Evet, aslında birileri değil ama dünyanın gelişmiş tüm tarım ülkeleri çoktan Tarım 4.0’ı hayata geçirmeye başladılar.

Öteden beri dünyanın üretim merkezlerinden biri olan Türk çiftçisi ise bırakın Tarım 4.0’a geçmeyi, ‘bu sezon gübre kullanamazsan halim nice olur’ hesapları içinde kara kara düşünüyor.

Tarım uzmanları her gün yazıyor, çiziyor, uyarıyor…

Diyorlar ki bu gübre, mazot ve tohum maliyetleri ile bu üretim sürdürülebilir olmaktan uzaklaştı. Evet Tarım 4.0 hayata geçirilebilse belki üreticinin maliyetlerini düşürecek, birim alandan aldığı verimi artıracak ama önce o sisteme geçecek finansal kaynağı bulmak lazım.

Oysa, bırakın böyle bir hamle yapmayı, hepinizin bildiği gibi tarım sektörü, özellikle de küçük üreticiler can çekişiyor.

Artan girdi maliyetlerine henüz bir çözüm bulamazken, iklim krizinin yarattığı birçok sorun da gelip üreticinin omuzlarına biniverdi.

Elbette olan sadece üreticiye olmuyor, bugün Türk insanı, bu inanılmaz enflasyonist ortamda domatesi, biberi dünyanın bir ucundan gelen ithal meyve ve sebzelerle neredeyse aynı fiyata alabiliyorsa, alıyor.

Bakanlığa sorsan üretime verilen desteğin haddi de yok hesabı da… Maşallah her şeye destek var.

Evet Bakanlığın bir çok kalemde desteği yok mu, derseniz? Cevabım, evet var, olacak.

Ancak, önemli olan bir işin neticesi, yani sonucu ise verilen bütün desteklerin üreticiye bir arpa boyu yol aldırmadığını hepimiz görüyoruz.

Düne kadar belki sadece üretici ağlıyordu ama şimdi marketlerin sebze-meyve reyonlarına giden ya da pazarda alışverişe çıkan vatandaş da ağlıyor.

Demek ki destek mekanizmasında bir sorun var ki sonuç getirmiyor…

Şimdi gel de böyle bir ortamda Tarım 4.0’a nasıl geçeceğiz, ne zaman geçeceğiz diye konuşalım!

Geçtiğimiz hafta köşe yazımda üretim planlamasının önemine değinmiştim. Verimi artırmak ve güvenilir gıdaya ulaşabilmek için üretim planlaması tarımın olmazsa olmazıydı.

Ancak dünya tarımı bu noktada değil, tarım yapıyorum iddiasında olan ülkelerde zaten üretim planlaması yıllar önce yapılmış. Onların öyle bir sorunu yok. Dünya tarım ülkeleri şimdi yeni bir sürece girdi. ‘Tarım 4.0’ diye adlandırdıkları bu süreçte akıllı teknolojiler, sürdürülebilir üretimin önünü açarken hem üreticinin hem de son tüketicinin kesesine katkı sunuyor.

En önemlisi de üreticinin birçok kalemde maliyetini sıfırlayarak, toplam girdi maliyetlerinde önemli bir tasarruf sağlıyor. Elbette Tarım 4.0’ı önemli kılan bir diğer özelliği ise çevreci bir üretimin de önünü açıyor olması...

Dünya Hükümetler Zirvesi’nin raporuna göre; 2050 yılında şu andakinden yüzde 70 daha fazla gıda üretmek zorundayız. Bu üretimi sağlamada ise gelişen teknoloji ve dijital, akıllı sistemler yani kısaca Tarım 4.0, üreticilerin kurtarıcısı olacak.

Bugün üretimi sürdürebilir miyim, sürdüremez miyim, noktasında olan bizim üretici için kalkıp Tarım 4.0’ı anlatmak biraz abartı mı olur bilmem…

Ancak, bütün bu sorunlar yumağına rağmen eğer Tarım 4.0’a entegre olmazsak, gelecekteki büyük gemiyi zaten çoktan kaçırmış olacağız.

Bütün bu sorunları her kaleme aldığımda ise kafamda aynı soru; biz altyapısı sadece ülkemizi değil, bir kıtayı doyuracak kadar zengin bir ülke iken, bu noktaya nasıl geldik?

TARIM 4.0 NEDİR?

Yeni teknolojiyle desteklenen akıllı tarım uygulamalarının tümü tarım 4.0 adıyla anılıyor. Dijitalleşen tarım uygulamaları, uzaktan yönetilebilen araçlar, oluşturulan bilgi sistemi, yapay zeka destekli makineler, Tarım 4.0’ın kapsamına giriyor. İnternet ve kablosuz bluetooth teknolojisi, tüm yeniliklerin temelini oluşturuyor. Ekipmanlara yerleştirilen sensörler, kablosuz bağlantı aparatları yardımıyla veri topluyor. Çiftçiler, araştırmacılar kolaylıkla veri alarak, kilometrelerce uzaktan tarlaları, ekinleri, araçları hakkında bilgiye erişebiliyor. Hatta ekipmanlar uzaktan kontrol edilebiliyor. Geleceğin teknolojisinde otomatik cihazlar bir komuta bile gerek duymadan keşfettiği sorunu kendi kendine çözerek, çiftçiye raporlayacağa benziyor.