Hafta boyunca değerli okurlarımdan aldığım soru ve mesajları şu cümle ile özetlemek mümkün: “Ne olacak memleketin hal-i pür melali?”

Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre “hal-i pür melal, kaygılandıran ve bıkkınlık veren, üzüntü verici durum” anlamına gelir.
Facia, gaflet, felaket, musibet ve çile sözcükleri bu tamlama ile eş anlamlı…

* * *

“Ne olacak memleketin hal-i pür melali?”
Aslında vatandaş bu soruyu kısa bir süre önce sormak, sorgulamak gerekeni yapmak için hayati bir seçime de gitmişti. En çok yakınmaların başında emekliler geliyordu. Muhalefetin “ucube” diye nitelendirdiği iktidarın yürüttüğü Başkanlık Sistemi bir bakıma duvara toslamıştı! İktidarın ekonomi politikaları bu gidişatı “zam üstüne zam” yaparak freni boşalmış araç misali halkı ezip bitap düşürdü….
Ve halk muhalefetin önderliğinde “seçim mi, geçim mi?” diyerek sandığa koşmuş, sonuç malum!
Seçim-Geçim Savaşlarının ilkini kaybeden vatandaş, şimdi altı ay sonraki yerel seçim savaşına hazırlanıyor!

* * *

Manzara aynı: Halk sokakta… Sendikalar işçilerin hakkını arıyor… Vatandaş manav, kasap, marketlerin, okulların, özel hastanelerin önünden geçemiyor!
Özellikle SSK ve Bağ-Kur emeklilerinin maaşları yine Erdoğan’ın 2024’teki seçim oltasının ucundaki yeme takılmış vaziyette! Yollar, limanlar, fabrikalar, kupon araziler yabancılara satılmakta!

Yazılı, sözlü ve görüntülü basın emeklilerin hal-i pür melalini sıralarken TBMM’de AKP’li vekiller maalesef “çok yorulduğu” için, “aşırıcı sıcaklardan” korunmak için(!) kapılarını kapattı; sadece muhalefete ve de özellikle Bay Kemal’e boks ringindeki gibi saydırdıkça saydırıyor!
Eh! CHP Genel Başkanı sayın Kemal Kılıçdaroğlu da partici mücadelede olduğu içindir ki, iktidar da “körün istediği tek göz, Allah verdi bize iki göz” havalarında!
Yine başa dönüp soralım; ““Ne olacak memleketin hal-i pür melali?”
Ve de hafta içinde kaybettiğimiz Rock müziğin babası Erkin Koray’ın bestesindeki gibi sorarak bir kez daha analım: “Nedir bunun ilacı” …

* * *

Memleketin hal-i pür melali tanımındaki facia, felaket, musibet ve çileler de
peş peşe geliyor. İşte maden ocağında göçük. Zonguldak’ta yaşanan göçükte yaşamını yitiren madencimiz… Bursa’da otomobil takla attı. Kazada emniyet kemeri takmayan 3 genç hayatını kaybetti.
Mademki hayatın gerçeklerinden bahsediyoruz, devam edelim; Kocaeli’nde TMO silosunda patlamada 13 kişi yaralandı, yaralılardan 3’ü entübe edildi.
Silonun içindeki buğday tozunun  sıkışması ile patlama yaşandığı belirtiliyor.
Tekirdağ’da fabrika yangını... Ve ormanlarımızdaki mutat yangınlar…

* * *

TBMM,  muhalefete ve Bay Kemal’e verip veriştirmek için arada bir günlüğüne kapılarını aralıyor!
Vatandaş, özellikle ezilip büzülen emekliler, sistemin tek sorumlu başkanına soruyor: “Madem ki Bay Kemal’e verip veriştiriyorsunuz, neden bize Saray misali(!) bir şeyler bulup hakkımızı veremiyorsunuz?“

* * *

Evet, meseleler o kadar çok ki, 91’lik tespih gibi çek çekebildiğin kadar çek!
Bir yandan Erdoğan hayatın gerçeklerine karşı meselelerin sebebini arıyor. Diğer yanda CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu parti içi meseleleri çözmeye çalışıyor. Artan zamlar ülkeyi yangın yerine çevirmiş vaziyette.
Meseleler…  Meseleler… Nedir bu çözülemeyen meseleler?
Dün Urla’da ailece biraraya geldiğim değerli bir meslek büyüğümün evindeki vitrinine çerçeveleyerek koyduğu Demirel’in şu sözleri dikkatimi çekti:
“Meseleleri, mesele etmezseniz ortada mesele kalmaz.”
İsterseniz Demirel’in diğer sözlerine bir göz atıp yazıma noktayı koyayım:
“Derin devlet  normal devletin raydan çıkmış halidir.
“Şapkam nerede Nazmiye?”
“Benzin vardı şeker vardı, şerbet yapıp biz mi içtik?”
“Dün dündür, bugün bugündür.”