Yalnızca çürük binalar çökmedi depremde, devletin neredeyse tüm kurumları çöktü, malzemeden çalınmıştı çünkü. Nitelikli ve yetkin insanlardır, devleti ayakta tutan; insanı yetkinleştirense akıldır, bilimdir. Atatürk 1919’dan 1938’e, 19 yıl boyunca ne yaptıysa AKP 21 yılda tam tersini yaptı; liyakatli, yetkin insanların yerini, sadık kifayetsiz muhterisler alınca, devlet de çöküntülerin altında kaldı.
Hatay İskenderun’un ve 6 mahallesinin depremden bir yıl önce Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile riskli bölgeler arasından çıkarılmış olması, tüm yaşananları özetliyor aslında. Fay hattının yerinin değiştirilmesine yönelik ek bir karar da alsalardı keşke! Yıkıntıların altından kurtulup, ayağa kalkmaya çalışırken, yaralarımızı sarmanın ve yeniden koşmanın yollarını aramanın zamanı. Ve zor durumdaki vatandaşlarımıza yardım elini uzatmanın…
NASIL YARDIM EDELİM?
Devlet kurumlarına güvenmeyip, AFAD yerine Haluk Levent’in AHBAP’ına para yağdırılmasının ardından, teşekkür edilmesi gereken sanatçı hedef gösterildi, ne yazık ki. Ve bu paralara da çökülebilir mi korkusu yaşanıyor.
Gereksinim duyanlara doğrudan ulaşıp, ihtiyaçlarına uygun biçimde yardım en iyi yöntem. Bu amaçla yakın geçmişte Hatay’da kaldığımız, depremde sapasağlam kalan Maison Gali Oteli’nin başarılı yöneticisi Serpil Kilisli hanımı aradım ve geçmiş olsun dileklerimi sundum. Ankara’daki babadan kalma eve yerleştiklerini, koşullar uygun hale gelince Hatay’a dönmek istediğini söyledi. Hatay’da gereksinim duyanlara yardım edebilmem için desteğini rica ettim; şu an en iyi yardımın nakit para yardımı olduğunu, gereksinim duyanların IBAN numaralarını paylaşabileceğini söyledi, bağlantımız sürecek. Tunç Soyer önderliğinde İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin sivil toplum örgütleri ve uluslararası işbirliği ile geliştirdiği projeler de çok başarılı.
SEÇİM ERTELENİR Mİ?
Seçimin deprem gerekçesiyle hukuken ertelenemeyeceği çok açık ve Arınç’ın her iki çıkışı da ilginç. İlkinde insanlar can derdindeyken, seçimin zamanlamasını tartışanlar eleştiriliyor, ama seçim zamanı da tartışmaya açılıyor. İkincisinde, Gürkan Zengin’e söylediği “Ben başka siyasetçilere benzemem. Bu tweeti atmadan önce hiçbir siyasetçiyle başta Cumhurbaşkanı, AK Parti veya bir başka partiyle bir kelime konuşmuşsam namerdim. Ben kimsenin çantasının içinde değilim” sözleri ise gerçeği yansıtıyor, sanırım…
Arınç’ın her iki çıkışını bir ay kadar önce MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın’ın sarf ettiği “Arınç pişkinlik, şımarıklık, nobranlık, kibir ve yüzsüzlükte seviye atlamış bir âdemdir. Cumhur İttifakını sabote ediyor. Tam bir FETÖ'cü taktiği” ve Bahçeli'nin danışmanı Yıldıray Çiçek’in yazdığı “Cumhur İttifakı içinde seveni yok ama kendini hala AK Partili olarak gösterip sürekli Cumhur İttifakı içinde fitne üretmeye çalışıyor” sözleri ile birlikte değerlendirmek gerek. MHP’lilerin bu saldırılarına karşı Erdoğan’dan destek bulamayan Arınç, kırılmış ve son çıkışlarıyla “Ben daha ölmedim” mesajını vermiş olabilir. Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığına yeniden aday olabilmesi için seçimin ‘erken’ yapılmasının şart olduğunu, zamanında yapılması veya ertelenmesi durumunda, Yüksek Seçim Kurulu (YSK) Anayasa’yı açıkça ilga etmedikçe, aday olamayacağını göz önüne alırsak, Arınç’ın hamlesi Anayasa’yı katletmeye yönelik gibi görünse de aslında Erdoğan’ın aday olamamasına yani Anayasa’yı korumaya yönelik olabilir. YSK üyelerinin bu koşullarda Anayasa’yı ilga suçunu işleyeceklerini sanmıyorum, çünkü yasalarımızda bunun cezası çok açık: ‘Ağırlaştırılmış müebbet hapis’.
Sonuçta, şu anda seçimin zamanında yapılma olasılığı yüksek. 1 yılda yıkılanların yerine bina yapılabiliyorsa, 4 ayda seçim haydi haydi yapılır ve Erdoğan şu günlerde seçimi depreme rağmen nasıl öne alabileceğini veya yerine kimi aday göstereceğini düşünüyor olabilir.