Şu İzmir'in trafik çilesini,

Bir yazayım dedim,

Of of of meğerse,

Ne kadar dertliymiş insanlar...

Özel aracı ile,

Otobüs kullanarak,

Ya da servislerle,

İşine gidenlerin hepsi öfkeli...

Dert dinlemeye başlayınca,

Trafiğin dışında da,

İnsanların bayağı bir sıkıntısı,

ve öfkesi birikmiş.

İsim vermeyeceğim ama,

Olayın kahramanları,

Kendilerini mutlaka bilir,

Yaptıklarını da düşünürler herhalde...

Gaziemir'de yalnız yaşayan,

Memur bir kadının,

Komşuları ile birlikte,

Oturduğu ev hırsızların kurbanı olur.

Şikayetler yapılır,

Görevliler gelir,

Parmak izi, ifade,

Ne yapılacaksa yapılır.

Kadın durumdan sıkıntılıdır.

Hırsız giren evinde,

Pek de rahat edemez.

Sonuçta taşınmaya karar verir.

Aradan aylar geçer,

Gecenin bir saatinde,

Telefonu çalar ve karşısındaki kişi,

Kendisini polis memuru olarak tanıtır.

Kadına karakola gelmesini söyler.

Telefon kapanır.

Kadın ilk şaşkınlığın ardından,

Nedenleri sorgulamaya başlar.

Polis neden gece arar?

Neden telefonla davet eder?

Neden resmi yazı yazılmaz?

Kafası karışmıştır bir kere...

Ertesi gün ilk işi,

İzin alıp karakola gitmek olur.

Karşısına ilk gelene derdini anlatır.

Maalesef arayan o değildir...

Aradan dakikalar,

Hatta saatler geçer,

Sonunda arayanın,

O karakolda görevli olduğu anlaşılır.

Evinin soyulması ile ilgili,

Bazı yeni sorular vardır.

Kadın merakla neden gece arandığını,

Bunun başka yolu olup olmadığını sorar...

İşte bundan sonra ortalık karışır.

Onu soramazsın, bunu yapamazsın,

Diyerek aşağılanan kadın,

Geldiğine, geleceğine pişman olur...

Üstüne üstlük,

Neredeyse tekme tokat karakoldan yollanır...

Ben kadından hikayeyi dinlerken,

Ellerinin nasıl titrediğinin,

Canlı tanığıyım...

Trafikten başladık, nereden çıktık gördünüz.

Ne diyeyim?

Anamı öpen kadı,

Kime şikayet edeyim...