Hayatımıza balıklama dalan bir kelime oldu “BOYKOT”..
Ben de peşine düştüm bu kelimenin ve tarihin ayak izlerinden bakın ne bulup çıkardım..
1880..
İrlanda..
Çiftçiler yoksulluk içindedir..
Geçinememektedirler..
Hele 1889 yılının hasatı kötünün de ötesine geçer ve ellerine geçen kıt mahsulü ambarlarda çürümeye başlar.
Çiftlikleri kiradır ve İngiliz soylularına yüksek kiralar ödemekten yılmışlardır.
Toprak sahibi Lord Erne”den indirim talep ederler.
Oysa toprakları yöneten ve son kararı veren bir İngilizdir ve adı da Charles Boycott”dur.
Bu talebi Charles efendi reddeder ve üstelik bazı kiracı çiftçileri de polis marifetiyle topraklarından attırır.
İrlandalılar buna karşılık örgütlenmeye başlarlar.
“Onun hiçbir şeyini almayın, iş verirse gitmeyin, bir mal ona ait ise bırakın” şeklindeki fısıltı kampanyası örgütlü bir direnişe dönüşür ve tabii ki ses getirmeye başlar.
Charles Boycott izole edilir.
Tarlasında çalışanlar işi bırakır.
Dükkan sahipleri ona hiçbir şekilde mal satmamaya başlar.
Postacılar mektuplarını getirmez olur..
Komşuları selamı bile keser..
İşte o günden sonra “Boycott” ekonomik ve sosyal dışlama eylemlerinin adına dönüşür..
Bugün dünyamızda yaygın biçimde kullanılan bu yöntem her konuda yalnız kalmış bir adamın soyadıyla başlamıştı..