bayram Bektaş, Kemal Özdeş ve Tamer Tuna...
İstikrar futbolun en çok yakışan parçası.
Bakınız Altınordu'da Hüseyin Eroğlu. Bakınız Başakşehir Abdullah Avcı. Bunlar benim ilk etapta aklıma gelenler. Türkiye'de ve Avrupa'da niceleri vardır.
Adı üstünde futbol bu... Adama çok şey öğretir. Hatta iş adamlarına bile. Ali Koç'un da yolu uzun. Mehmet Sepil'inde öyle.
İşlerin küçük bir dünyanın içinde yürüdüğünü ve her an yüzyüze geleceğini hatırlatır futbol. Büyük konuşup kovduğun kaleciyi de geri aldırtır. Canını sıktı diye gönderdiğin teknik direktörü kurtarıcı olarak takımın başına getirtir. İşte hep bunlar istikrarın eseri. Planını iyi yapacaksın futbola sabredeceksin. Sahanın içinde de, sahanın dışında da... İstikrarı bulduğun gün her şey yoluna girecek.