Hayır diyorum artık bakmayacağım ne televizyona, ne haber sitelerine, ne de sosyal medya hesaplarıma...
Eğer bir algı operasyonu yapılıyorsa benim üzerimde gayet etkili oluyorlar çünkü.
Korku imparatorluğu yaratmak isteyenler adına çok moral verici bir deneğim yani.
Çabuk gaza gelen yapımla son üç gündür yaşadığım iniş çıkışlar çok yorucu. Öfke, korku, endişe, üzüntü... Hepsini sınırlarda yaşadım, yaşadık, biliyorum.
Şimdi sis perdesi iyice aralanmaya başladığında ise geriye sadece acı kaldı. Tarifsiz bir hüzün.
***
Milliyetçi duygular açısından çok coşkulu bir insan olduğum söylenemez. Bu yüzden biri bana "gün gelecek, 24 saat ülkeni düşünüp çok acı çekeceksin" dese "senin altıncı hislerde bir sıkıntı var galiba birader" derdim.
Ama şimdi memleketim için üzülmekten öte, kahroluyorum.
Çocukluğumuzdan beri duymaya alışık olduğumuz "Bu cennet vatan..." klişesi asıl şimdi çok anlamlı geliyor.
Gerçekten coğrafi ve iklim açısından bir cennet parçasının üzerinde yaşıyorduk biz.
Tarımsa tarım, denizse deniz... Herkesi doyuracak, huzur içinde yaşatacak bir kucak verilmişti bize... Kanla, şanla, şerefle yazılan savaşlarla hem de.
Şimdi ne tarım bıraktık, ne denizin bereketini, ne huzur, ne barış, ne bütünlük...
***
Çektiğimiz şu cehennem azabına bak!
Ülkemin geleceği ve halkımın başına gelecekler için endişeleniyorum..
Ama işte bütün halkımın değil! Kim ne zaman parçaladı, böldü bizi bu kadar?
Tatbikat var diye köprüye götürülüp kandırılan, olayı anlayınca aman dileyip teslim olan ana kuzusu erlerin kafasını tekmeyle patlatan, kemerle kamçılayan halk evlatları için en ufak iyi duygu beslemiyorum mesela.
Naylon hela terlikleriyle tankı, F-16'yı yendiğini zanneden ve o terliklere bulaşan masum Mehmetçik kanıyla gurur duyup poz veren ahmaklarla aynı ülke vatandaşı olduğum için utanç duyuyorum.
Ve onlardan da, en az darbeci generallerin zulmünden korktuğum kadar çok korkuyorum.
***
Bu darbe girişimi sonrası yaşananlarda Türk ordusu ayaklar altına alındı, küçük düşürüldü.
Şimdi bir de Mehmetçiği -hem de polisin gözü önünde- döven, tekmeleyen zalimlerin eline silah verme tehlikesi doğdu.
Her isteyene silah ruhsatı verilirse ne olacak? Bir daha ki sefere üzerimize yağacak bombalardan bizi bu gönüllü milli ordu mu koruyacak?
Yazarken bile olası ihtimaller ürkütüyor.
Cenaze töreninde cami imamının, üstelik devlet erkanı önünde "Bizi özellikle okumuşların şerrinden koru Yarabbi" diye dua ettiği ve coşkulu bir "Aminnn!"le yanıt bulduğu bir ülkede yaşıyoruz artık.
Normalde yitirilenlerin arkasından okunması gereken o selalar, iki gün durduk yere boşuna okunmadı galiba.
Toplu olarak, cümle değerlerimize...