SOYER’DEN MÜTHİŞ PROJE…

Günümüzde; toplumda her alanda “At izinin, it izine karıştığı (Damat Bey'in lafıdır) bu ortamda Milliği Eğitimin; Laiklikten uzaklaşıp, giderek dinselleştirildiği, Türkiye Cumhuriyeti Kurucusu Atatürk’ün adının ve devrimlerinin okul kitaplarından çıkarılara yerine dinsel motiflerin monte edildiği, okullarda andımızın, Ulusal bayramlarımızın kutlanmasının yasaklandığı, Anadolu ve Fen liselerinin İmam Hatip’e dönüştürüldüğü, türbanın ve ‘sarık’ın ilköğretime kadar indiği, kızların ve kadınların neredeyse tüm medeni yasayla kazanılmış haklarının yok sayıldığı, öğrencilerin toplu olarak okul çevresindeki camiye Cuma namazı için götürüldüğü, okul müdürlerinin İmam Hatiplilerle doldurulduğu ve daha saymakla bitmeyecek kadar çelişkinin yaşandığı, tıp öğrencisinin yaşadığı ülkenin başkentini bilmediği, buna seyircilerin neredeyse yarısının da dahil olduğu, sokak röportajlarında İstanbul’u “Almanya’da bir şehir’, İzmir’i Türkiye’nin doğusunda bir il olarak, üstelik ‘sırıtarak’ cevaplayan lise öğrencilerinin yaşadığı bu ülkede, Köy Enstitüsü modelini “Tarım Lisesi” adı altında kurmak gerçekten ‘mangal’ gibi yürek ister…

SOYER’İN ARKASINDA DURMALIYIZ

Bu ülkede son 10 yıldır Bulgaristan kadar tarım toprağı kaybettik. Ekip biçmekten, üretmekten, yetiştirmekten vazgeçip, ineklerimizi bakamadığımız için kesime gönderip, kasaplık hayvan yaptık, çiftçi çocuklarımız ve köylünün büyük çoğunluğu kentlere göç etti.

Üretimi desteklemek yerine ithalat yaparak başka ülkelerin köylüsünü destekledik. Ve geldiğimiz nokta ve son durum bu!

İşte bugün, “Başka Tarım Mümkün” sloganının içini İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Demokrat Parti tarafından kapatılan Köy Enstitüleri'ni yeniden hayata geçirerek, negatif gidişatı ‘pozitif’e çevirme gibi bir karar aldı ki, kutlamak lazım.

Ve bizlerde çıkacağı bu zorlu yolda Başkan Soyer’in yanında, hem de yanı başında olmak zorundayız, olmalıyız da…

SOYER’İN KÖY ENSTİTÜLERİ

- Yatılı olması düşünülen okulda, çiftçi ailelerinin çocukları ücretsiz olarak okuyacak.

- Bir Yörük Köyü, Urla-Bademler'de kurulacak

- Yaklaşık 40 dönümlük tarım arazisine sahip olacak şekilde, niteliğini belediye hizmet alanına çevirmek için harekete geçilip, 1/1000 ölçekli uygulama imar planı yapıldı.

- Tarımda genç istihdamın giderek azaldığı bu dönemde, Tarım Okulu’nun eğitim sınıfları, atölyeleri ve uygulama alanlarında vereceği nitelikli eğitimlerle mezunlarını, yurtiçi ve yurtdışında ve tarım sektöründe, ara eleman değil, aranan eleman haline getirmesi amaçlanıyor.

- Yüzde 100 burslu olarak eğitim verecek lisenin 2023/2024 eğitim öğretim yılında açılması planlanıyor.

- Hazırlanan projeye göre toplam inşaat alanı 21 dönüm olacak.

- Araziye; derslik ve yönetim binalarının yanı sıra Müzik, Resim, Görsel Sanatlar, Metal ve Ahşap İşleri, Bilim ve Teknoloji, Pişirme Teknikleri, Endüstriyel Bitkiler, Sebzecilik ve Meyvecilik, Tahıllar, Kesme Çiçek ve Düzenleme, Bitki Koruma, Peyzaj, Tarım Alet ve Makineleri, Büyükbaş ve Küçükbaş Hayvancılık, Kanatlı Hayvanlar, Hayvan Yetiştiriciliği ve Sağlığı, Süt, Et ve Hububat İşleme Atölyeleri, Tarım ve Gıda Teknolojileri, Hayvan Yetiştiriciliği ve Sağlığı alanlarında eğitim verecek olan okul 20 derslikli ve toplam olarak 400 öğrenci kapasiteli olacak.

