Ligin sonuna yaklaşmaya başladıkça isyanların dozu artıyor. Yukarıdaki şampiyonluk, aşağıdaki kümede kalma yolunda savaşıyor. Sonra en küçük tökezlemede hakeme hatta yeni gözdemiz VAR sistemine sarıyor. Artık bir puanın önemi var hesabı...
Ee tamam güzel kardeşim de sen puanın değereni yeni mi anladın?
Senin maçını yöneten hakem ofsaytı göremiyor, penaltıyı veremiyor.
Hatta VAR sistemine bakıp gördüğünü anlatamıyor.
Maraton bitiyor neredeyse...
Her kaybını hakemle mi yaptın?
Yani Fenerbahçe'de kurulan kadro baştan sona doğru.
Takımın başına sezon başında getirdiğin hoca yeterli... Onu kovdun yerine getirdiğin daha yeterli... Şimdiki en yeterlisi öyle mi? Ara transferde aldıkların hepsini düzeltti, geldi hakem bozdu.
Galatasaray'da Fatih Terim sezon başından beri fıorvet diye bağırıyor.
Yönetim “yan yattı, çamura battı, yarın geliyor uçağı kaçırdı” derken devre arası kapıya dayandı.
Aynı hikayenin sonunda gelen ise dertlere derman olmadı. Şimdi bunun gibi hatalar normal Galatasaray'ın hakkını hakem yedi, şampiyonluğunu engelledi.
Bizim İzmir takımları için de aynı şeyler geçerli. Biri için değil, bir çoğu için geçerli hem de... İyi bir şey olursa “biz başardık”, kötü olursa “Hakem yaktı”...
Öyle kolay sıyrılmak yok işin içinden.
Türkiye'de işler böyle işliyor. Maddi sıkıntıların, imkansızlıkların olduğu yerde birileri ötekini suçlayacak. Yoksa çark dönmez, sistem devam etmez. Futbolun en büyük düşmanı siyaset. İkincisi hakem hataları. Sonrasında başkan, yönetici ve teknik direktör kazaları geliyor. Bu arada hakemleri savunmadım ve savunmak da bize düşmez. Sadece düşünürken, yorumlarken iğneyi kendimize, çuvaldızı başkasına batıralım. O zaman hatalarımızı gördüğümüzde futbolumuz da dünya seviyesine gelecek.