Korona Günleri’nde okuduğum kitaplardan biridir ‘’Sancho’nun Sabah Yürüyüşü’’...
‘’Ases’’ de o kitaptaki 6 öyküden birinin kahramanıdır.
Dün 36. ölüm yıldönümünde andığımız yazar, tiyatro efsanesi Haldun Taner’indir ‘’Ases’’... (Ases, Salah Birsel'in 1955 yılındaki şiir kitabıdır aynı zamanda da).
Biz onu; Devekuşu Kabare Tiyatrosu ile, ‘’Keşanlı Ali Destanı’’ ile de iyi tanırız.
‘’Fazilet Eczanesi’’,
‘’Sersem Kocanın Kurnaz Karısı’’, ‘’Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım’’, ‘’Vatan Kurtaran Şaban’’ da çok ünlü oyunlarıdır.
Taner’in muhteşem gözlemiyle, nüktedan mizah soslu yazdığı skeçleri çok ünlüdür.
Çağdaş, toplumsal öykücülükte önemli imzadır!
**
‘’Ases’’ten aktaralım…
Haldun Taner 'in, yazınımızda ‘’futbolu’’ konu edinmiş zarif yazılarından biridir.
Öykü, 53 yıl önce Mithatpaşa Stadı’nda (Bugünkü BJK’nin oynadığı İnönü) geçer.
Fenerbahçe-Hacettepe maçını ve Başkent’in Mor-Beyazlı ekibinin ‘’Ases’’ isimli topçusunu anlatır.
Müdafaada oynayan Ases, ileri çıkar gol atar, hakem santrayı gösterir.
Arkadaşlarının sevinç yumağından güçlükle kurtulan Ases hakeme koşar,
‘’Gol “nizami” değildir’’ der.
Hakem şaşkındır, yan hakemlere bakar ve çaldığı ikinci düdükle golü vermez.
Fenerliler sevinmektedir bu kez ve Ases'i kutlama yarışına girmişlerdir.
Kendi takım arkadaşları ise ona “itin dölü, hıyarağası, dürzü” diye küfrederler.
Kimi şike bile yaptığını iddia eder.
‘’Erdem’’ örneği Ases ne arkadaşlarını, ne kendi taraftarlarını umursamaz; maçı tamamlar.
Neticede, Fenerbahçe, frikikten golle kazanır.
**
Kitabın 173. sayfasında şu satırlar yer alır; "Ases benim bir tarafımdır, Ases benim doğmamış oğlum. Ases benim içindeki ukde. Belki de sizin de. Ben de Ases gibi olmak istedim. Olur gibi oldum. Olamadım!’’
Haldun Taner, devam eder; “O, yalnız iki sezon oynadı. Her iyiyi aşağı çeken böyle bir ortamda daha fazla da, ondan…Ya değişecek, ya futbolu bırakacaktı...” ve ekler; “Ases, şimdi bir muslukçu ustasıdır.”
Öykünün finalidir bu cümle!
Usta yazara göre, "Ases, tiyatrocu olsa en gösterişsiz ama o kadar da çetin kompozisyon rolleri ile yetinirdi.”
**
Haldun Taner’e dönelim, günümüz belâsı ‘’salgınla’’ ilgisinden de söz edelim yazımızda.
Mektebi Sultanili’dir yazar (Galatasaray Lisesi mezunu).
Devlet bursu ile Almanya’ya Heidelberg’e siyaset bilimi okumaya gönderilir; 1938’de okulu bırakmak zorunda kalır.
Nedeni mi?
O yıllardaki tüberküloz salgını vardır ve Taner de yakalanmıştır.
Türkiye’ye döner 4 yıl tedavi görür, iyileşir.
Filolojiyi bitirir ve öykücülüğe başlar!
Edebiyatın, tiyatromuzun en büyük kazançlarından olur.
**
Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Başkanı’nın liglerin 12 Haziran’da başlayacağını, Sağlık Bakanı’nın ise sorumluluğun TFF’de olduğunu bildiren ‘’sitem’’ de kokan sözleri, gündeme damgasını vurdu.
Oysa bu salgın sadece TFF’yi ilgilendirmez.
Bakan Bey’in de kararı değiştirmeye gücü yok anlaşıldığı kadar.
Sosyolog Ahmet Talimciler’in tespitinin üzerine söz olmaz!:
‘’Sadece paraya odaklı bir futbolun tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de bizi getirdiği noktanın her ne olursa olsun ‘show must go on-şov devam etmeli’ anlayışı olması, hem bunca yıllık geleneğin ayaklar altına alınması anlamına gelmektedir, hem de insan sağlığının paraya tercih edilmesinin kabulü demektir!’’
**
Elbette futbol; "insanlar, insanlar" demektir.
Futbolun bunca sevilen bir oyun olması, milyonlarca insanı peşinden koşturması, saatlerce avutması; gerçek yaşama benzemesinden değil midir?
Siyasetimiz ve ekonomimiz gibi de köreltilmemeli futbol.
**
Bugünlerde Haldun Usta’nın ‘’Ases’’ benzeri topluma içtenlikle dayanışma duygularıyla ‘’onuru, yürekliliği, açık sözlülüğü’’ öğreten kahramanlar, her zamankinden daha çok aranıyor.
Ases, eski dilde ‘’Gece bekçisi’’ anlamına da gelir, bulmacalarda da sıkça çıkar.
Ases gibi, onurun bekçisine ihtiyacımız var.
O bekçi de, bizden başkası olamaz!...