İzmir'in bütün takımlarını severim, hatta sonuna kadar da desteklerim. Ancak Bucaspor'un yeri bende ayrı... Gazeteciliğe başladığımda muhabirlik dönemimin en taze yılları sarı lacivertli kulüpte geçti. Teknik Direktör Behiç Funda'dan, rahmetli Ergun Kantarcı'ya kadar unutulmaz anılar yaşadık.
Süper Lig'in hayalinin bile olmadığı dönemlerde 1996-97 sezonunda mucizenin kapısından döndük. Ertunç Özmusullu, Cihan Bulut, İbrahim Çetin'in ve diğer oyuncuların forma aşkıyla mücadelesine şahit olduk.
Yakın tarihte en üst noktaya gelinirken Basın Tribünü'nden alkış tuttuk. O günler ve sonrası çok geride kaldı. Rüya kabusa döndü.
“Nereden nereye” derken içi acıyor insanın. Birlik ve beraberliğin en doğal haliyle yaşanan ilçenin takımı neden bu hale düştü?
Her kongre sonrasında yeni umut, yeni başkan, yeni hayal kırıklığı oldu. Son başkan Ahmet Doğan iyi niyetli görünüyor fakat yeterli değil. Borç gırtağa kadar. Tek başına altından kimse kalkamaz.
Peki Kurtuluş?
İşte o anahtar Buca semtinin kendisinde gizli... Bunun nihayet farkına varılmaya başlandı. Aranan kan senin genç oyuncularında...
Aranan teknik direktör senin Aytekin hocan....
Aranan para Buca'da, halkında, iş adamında, hatta Buca Belediyesi'nde... (İsterse tek başına kurtaracak gücü var. Ama isterse)
10 kere, 100 kere, 1000 kere söyleyeceğim. Bucaspor'u Bucasporlular kurtarır. Yeter ki çakılan bu kıvılcım o büyük ateşi yaksın. Tek yürek olunsun. Birlik ve beraberlik olduğu sürece, alfabenin huzurla haykıralacağı günler çok yakın.