Geçtiğimiz gün, yabancı medyayı tararken hayli ilginç bir habere denk geldim. İngiltere’nin Exeter ve Oxford Üniversitelerinden araştırmacıların yaptıkları yeni bir çalışmaya göre insanlar “türcülük” denilen kavramı ergenlik çağında öğreniyorlarmış.
Oxford Sözlüğü türcülüğü “insan türünün üstünlüğü varsayımına dayanarak belli hayvan türlerinin sömürülmesi ya da ayrımcılığa uğratılması” şeklinde tanımlıyor. Türcülüğü, farklı hayvanlara farklı değerler veren ahlaki bir hiyerarşi anlayışı olarak da açıklayabiliriz.
Yani, kedi veya köpek yemek kabul edilemez bir durumken; koyun, dana gibi hayvanlar için aynı duygu ve düşünceler içinde olmamak türcülük kavramına iyi bir örnektir.
*
Araştırmada çocukların çoğu çiftlik hayvanlarının insanlarla aynı şekilde muamele görmeyi hak ettiklerini, bir hayvanın kesilip yenilmesinin kabul edilemez olduğunu söylemiş. Ergenlerde ise tersi bir düşünce söz konusuymuş.
Araştırmanın baş yazarı Exeter Üniversitesi’nden öğretim görevlisi Luke McGuire ergenlikten itibaren yetişkin insanların hayvanlara karşı genel bakış açısını şöyle özetliyor:
“İnsanların hayvanlarla ilişkisi etik çifte standartlarla doludur. Bazı hayvanlar sevilen ev arkadaşlarıdır, diğerleri ise ekonomik çıkarları için çiftliklerde tutulur. Yargılar büyük ölçüde söz konusu hayvanın türüne bağlı gibi görünüyor: Köpekler bizim dostumuz, domuzlar ise yiyecektir.”
*
Peki, çocukluktan ergenliğe geçip yetişkinliğe adım attığımız o dönemde tam olarak ne oluyor da bizim eşitlikçi bakış açımız türe göre farklılaşmaya başlıyor?
Araştırma tam olarak buna cevap vermiyor.
Ben bu haberi okurken nedense kafamın içinde Yeni Türkü’nün Telli Telli şarkısının tam da şu kısmı çalıp durdu:
“Yenik düşüyor her şey zamana
Biz büyüdük ve kirlendi dünya.”
Çocukluk temiz, naif, sevgi dolu; hayata, doğaya ve yaratılan her canlıya karşı eşit durabildiğimiz büyülü bir dönem. Büyümek ise büyünün kaybolması gibi bir şey…
Türcülüğün insanlar arasındaki şeklini aslında ırkçılık olarak açıklayabiliriz. Bir insan ırkının diğerinden daha üstün olduğunu düşünmek, bir ırka kötü muamele etmekte sakınca görmezken bir başkasına karşı hayranlık beslemekle; aynı şeyi hayvanlar arasında yapmanın bana göre kavramsal açıdan pek de bir farkı yok.
Bu noktadan baktığımızda, bir çocuk türcü olmadığı gibi ırkçı da değildir. Ailesi ve çevresinden beyin yıkama noktasında bir empoze görmedikçe çocuğun gözünde insanlar da, hayvanlar da eşittir. Bazı hayvan türlerini diğerlerinden fazla sevebilir, bazı insanları da diğerlerinden çok sevebilir ama hepsinin iyi ve güzel bir yaşamı hak ettiğine inanır.
*
Acaba diyorum, biz yetişkinler biraz çocuk kalabilsek her şey daha güzel olabilir miydi?
Dünyanın daha temiz, daha güzel bir yer olmasının yolu çocukluk döneminin naifliğini kaybetmemekte yatıyordur belki de…
Kimi Takip Etsek?
Farkındalığımızı artıracak, çevre ve hayvanlarla ilgili gündemi takip etmemizi sağlayacak hesapları önermeye kaldığımız yerden devam edelim. WWF adını mutlaka duymuşsunuzdur. World Wide Fund for Nature yani Dünya Doğayı Koruma Vakfı’nın hem uluslararası hem de Türkiye adreslerini WWF ve WWF Türkiye adı ile tüm sosyal platformlardan takibe alabilirsiniz.
Çamlık alanlarda tırtıl alarmı
Karşıyaka Belediyesi Veteriner İşleri Müdürlüğü, sosyal medya hesaplarından bahar aylarında görülen çam kese tırtılı ile ilgili hayvanseverleri bilgilendirdi. Kedi ve köpekler için risk yaratan konuyla ilgili açıklama şöyle: “Mart ve Nisan aylarında görülen Çam Kese Tırtılı’nın tüycüklerindeki toksik madde kedi ve köpeklerin dillerini şişirip, ölümlere sebep olabiliyor. Bu tırtılların bulunabileceği çamlık alanlarda yaşıyorsanız ya da ziyarette bulunuyorsanız, Çam Kese Tırtılı ile temastan kaçınarak, can dostlarımızı ve kendinizi koruyabilirsiniz. İhtiyaç halinde Veteriner İşleri Müdürlüğümüze 0232 324 44 19 numaralı hattından ulaşabilirsiniz.”
