Geçtiğimiz günlerde Tarım ve Orman Alanlarında Düzenlemeleri İçeren Kanun Teklifi, TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilerek yasalaştı. Bu yasal düzenlemenin amacı ise tarımda planlamaya olan ihtiyaçtı.
Tarım ve Orman Bakanı Prof. Dr. Vahit Kirişçi, kanun yasalaşmadan önce de aslında planlamaya dikkat çekiyordu. Hatta geçtiğimiz yıl yaptığı bir açıklamasında şu sözleri kaydetmişti: “Böyle bir Türkiye toprağı söz konusu değil, biz bir Latin Amerika ülkesi değiliz Nüfusumuz hızla artmaya devam ediyor. Bizim çocukluk yıllarında sofralarımızda tükettiğimiz ürünlerle bugünküleri mukayese edelim, benzerlik var mı? Çeşitler ve alışkanlıklar değişmiş, refah seviyesi yükselmiş. Dışarda tüketen bir toplum haline gelmişiz. Bir taraftan da ülkemizi ziyaret eden turist sayısı da her geçen gün artıyor. Her bakımdan kendimizi hazırlamak zorundayız. Topraklarımız, istediğimizi, istediğimiz kadar üretime uygun değilse, nüfusumuz artıyorsa, ülkeye gelecek olan turist sayısı da artmaya devam ediyorsa, ihracat da olsun istiyorsak, bizim planlı üretim yapmamız lazım. Buradan hareketle de her türlü sevk ve idarenin bakanlığımız tarafından yürütüldüğü bir çalışma sürecine girdik. Tarlanız var 'istediğimi ekerim, dikerim' devri kapanacak. Biz bu topraklarda toprağın ekolojisine, iklimin yapısına, sanayi ve endüstriye ve oradaki insanların bazı alışkanlıklarına göre ekim yapılmasını istiyoruz. Önceliğimiz 'un, yağ, şeker' diyoruz. Un için hububata, yağ için yağlı tohumlara, şeker için de şeker pancarına atıfta bulunuyoruz. Hayvansal ürünler de bizim için önemli. Et, süt, yumurta, büyükbaş, küçükbaş, kanatlı, hepsinde planlı bir üretime geçeceğiz, dijitalleşmeyi sağlayacağız.”
**
Sayın bakanın bu sözleri aslında beni biraz olsun umutlandırmıştı. Yani çiftçimiz ekmiyorsa, ekmesi için gereken tüm teşvik ve destekler sağlanacak, köylünün çiftçinin toprağında kalması için tüm alt ve üst yapı düzenlenecek, havza bazlı üretim modeli ile desteklenecek ürünler belirlenecek, çiftçi birlikleri oluşturulacak, kuraklığa karşı sulama sistemleri desteklemeleri yapılacak gibi gibi bir sürü güzel hayal kurmuştum. Ancak söz konusu kanunda gördüğüm ise bunlar değil. Daha çok sözleşmeli tarım modelinin destekleneceği; tek başına üretim yapmaya çalışanın ise ne ekeceğine bakanlığın karar vereceği, buna uymayanların cezalandırılacağı gibi maddeler sıralanmış. Yani aslında Sayın Bakanın yukarıda aktardığım sözlerinde üzerine özenle durduğum, “Tarlanız var ‘istediğimi ekerim, dikerim’ devri kapanacak” cümlesi gelecek olan kanunun nasıl bir düzenleme içerdiğinin özetiydi.
**
Yazının başlığında da dediğim gibi önemli olan niyet… Yani bu zamana kadar çiftçi (haklı olarak) kar edebileceği ürünleri ekmeye yöneliyor ve bundan dolayı da ürünlerin bazıları piyasadaki talebi karşılarken, bazı ürünlerde ise talepten fazla ürün piyasaya sunuluyordu. Bu da arz ve talep dengesizliğiyle beraber hem üreticiyi hem de tüketiciyi zorlayan bir noktaya getiriyordu. Yıllardır bu durumun düzelmesi adına sürekli olarak ‘tarımsal üretimi planlamak gerek’ diye konuşuyoruz. Ancak gelinen noktada bir planlama var gibi dursa da çiftçiyi toprağında tutacak bir düzenleme yok. Onun yerine;
– Tarımsal üretimin planlanması, gıda güvencesi ve güvenliğinin sağlanması, verimliliğin artırılması, çevrenin korunması ve sürdürülebilirliğin tesis edilmesi için Tarım ve Orman Bakanlığı'nca belirlenen ürün veya ürün gruplarının üretimine başlanmadan önce bakanlıktan izin alınacak. Bakanlık, arz ve talep miktarıyla yeterlilik derecesini dikkate alarak hangi ürün veya ürün gruplarının üretileceği ile tarım havzası veya işletme bazında asgari ve azami üretim miktarlarını belirleyecek.
– Bu kapsamda ilk kez aykırı faaliyette bulunduğu tespit edilenler, hükümlere uygun şekilde faaliyet göstermeleri için yazılı uyarılacak. Yazılı uyarılan ancak uyarı tarihinden itibaren 12 ay içinde uygun faaliyette bulunmayanlar, uyarı tarihinden itibaren 5 yıl süreyle hiçbir destekleme programından yararlandırılmayacak.
Kısaca bakanlık kontrolünde çiftçiye dikte edilerek üretim yapılacak bir de bu üretim şekline uymayanlara hiçbir destek verilmeyecek. Görünüşte çok normal gibi dursa da aslında bu üretim planlamasının sürdürülebilir bir durum olmadığını düşünüyorum. Çünkü, çiftçiye şunu ek demek için önce o çiftçiye o ürünü ektiği takdirde destek olmak gerekir. Hangi ürünleri daha çok destekleyeceğini ise saha araştırması ve denetlemelerle keşfedersin. O nedenle bu kanun çiftçiye değil de 2 yıl süresince ekilemeyen tarlayı kiralayacak olan sermayeye yarıyor.
Bence bu noktada yapılan düzenleme hala taslak olarak duruyor. Tabi ki de kimseyi memnun edemezsiniz, böyle bir dert de olmaması lazım ancak iyi niyetli başlayan bir işin de tamamlanması gerekir. O nedenle planlama konusunu bence bir kez daha samimi bir şekilde
düşünülsün derim.