- Ayrıca sera, Kütüphane, Amfi Tiyatro, Spor Salonu ile yurtlar da inşa edilecek. Tarım Lisesi bünyesinde gıda, klinik ve cerrahi uygulamalar laboratuvarı, Kız ve erkek öğrenciler için 250 kişilik yurtlar olacak...

***

Türkiye’yi de aynı sorun tehdit ediyor?

LÜBNAN’I MÜLTECİLER İFLASA SÜRÜKLEDİ!

Lübnan Cumhuriyeti, Ortadoğu bataklığında açan bir çiçekti bir zamanlar. Ortadoğu'nun İsviçresiydi. Lübnan'ın gözbebeği Beyrut ise Ortadoğu'nun Paris'i... Lübnan'da dengeli bir demografik yapı vardı. Nüfusunun yarıdan fazlası Müslüman, yüzde 40'tan fazlası Hristiyan ve geri kalanı da diğer dinlerden olan insanlar. Etnik olarak ise nüfusun büyük çoğunluğu Araptı. Çoğunluğu oluşturan Arapların yarıdan fazlası Müslüman, yüzde 10 kadarı Dürzi, geri kalanı ise Maruni Hristiyandı. Yönetim Marunilerin elindeydi.

ÜLKEDE BARIŞ VARDI

Kimse kimsenin yediğine, içtiğine, giydiğine karışmıyordu, tabi bu yıllar uzun sürmedi. Lübnan, İsrail'in kurulduğu 1948 yılından beri Filistinli mültecileri alıyordu. 1948-1968 yılları arasında Lübnan'a yaklaşık 200 bin Filistinli mülteci gelmişti. Bu rakam bile Lübnan'ı zorlamaktaydı. (Bizdeki Suriyeliler, Afgan-Pakistan ve Afrikalılar gibi)

1967 yılında İsrail'in zaferi ile sonuçlanan 6 gün savaşının ardından İsrail'i terk eden Filistinli mülteciler de Lübnan'a sığınmaya başladılar. Gelenler Araplardı... Avrupa ve BM de Lübnan'a mülteciler için para veriyordu. (Bize de Suriyeliler için veriyorlar)

Birkaç yıl içinde Lübnan'a yüz binlerce Filistinli mülteci yığıldı (Bizdeki Suriyeliler gibi. 10 milyonu bulduğu iddia ediliyor). Gelenler içinde pek çok militan da vardı. 1970 yılına gelindiğinde Kara Eylül olayları ile Ürdün'den kovulan yüz binlerce Filistinli mülteci akın akın Lübnan'a yerleştiler. Birkaç yıl içinde Lübnan'a yerleşen Filistinli mülteci sayısı 1.5 milyona ulaştı. Filistinli mülteciler artık Lübnan nüfusunun 3'te 1'ini oluşturuyordu. Barış ve huzur içindeki bir ülkenin demografisi değişti.

Lübnan halkı bu duruma büyük tepki gösteriyordu. Mültecileri istemiyorlardı (bizdeki gibi).

30 YILDA İFLAS GELDİ

Lübnan, 2011 yılında başlayan Suriye iç savaşı ile birlikte 2. kez mülteci istilasına uğradı. Ve nihayet 6 milyon nüfuslu bu küçük ülke, geçtiğimiz yıl Beyrut limanında yaşanan patlamanın da etkisi ile resmi olarak iflas ettiğini ilan etti...

Lübnan’ın sonunu mülteciler, demografik işgal, demografik yapının değişmesi, demografinin bozulması, artan huzursuzluk, ekonomik sıkıntılar, iç savaş, terörizm, kaos getirdi. Yani iflas!