Haftanın Karesi
Caretta caretta cinsi kaplumbağanın “önümden çekil” dercesine yanındaki irice balığı itelediği bu harika kareyle hafta sonuna girelim. Ödüllü fotoğrafın sahibi amatör fotoğrafçı Troy Mayne.
Kömürden çıkmadan yeşil Türkiye hayal
WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) ve Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği (SEFiA) “Çelişkiyi Aşmak: Türkiye’nin Yeşil Devrimi ve Yeni Kömür Yatırım Planları” başlıklı bir rapor yayımladı. Raporda Afyon’un Dinar ilçesinde planlanan kömürlü termik santralin ekonomik fizibilitesini ve kamu bütçesine getireceği yük incelendi.
Türkiye’de hali hazırda faaliyette bulunanlara ek olarak devreye alınması planlanan 19 adet termik santralden biri olan Dinar Santrali’nin yerli kömürle çalışması öngörülüyor. Rapora göre Dinar Termik santralinin hayata geçmesi halinde en düşük maliyetli senaryo altında bile santral, faaliyete başladıktan ancak 18 yıl sonra kar edebilecek. Öte yandan, santral Türkiye’nin 2053 yılı net sıfır emisyon hedefini göz önünde bulunduran bir teknoloji ile inşa edilir ise işletme ömrü sonunda karşılaşacağı zararın bugünkü değeri 230 milyon ABD doları seviyesinde.
Rapordaki analiz sonuçları, Türkiye’de kömürlü termik santrallerin iklim hedefleri ile uyumlu biçimde çalışmasının ekonomik açıdan mümkün olmadığını ortaya koyuyor.
ZARARI YARARINDAN ÇOK BÜYÜK
Rapor ayrıca Büyük Menderes nehrinin yukarı havzasında kurulması planlanan santralin neden olacağı kirlilik sonucu ortaya çıkacak sağlık etkileri, tarımsal üretim kayıpları ve karbon maliyetini de göz önüne alıyor. Bunlara ilave olarak hali hazırda termik santrallere sunulan teşvikler (kapasite ödemeleri ve alım garantileri) de hesaba katıldığında Dinar Santrali’nin kamu bütçesi üzerinde yaratacağı yükün yılda 1,4 milyar Euro’yu bulabileceği öngörülüyor.
WWF-Türkiye Genel Müdürü Aslı Pasinli, “Son bir yıl içerisinde görülen ve özellikle Ukrayna kriziyle çok yüksek seviyelere ulaşan maliyet artışı fosil yakıtlara olan bağımlılığımızı sonlandırmamız ve yenilenebilir enerjiye dayalı bir enerji sistemi kurmamız gerektiğinin bir diğer somut kanıtı olarak karşımıza çıktı. Dinar raporu, yerli de olsa kömürün doğa ve iklim dostu olmadığı gibi ekonomik bir çözüm de olmadığını açıkça ortaya koyuyor.”
SEFiA Direktörü Bengisu Özenç de “Paris Anlaşmasını onaylamış ve 2053’te net-sıfır olma hedefini açıklamış olan Türkiye’nin enerji alanındaki yatırım tercihlerini yenilenebilir kaynaklar yönünde kullanması gerekiyor” dedi.
Bir senedir kafeste sahibini bekliyor
Alf, bir Alaska kurdu. 4 yaşlarında yakışıklı bir oğlan. Tam 1 yıl önce, sahibi tarafından tedavi için Çiğli Hayvan Hastanesi’ne götürülmüş ve oracıkta terk edilmiş. Alf o günden beri, kafeste bekliyor. Tedavisi çoktan bitti. Bu iyi huylu, sevgi dolu ve akıllı çocuğa kim evini açar? Tel: 0541 202 69 84
Hepsi birbirinden güzel miniklere yuva
Bu dünyalar güzeli kedicikler Balçova Belediyesi Geçici Bakımevi’nde yeni sahiplerini bekliyor. Dişisi de var erkeği de, sarmanı da var tekiri de… Yani siz nasıl bir yavru kedi hayal ediyorsanız, onu Balçova’da bulabilirsiniz. Satın almayın, sahiplenin; bir canın dünyası olun. Tel: 0232 455 21 55
Büyük köpeklerden hep dayak yiyor
Bu ufaklık henüz 1.5 yaşında. Dişi, kısırlaştırıldı. Küçük ırk bir can olduğu için sokakta büyük köpekler ona sürekli saldırıyor. Ödemiş sokaklarında korku içinde yaşamaya çalışıyor. Aslında o kadar uslu, o kadar sevgi dolu ki; güzel bir yuvayı hak ediyor. Onu kurtaracak meleğini arıyor. Tel: 0507 283 08 58