En çekindiğim insan türüdür, tarafsız olanlar.
Tavşan pisliği olarak da bilinirler.
Ne kokar ne bulaşırlar.
En son yaşanan hain terör saldırısı sonrası da beni yine en çok onlar rahatsız etti, sinirlendirdi ve korkuttu.
Evet korktum çünkü her şey beklenir onlardan.
Aslında fikir beyan etmemeleri henüz çıkarlarının ne tarafta olduğunu bilmediklerinden sanırım.
Bakacaklar, bu işin sonunda kimler kazançlı çıkıyor, o zaman seslerini yükseltmeye başlayacaklar.
İşte o insanlar günlerdir sustu da sustu.
Çıtları çıkmadı çıtları!
Bütün gün sosyal medyada abuk sabuk özlü sözler, kedi köpek videoları, fıkralar, şarkılar paylaşanlar, kendi reklamını yapanlar, o kanlı geceden beri ortadan toz oldular.
Bunların içinde gündeme gelebilmek için yıllardır etmediği maymunluk kalmayan ünlüler de var.
Kendilerine göre zararsız her tartışmanın, her konunu içine balıklama atlayan, olmayan zekaları ve birikmemiş birikimleriyle sözlerini Mevlana'dan alıntılarla süslemeye kalkan, yıllardır şımarıklığı, zevzekliğiyle para kazananlar, her sabah "Günaydıııın" mesajı çekmeden güne başlamayanlar birden bire ağızlarına kilit vurdu.
*
Sinsi sinsi bir köşeye çekilip 'Aman rengim belli olmasın, başım derde girmesin' diyen o isimler...
Onları bir bir hafızama kaydettim.
Bundan sonra o arkadaşlarla muhatap olurken araya epey mesafe koyacağım.
Ve ilk fırsatta da "Taraf olmayan bertaraf olur" diyerek kendilerine hatırlatacağım.
* * *
Karışma bana!
Bir okurum var benim, adı Derya..
Sosyal medya sayesinde birbirimizi daha yakından tanıma ve arkadaş olma fırsatımız oldu.
25 yaşında, evli. O da benim gibi kedi delisi.
Ama sadece kedi değil, tüm canlıları seviyor Yaradan'dan ötürü. Zorda kalmış bir insan için, acı çeken bir hayvan için oturup gözyaşı döküyor, elinden geleni yapmaya çalışıyor.
Belli ki iyi kalpli, temiz yürekli.
Son zamanlarda benim yazdıklarımı, fotoğraflarımı artık fazla beğenmiyor, yorum yapmıyor.
Sadece kedili olanlara pek kayıtsız kalamıyor.
Çünkü Derya artık o Derya değil.
Son bir senedir iki isimli oldu. Adının yanına Arapça bir isim ilave etti.
Tahmin edersiniz ki başını örttü.
Türkiye'nin en bilinen cemaatlerinden birine girdi.
Kocasını da ikna etti, o da hem tipini, kılık kıyafetini hem de ismini değiştirdi kendine Arapça bir isim seçti.
Son olarak da Derya, çarşafa girdi.
*
Ben tüm bu değişimi sosyal ağlar üzerinden gün be gün takip ettim.
İlk kez hiç görüşmesem de sevdiğim biri, hayatında böylesine radikal bir değişiklik yapmıştı.
İtiraf edeyim önceleri hem çok şaşırmış, hem de üzülmüştüm.
Çünkü o çarşafa girmeyi, iş hayatından el çekmeyi, eve kapanmayı özgürlük olarak yorumluyordu.
Benim ise bunu aklım bir türlü almıyordu.
Artık yolda yürürken kimse onu bakışlarıyla taciz etmeyecekti. Böyle söylüyor ve buna çok seviniyordu.
Kadını hem eve, hem siyah bir çarşafın içine kapatan cemaatinin ileri gelenlerine ona bunu öğrettikleri için şükrediyordu.
*
Giderek daha radikalleşti Derya.
Evinden televizyonu da attı.
Kendisine aktarılan İsrail ve Amerika'yla ilgili "O bisküviyi yemeyin, içinde domuz yağı olduğunu saklıyorlar.. O meşrubatı içmeyin bizi bilerek uyuşturuyorlar" iletilerini gerçekten inanarak paylaşmaya başladı.
"Kabir azabı çekmemek için bu dünyada evine ve çarşafa kapanacaksın ve de zamanı geldiğinde senin gibi olmayanı öldürüp şehit olacaksın" diyen, İslamiyeti sadece ölmek ve öldürmek üzerine kurulu bir dinmiş gibi gösterenlere inandı.
"Şehit olmuş ama yüzünde mutluluk, kahkaha ifadesi olan Filistin askeri" fotoğrafının düzmece olduğunu bir an bile düşünmeden, gerçekten inanarak takipçileriyle paylaştı.
*
Değişimi daha da sertleşerek ilerlemeye devam ediyor.
Derya benim, hiç yüz yüze görüşmesem de sevdiğim bir okurum, arkadaşım.
Ben ona bazen ne kadar kızıyor, omuzlarından tutup sarsmak "Derya kendine gel, Allah ve Kuran'la arana bu insanları, bu safsataları sokma, Allah'ı sürekli korkuyla değil, sevgiyle, şükürle an" demek istiyorsam, biliyorum ki o da benim gün batımında denize karşı kadeh tokuşturduğum fotoğraflara bakıp rahatsız oluyor, beni karşısına oturtup uyarmak istiyordur.
Fakat bunu ikimiz de yapmıyoruz.
Birbirimize karışma hakkımız yok çünkü. Anlamak zorunda değiliz belki ama müdahale etme gibi bir hadsizliğimiz de olmuyor.
Biz birbirimizi böyle kabul ettik, böyle seviyoruz.
Derya mutluluğu o tür hayat tarzında, kara bir çarçafın içinde buldu. Göstermelik değil, gerçekten o öyle çok mutlu.
Bundan kime ne?
Bu yüzden "Benim hayatımdan, benim elimdeki kadehten, kılığımdan, günahımdan, sevabımdan sana ne?" Demek istiyorum, karışmaya kalkan her kim ise!