Bugün bayram. Haliyle sıkıntılı işlerden söz edip, ağız tadınızı bozmayalım.
Nasıl olsa bayramdan sonra kaldığımız yerden devam eder, bağırış içinde günlük yaşantımızı sürdürürüz.

Adama sormuşlar :
-Kaç gün oruç tuttun?
“Hastalığım nedeniyle, ancak bir gün tutabildim” demiş.
Aynı soru, orada bulunan Bektaşi’ye sorulunca, hiç istifini bozmadan yanıt vermiş:
“Bu arkadaş benden bir gün fazla tutmuş...”

İki softa, ramazanda bedava yiyip içeriz diye bir Bektaşi köyüne misafir olurlar. Hoşbeşten sonra, içlerinden biri tuvalete gider. Bektaşi, bu softaları kontrol etmek için odada kalana sorar:
- Senin arkadaşın nasıl bir adam? Bilgisi var mı, yok mu?
O da kendini üstün göstermek için
“Bırak şunu, eşeğin tekidir” cevabını verir.
Biraz sonra öteki softaya da aynı soruyu sorar:
- Senin arkadaşın nasıl bir adam? Bilgisi var mı, yok mu?
Bu softa da öteki gibi
“Bırak şunu, öküzden farkı yoktur” cevabını verir.
Akşam olunca iftar sofrası kurulur. Fakat tepsinin üzerinde arpa ile samandan başka bir şey göremeyen softalar hayretle sorarlar:
- Bunlar ne erenler?
Bektaşi gülerek cevap verir:
“Biriniz eşek, ötekiniz öküz. Sizin için bunlardan daha iyi azık olur mu?”

Eskiden toplu ramazan yemeklerinde, iftar ziyaretlerinden artan yemekleri, yemek masasına hizmet eden çocuklar yermiş.. Yani artan yemekler onların hakkı imiş.
Bir iftar yemeğinde çorba içildikten sonra hoca cemaate:
“Çorbayı arttırmayın israf haramdır. Yemeği bitirmek sünnettir” der.
Böylece çorba tamamen biter.
Sıra sebze yemeğine gelir, hoca yine :
“Arttırmayın sünnettir” der yemek biter.
Sıra pilava gelir, tatlıya gelir.
Hoca:
“Sünnettir” diyerek, her şeyi cemaata yedirir ve hizmet yapan çocuklar aç kalırlar.
Yemekten sonra hocanın ellerini yıkaması için su döken çocuklarla hoca şakalaşmak ister:
-Balam sizin adınız ne, der.
Çocuklar:
“Farz hoca efendi” derler.
Hoca:
-Balam hiç farzdan ad olur mu? der.
Çocuklar da:
“Olur ya, sünnet diyelim de bizi de cemaata yediresin öyle mi?” derler…

Bir ramazan günü III. Mustafa'nın veziri Koca Ragıp Paşa'nın konağında yapılan sohbet esnasında Ragıp Paşa Şair Haşmet'e hitaben:
- Senin de borcun var mı Haşmet? diye sorar ve ondan sonra şu cevabı alır:
“Evet efendim, mahalle bakkalına bin kuruş, kasaba beş yüz kuruş...”
Ragıp Paşa sorusunun anlaşılmadığını düşünerek şu açıklamayla birlikte tekrarladı sorusunu:
- Ben onu sormuyorum, oruç borcun var mı?
Şair Haşmet bu soruyu şöyle cevaplamış:
“Paşam, oruç borcunu Allah sorar; sizin soracağınız kul borcudur.”

İyi bayramlar...