Önce formalı iki öykü…
Birinci Dünya Savaşı yıllarıydı. Futbolcular cephe ile yeşil sahalar arasında
gidip geliyorlardı. Parola “Önce Vatan”dı!
Fenerbahçe de, 1919-1920 sezonunda iddialıydı.
Papazın Çayırı’nda oynanacak maçta rakip, İdmanyurdu’ydu. Sarı-Lacivertliler sağbekleri
İstihkam Subayı Mülazımıevvel Arif’in maçta oynaması için komutanından izin almışlardı.
Takım kaptanı Arif heyecanlıydı. Atıyla yola çıktı. Yolda açılan bir ateşle şehit oldu.
Arif’in şehadeti, matem havası yarattı. Takım, karşılaşmaya Arif’e saygıdan
on kişiyle çıktı, 2 numaralı forması da saha kenarında bir sandalyeye asıldı.
Fenerbahçe 11-0 kazandı. Takım arkadaşları, galibiyet sonrası birlikte
2 numaralı forması önünde saygı duruşuna geçtiler.
Çanakkale’de BJK’li kaptan Kazım kendisini tanıyan komutanın
emireri olmasını istemesine karşılık “Ben sporcuyum, cephede olmak istiyorum” der,
savaşta sırtına yediği gülleyle şehit düşmüştür. Adına marş yapılmıştır Kazım’ın.
GS’li forvetler Abdurrahman ve kardeşi Yakup da Çanakkale’de şehit olmuştur.
Ankaragücü, Altay, Karşıyaka gibi kulüplerin sporcuları Kuvayı Milliye’ye katılmışlardır, can vermişlerdir.
xxxx
Bir diğer öykü Sunay Akın’dan; gerçek, yaşanmış…
“1971 yılıydı. İstanbul'a yeni taşınmıştık. Kapı komşumuz Ordinaryüs Lefter'di.
Lefter'in oğlu Lefter, mahallede bir futbol takımı kurmuştu.
Biz de ona karşı bir takım oluşturduk.
O sıralar Sultanhamam'da manifaturacılık yapan babamdan
forma istemiştim. 'Ama...' demiştim, 'Mutlaka bordo-mavi olacak formalar.'
O akşam babam formaları getirdiğinde ne görelim?
Bizim takımın formaları sarı-lacivert. 'Olmaz' diye itiraz ettim, 'Biz bu formaları giymeyiz. İlle de bordo-mavi olacak. Babam dedi ki; “Babam dedi ki; 'Olmaz oğlum. Karşı takımda Lefter var, ayıp olur."
xxxx
Konuya geliyorum. “Yıkılamayan İmparatorluk” futbolda, forma en önemli futbolcu giysisidir
Ruhtur, kimliktir, kutsanandır forma.
İzmir de bir futbol şehridir, Türkiye’de ilk kez oynandığı kenttir de.
Karşıyaka ve Altay’dan sonra Altınordu da, bu yıl kuruluşunun 100.yılını kutlayacak.
Cumhuriyet’in ilk kulüplerindendir Kırmızı-Lacivertliler.
Onun da sporcuları Milli Mücadele’de yer almıştır.
1
Altınordu, kaptan Ahmet İlhan Özek’in tanıtımında gördük ki “özel” bir 100.Yıl forması tasarlatmış.
Çubuklu, yakalı, düğmeli bir forma. Şık dizaynlı.
Çeliği betimleyen Lacivert’i yine olmamış.
Koltuk altında sadece “İzmir” yazıyor. O zaten armada yer alıyor.
(Taraftar, Kırmızı-Lacivert’in unutturulduğu düşüncesinde. Takımın ya beyaz ya kırmızı formayla maça çıkması hep eleştiri konusu)
Neden Cumhuriyetin 100.yılını, neden İzmir’in Kurtuluşu, ülkemizin kuruluşu 9 Eylül’ü simgeleyen bir simge, sembol, figür , bir motif ya da logo formaya düşünülmez ki?
O formayla da bir tanıtım filmi çekilemez mi?
Başkent ekibiyle oynanan ligin ilk maçında Gençlerbirliği- o da 100.yılını kutlayacak- Anıtkabir desenli formayla çıktı sahaya. Ne zarifti. Samsunspor’un da Atatürk tasarımlı forması çok beğenilmiştir.
xxxx
Türk edebiyatının Nobel’i çoktan alması gereken büyük şairi Fazıl Hüsnü Dağlarca’dandır şu sözler, not almışım;
“Şair ve ülkesi, ağaç ve yaprak gibidir. Yaprak, ağacının dibine düşer ve kaybolur. Kalıcı olan ağaçtır!”
İşte asırlık çınar Altınordu da kalıcı ağaç gibidir.
1923 Armalı’nın , onu seven, deplasmanlarda da yalnız bırakmayan , onun için mutlu/mutsuz olan sevdalıları böyle bir forma istiyorlar.
Atatürklü, Cumhuriyet’i, 9 Eylül’ü çağrıştıran tasarımlı.
Benden de iletmesi…
xxxx
Yazımı; İzmir 68'liler Birliği Başkanı Gazeteci Yazar ve Şair Okan Yüksel Ustam'ın "Altınordu" şiiriyle bitireyim;
"Güneş İzmir'in orta yerine iniyor
Kekiklerin kokusunda
çılgın bir yağmur özleminde
kuşların şarkısını dinliyor,
Delikanlılık günlerimin Dönertaş'ına dönüyorum,
Gençliğimin ateşböceği,
Dağda yakılmış ateşi,
Altınordu'yu düşünüyorum.
Hasretliklerin ve İzmir'in futbol tarihi yazıldığında
kırmızı güller gibi yüreklere saplanacak,
Altınordu sevgisini yaşıyorum,
Basmane, Dönertaş, Mezarlıkbaşı,Tilkilik, Agora
Basmane sokaklarında Şeytanlar'ı arıyorum.
Böyle sevmeler lacivert düşlerde var destanı
Eczacıbaşılar'ın, Tanıklar'ın, Afyonlular'ın
Kibarlar'ın, Alyanaklar'ın, Ertanlar'ın, Sakaoğlular'ın ,
Öztürkler'in, Baliçler'in, Sevgeller'in
Salih Mertanlar'ın
ve nice yiğitlerin Altınordu'su için yazılmıştır sanki,
Birkaç demet yıldız,
bir tutam ayışığı
bir düzine gül,
Birkaç damla sevgi yerleştiriyorum yaşamınıza,
Geleceğimiz, rengarenk düşlerimiz
Ulaşılabilir olsun diye.
Unutmamanın ve hatırlamanın bir sırası vardır
En son unutulan çabuk hatırlanır.
Ben gözlerimin ekranından izlediğim
Altınordulular'ın hiçbirini unutmadım
En iyi günlerinde de sevdim
En kötü günlerinde de
Onlar bir avuçtular
Hüzünlü günlerden sonra
Gün geldi Altınordu Destanı'nı tekrar yazdılar
Altınordu'nun bayrağını doruklara çıkardılar
'Biz Altınorduyuz' diye haykırdılar...
Ve destanımızda yerlerini aldılar..."