İstanbul’da 3'üncü havaalanı inşaatı inşaatında çalışan binlerce işçi Cuma günü olumsuz çalışma koşullarının iyileştirilmesini isteyince jandarma koğuşlarını bastı. Ne istiyordu işçiler? Bir defter kağıdına el yazısıyla yazılmıştı; “İş cinayetleri olmasın. Servis sorunu çözülsün. Revirde işçilerle ilgilenilsin. Yatakhanelerde tahta kurusu olmasın. Geçmişe dönük ödenmeyen maaşlar ödensin. Habersiz işten atmalar olmasın, vs.’’
Protesto başlatınca, jandarma dayağıyla -hem de- şirketin servislerine bindirilerek gözaltına alındılar. İhanetle de suçlandılar(!) Milletvekilleri şantiyeye giderek sorunları yerinde tespit etmek isteseler de sokulmadılar içeri.
***
Bir yanda Katar’dan hibe ultra lüks uçak, bir yanda da o uçağın inip kalkacağı havaalanının inşaatı… O inşaatta çalışan 'terörist', 'PKK’lı', 'Gezici', 'CeHaPe’li', 'provokatör' yaftalı emekçiler! İyi de milletin anasına küfreden müteahhitler, 3 yıl 4 aydır nasıl PKK’lı, terörist işçi çalıştırıyorlar şantiyelerinde? Sormazlar mı adama? Çok mu zordur koğuşları kan emici haşerata karşı ilaçlamak?
İrfan Değirmenci dün BirGün’de ne doğru yazdıydı şu cümleyi; “O havalimanı ülkenin aklını ve vicdanını yitirmemiş insanlarının belleğinde çoktan Tahtakurusu Havalimanı olarak adlandırıldı bile!’’ 'Provokatörler' de tahtakuruları, bitler, pireler olmasın?
***
Bunlar olurken anlı-şanlı 'bir kısım' yazarlar, işçilerin taleplerini 'sudan sebep' gördüklerini yazdı. Koşulları beğenmeyip ayaklanmalarını 'çok mantıklı' bulmadılar. Öyle ya; 'iş cinayetlerine isyan etmek', '6 aydır maaş alamamak', 'tahta kurusu olmasın demek', sudan sebep olması için yeterliydi. Sudan sebebe bakınız; ölüm! Onlara göre; makul olan
'4 yıl dayandık 5 hafta daha idare ederiz'di! İnsanca çalışma şartları talebi değildi. İktidar yakını bir gazete yazarı da “Yatakhanede tahta kurusu varmış. Bizim okulda da vardı” yazarak makara bile yaptı. Yazar; “Bu eylem ‘solculuk’ değildir. Buna ‘sabotaj’ denir” ifadelerini de kullandı. Pes..Pes..Pes!..
***
Medyanın iyice çölleştiği günümüzde, Büyük Şair’in “Toprakta karınca, suda balık, havada kuş kadar çok” insanından emekten yana olmak’, en doğru tavırdır her zaman!
Gazetecilikten başka işi olmamış, palto değil kafa tutmuş kalem erbabına düşen budur!Deneyimli Gazeteci-Yazar Çiğdem Toker’in tweeti ile yazımızı sonlayalım; “İşçilerin insanca çalışma koşullarına dair Anayasal hak arayışını kriminalize edenler arasında ‘gazeteci’ varsa, ben gazeteci değilim.’’
Ben de..Ben de değilim!..