Bu topraklarda “Hey gidi şişman oli severdi Gülizar'i” sözleriyle Karadenizli bir gencin aşkını, türkü yapan sevgi dolu insanlar yaşadı... Ama siyaset o kadar sevecen olmadı hiçbir zaman. Mesela, Kuvayi Milliye Destanıyla kurtuluş savaşını olağanüstü anlatan ve bu büyük mücadeleyi bütün dünyaya duyuran büyük şair Nazım Hikmet vatan haini ilan edildi...
Yıllarca hapishanelerde süründürüldü...
Vahşice katledilen ve Hıfzı Topuz'un “Çok neşeli, keyifli bir adamdı” dediği, romanlarına şiirlerine doyamadığımız Sabahattin Ali de vatan hainiydi mesela...
Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan yeni bir dünya istiyorlardı. İnsanların özgür olduğu, eşitliğin, adaletin egemen olduğu, insan haklarının gasp edilmediği bir Türkiye için yola çıktılar. Hiçbir insana kıymadan, hiçbir yolsuzluğa karışmadan...
Vatan haini ilan edildiler...
Darağacında biten sonlarını hepimiz biliyoruz.
6 Mayıs onların ölüm yıl dönümüydü. Aradan 48 yıl geçmiş. Neredeyse yarım asır.
Onlar için çok şey söylendi. Kitaplar yazıldı. Gazete köşelerinden, televizyonlardan yorumlar yapıldı. Yıllar geçtikçe de artıyor. Ama hala cevabı bulunmayan bir soru var...
Neden?
Üç genç adama neden kıyıldı?
O dönemin yöneticilerine bakarsak çok büyük iş başarmışlardı. Artık Türkiye uçup gidecekti... Hainlerden kurtulmuşlar, yolları açılmıştı...
Oysa zaman, her şeyi yerli yerine koydu...
Onları darağacına gönderenlerin esamesi okunmazken Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan üç fidan olarak anılıyor ve bu günün de kahramanları...
Ahmet Kaya'nın “Müjganla ben ağlaşırız” şarkısını çok sevdik. Ama pek çoğumuz Attila İlhan'ın bu şirini, aşk şarkısı olarak dinledik. Oysa; o müjgan bir kadın değil, kirpikti ve hüznü anlatıyordu.
Yani “Bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı, güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı” diyen Attila İlhan, vatan hainlerine ağıt yakmıştı...
Bugüne geldiğimizde bazen ortalığın toz duman olduğunu görüyoruz. Hatta doğru yanlış birbirine karışıyor. Ama emin olun; zaman hepsini tek tek ayıklıyor ve yerli yerine koyuyor.
Hiç şüpheniz olmasın.