Trafik magandalarının küçük bir münakaşa sonucunda adam öldürmeye kadar varan vandalizmi nedeniyle mi ya da gülmeyi unuttuğumuzdan mı veya giderek nezaketi bırakıp birbirimize vahşi hislerle davranan insanlar haline gelmemizden mi neden bilmem, son zamanlarda mailime ulaşan okur mektupları hep “İnsanların birbirine güleryüzlü davranmasını temin için  bir şeyler yaz hoca” dilekleri ile son buluyor. Ben de bu nedenle,  bu hafta daha önce yayınlanmış olan aşağıdaki yazımı okurlarımla buluşturmaya karar verdim.

***

Sizinle genellikle otomobil kullanırken karşılaşıyoruz. Ya aynı anda aynı yola girmek için birlikte hamle yapıyoruz ya da siz ya da ben önemsiz bir kusur işliyoruz otomobil kullanırken. Ben size gülümsüyorum. Hatamı kabul ettiğimi belirtircesine. Ama siz kızgın bakışlarla beni süzüp hışımla gaza basıp gidiyorsunuz. Oysa ki benim bütün beklediğim olayı anlayışla karşıladığınızı ifade eden bir küçük tebessüm.

Bazen bir bankada yüz yüze geliyoruz. Önünüzdeki kâğıtlarla ya da bilgisayarla meşgulsünüz. Sesimi çıkarmadan bekliyorum. Süre uzayabilir veya benimle biraz sonra ilgileneceksiniz. Ama bunu ben bilmiyorum. Bütün beklediğim bu belirsizliği ortadan kaldıracak ve beni gördüğünüzü, işinizi bitirir bitirmez ilgileneceğinizi ifade eden bir küçük tebessüm.

Zaman zaman üniversitenin  kampüsünde veya binaların koridorlarında tesadüf ediyoruz. Bütün talebelerimi tanımama imkân yok. Buna rağmen kendi fakültemin koridorlarında gördüğüm için, gülümseyerek size günaydın diyorum. Belki benim sınıflarıma girmediniz,  belki daha yeni öğrencisiniz ve beni tanımıyorsunuz. Ama elinde çantası yaşını başını almış bir adam, belli ki bir hoca. Asık bir suratla başınızı belli belirsiz sallayıp geçiyorsunuz. Ne güzel olurdu sizin yüzünüz de bir küçük tebessümle aydınlansaydı.

***

Kimi zaman, üzerinizde bir üniformayla çıkıyorsunuz karşıma. Ya karakoldaki odanıza giriyorum, ya siz trafik kontrolü yapıyorsunuz, ya da ben bir iş için, sizin bulunduğunuz resmi binaya giriyorum. Tüm evrakları tamam bir sürücü olmanın rahatlığı ile kolay gelsin memur bey diyorum. Yüzünüzde katı bir ifade ile bana cevap bile vermeden evraklarınız lütfen diyorsunuz. İrkiliyorum. Oysa bir gülümseme ile bütün sorunlar çözülüverecek.

Büronuza geliyorum, bir ricam olacak. Öyle bir bakıyorsunuz ki yüzüme, bir şey söylemeden gerisin geri çıkmak geliyor içimden.  Biliyorum göreviniz ağır, biliyorum hayat şartları zor. Ama yalnız değilsiniz, iyi kötü biz de aynı şartları yaşıyoruz. Bir küçük tebessüm hemen bağlıyacak bizi birbirimize, eritiverecek aramızdaki buzları.

Bazen bir dolmuştayız, bazen bir otobüste. Akşam vakti yorgun argın işten evimize dönüyoruz. Ne yapalım çok otobüsümüz yok, haliyle otobüs kalabalık, hele sıraya girmesini de bir türlü beceremediğimiz için, birbirimizin ayağına basıyoruz. Ama olsun. Var mı bırakıp gitmek gibi bir lüksümüz? Var mı yerimizi değiştirmek gibi imkânımız? Ya da bir başka yere gitsek aynı sorunları oralarda da yaşamayacak mıyız? Bu nedenle, bir küçük tebessümle, bırakalım birbirimize sinirlenmeyi, atalım üzerimizdeki stresi.

***

Bugün tapuda, yarın vergi dairesinde, ertesi gün nüfus idaresinde veya işyerinde veya yolda, yaşadığımız sürece günün herhangi bir saatinde ve herhangi bir yerde sürekli karşılaşacağız. Bilmeliyiz ki hiçbirimiz de ithal malı değiliz. Hepimiz bu ülkede ve bu ülkenin şartlarında yaşıyoruz. Bu nedenle hiçbir mazeretiniz yok. Bir küçük tebessümü birbirinize çok görmeyeceksiniz. Acılı arabeskin moralleriniz üzerinde yaptığı olumsuz etkiyi, şarkıların kavuşmaktan çok ayrılıktan söz etmesini, televizyondaki şiddeti, trafikteki feci gidişi boş verin, bir küçük tebessümle, bütün bunların üzerinde olduğunuzu hissedin. Göreceksiniz ki bir küçük tebessümle biz, birbirimizi biraz daha çok seveceğiz ve birbirimizi daha çok sevmeye başlayınca göreceksiniz sorunlar daha kolay çözülecek. 

Hepinize kucak dolusu gülümsemeler.