Alaca karanlık kuşağı içinde debelenip duruyor, sisler arasında yolumuzu bulmaya çalışıyoruz. Tevfik Fikret'in ,Abdülhamit'in baskı rejimi döneminde yazdığı ünlü 'Sis' şiiri o günlerden günümüze seslenmekte;
''Sarmış yine afakını bir dud-i muannid.Bir zulmet-i beyza ki peyapey mütezayid''
Şöyle diyor şair;
''Sarmış ufuklarını senin yine inatçı bir duman.Beyaz bir karanlık ki gittikçe artan''
'Gittikçe artan karanlık' bugünleri anlatmıyor mu?
Gözaltına alınan, tutuklanan belediye başkanları, parti liderleri,milletvekilleri,biber gazı, plastik mermi ve tazyikli sularla sindirilmeye çalışılan gençler ve tutuklanan gazeteciler...
Sözcü TV'ye verilen on günlük yayın durdurma yasağı, Halk TV ve Tele-1'e verilen 5'er program durdurma cezaları 'Demoklesin kılıcı' gibi medyanın üzerinde sallanmakta.İktidar bu cezalarla tüm medyaya bir gözdağı vermekte. Gerekçe çok komik; 'Halkı kin ve düşmanlığa teşvik' Bunlara göre iktidara karşı her eylem, bu eylemleri yansıtmak halkı kin ve düşmanlığa teşvik etmekte...
Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler (RFS) Örgütünün hazırladığı 2024 Dünya basın Özgürlüğü Endeksinde Türkiye 180 ülke arasında 158. sırada yer almakta.Örgüte göre bu kategori ülkemizdeki durumu 'çok vahim' olarak açıklamakta.Neyse ki Kuzey Kore'yi, Çin'i, Vietnam'ı gerilerde bırakabilmişiz.
6 Nisan 'Öldürülen Gazeteciler Günü' olarak anılmakta. Dünyanın hangi ülkesinde bu kadar çok öldürülen gazeteci ve dolayısıyla 'Öldürülen Gazeteciler Günü' vardır acaba? İzmir Gazeteciler Cemiyeti'nin gün dolayısıyla yayınladığı mesajda ,yaklaşık 120 yıl öncesinden bugüne kadar baskının , sürgünün ,sansürün , hapishanelerin susturamadığı bağımsız ve ilkeli gazetecilerin ,egemenler ve onların tetikçileri tarafından öldürülmekle karşı karşıya kaldıkları belirtilmekte. Bildiride onların öldürüldüğü yerde ve zamanda egemenlerin mutlaka bir gerçeği gizlemek istedikleri, ancak onların bayrağını taşıyan onurlu meslekdaşlarının gerçekleri haykırmaya devam ettikleri kaydedilmekte.
''Gittikçe artan karanlık' demiş şair.Bu ülke zifiri kranlıklardan çıkmasını bilmiş bir ülkedir. Tek Parti döneminde Başbakan Yardımcılığı, 12 Mart Faşist cunta döneminde Başbakanlık yapan Nihat Erim çok ünlü demokrasi anlayışını şöyle açıklamıştı;
'''Sosyal bünyede derin rahatsızlıklar müşahade edildiğinde ,bunu gidermenin yolu , bir müddet için hürriyet ilahının üzerine bir şal örtmek ve yukarıdan aşağı bir otorite tesis etmektir.''
Ne güzel değil mi? Sosyal bünyede rahatsızlık varsa al askıya demokrasiyi, ver aşağıya otoriteyi...Bugünün iktidarı sosyal bünyede rahatsızlık görüyor mu bilinmez ama demokrasinin üzerine şal değil branda örtmeye çalıştıği bir gerçek...