TÜRKİYE'DE SON DURUM

Yukarıda da belirttim. Türkiye'de 10 milyondan fazla mülteci-sığınmacı olduğunu tahmin ediyoruz, ama sadece tahmin ediyoruz, zira bu 15 milyon da olabilir. Yani dün Lübnan'ın karşı karşıya kaldığı demografik işgal ülkemizde çoktan başladı. Ülkemizin demografisi bozuldu.

Malesef halkın bir kısmı din kardeşi olarak gördükleri bu sığınmacılardan çokça zarar görmesine rağmen, sığınmacıları istemeyen halka karşı onları destekliyor...

6 milyonluk, 10 bin kilometrekarelik Lübnan iç savaş yaşar, iflas eder ama toparlanması kolay olur. Peki ya 784 bin kilometrekarelik, 84 milyon nüfuslu Türkiye iç savaş yaşar ve iflas ederse ne olur Toparlanabilir mi?

Lübnan örneği ve yaşanmış pek çok tarihi gerçek ortadayken seçim kazanma uğruna bu demografik işgale önlem almayanlar ülkemizin bekası adına tarihi bir suç işlemektedir.

Bu böyle biline…

***

ÇÖKÜNTÜNÜN NEDENİ!

AKP iktidara geldiğinden bugüne dek toplanan toplam vergi tutarı 2 trilyon 700 milyar $’dır. Yurt dışından alınan kredi 454 milyar $’dır. Özelleştirmeden elde edilen gelir 71 milyar $’dır. Hazine ise 60 milyar $ eksi bakiyededir. Bu demektir AKP döneminde toplam 3 trilyon 285 milyar $ para harcanmıştır. Bu parayı 20 yıla bölersek yılda 164 milyar 250 milyon $ harcanmış demektir. Bu rakamla yılda 96 Osman Gazi Köprüsü yapılır. 41 Keban Barajı yapılır. 23 adet şehir hastanesi yapılır. 320 adet Tokat Havalimanı yapılır.

Hükümetin hizmet diye dayattığı tüm yatırımlar hazineden beş kuruş çıkmadan, vatandaşı 10-20 yıl arası borçlandırarak, üstelikte fahiş fiyatlarla yapılan rant yatırımlarıdır. Öyleyse kasada olması gereken 3 trilyon 285 milyar $ nerededir?

Şimdi anladınız mı 2002’den bu güne yüzde 120 artmış hiper enflasyonun, 12 kat artmış dövizin, yüzde 100-200 arası zamlanmış zorunlu tüketim malzemelerinin, yüzde 66’sı yoksulluk ve açlık sınırının altında yaşayan toplumsal çöküntünün nedenini?

***

CEZAEVİ ALANINA AVM YAPILMAYACAK!

Allahım yıllarca suçlu-suçsuz on binlerce kişinin çile çektiği Buca Cezaevi'ne kimse dönüp bakmazken, yıkılan alan şimdi “kupon” araziye dönüştü. Aslında belki, hiç olmazsa bir bölümünün korunarak “müze” yapılması uygun olurdu ama, maalesef bizde böyle bir kültür gelişmiş değil.

Neyse, İzmir Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği (İESOB) Başkanı Zekeriya Mutlu, kesin bir dille, Buca’da yeni bir AVM ihtiyacı bulunmadığını, AVM yapılmayacağını, bu alanın Buca’ya ve İzmir’e yakışır, kente katkı verecek şekilde değerlendirileceğini açıkladı.

“Geçen yaz İzmir ziyaretinde, dönemin Adalet Bakanı Abdülhamit Gül ile Buca Esnaf ve Sanatkarlar Odası’nı ziyaret eden AK Parti İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kaya, boşalan alana AVM inşa edilmeyeceğini açıklamışlardı” diyen Mutlu, şöyle dedi: “Aynı dönemde esnaf kesimi olarak biz de fikrimizi kamuoyuna duyurmuştuk. Değerli bakanımız ve İzmir milletvekilimiz bu alanın AVM değil, yaşam alanı olarak değerlendirileceğini açıklamışlardı. Bu açıdan bir tedirginliğimiz yok. Kanaatimizce bu alana ilçe halkını rahatlatacak ve farkındalık yaratacak projelerin planlanması daha uygun olacaktır…”