Yukardaki başlık aslında bir İZMİR şiirinin adı.

Bu dizelerin sahibi İzmir’in zarif sanatçısı, şair, tiyatrocu, oyuncu, yönetmen, oyun ve öykü yazarı, romancı DİNÇER SÜMER. Şehrimizin biricik evladı, bu incelikli, değerli sanat adamı, 2019 yılında İzmir’de 81 yaşında yitirmiştik.  

 Dincer Sumer

Tiyatro camiası O’nu ilk kez sahne aldığı Konak Tiyatrosu’ndan sonsuzluğa uğurlamıştı. İzmir Kıymetli Dinçer Sümer’i unutmuyor. Unutmayacak… O’nun kaleme aldığı şiirinin bitiş dizesindeki gibi, bugünlerde nedense Türkiye’nin birçok köşesinden şehrimize talep var. İnsanlar sesleniyor: “Doktor bana iki tertip İzmir yaz” diye…

 

İşte o güzel şiirin tamamı şöyle:

Doktor ben iyi değilim

Bana iki tertip İzmir yaz

Yüreğim darda bozgundayım

Tütünüm acı tütmekteyim

Çatalkaya’nın dumanı gibi

Bak benzim külbeyaz

Doktor binsem bu gece bir trene

İnerim izmir’e gün ışırken

Seçerim denize en yakın masayı

Martılara gemilere günaydın derim

İskele kahvesinin tavşankanı çayı

Ve Yahudi böreğiyle kahvaltı ederim

Sonra kalkar yürürüm keyfimce

Dönerim gümrük önünden

Hisarönü, Havra sokağı, Tilkilik

Gezer dolaşırım aylak avare

Mavi ülkesinde ilk gençliğimin

Agaro Ayavukla Basmane 

Derken sökün eder anılarım

Doktor gör bak nasıl özlemişsindir beni

Ve nereden duymuşlarsa geldiğimi

Sarışıp koklaşır hasret gideririz

Ah başımın üstünde dönen akça martılar

Geldiğimi anılara siz mi müjdelediniz

Gülme doktor anıların da canı var

Ve anılar hayatın ziynetleridir

Eski gümüş kemerler elmas küpeler gibi

Aşklarım anılarım ve İzmir

Ya has bir ipek gömlektir benim için

Ya da taş bir plak şimdi

Doktor bana iki tertip İzmir yaz

(M. Kadri Sümer-Ahmet Günbaş Şiirin Adı İzmir)

Dinçer Sümer Ve Sabahattin Kudret Aksal

Sevgiyle andığımız, anmayı sürdüreceğimiz İzmirli Dinçer Sümer, tiyatro ve edebiyatımızda saygın izler bıraktı. 19 Mart 1938'de İzmir'de doğan Dinçer Sümer, Türk tiyatro ve edebiyat dünyasını etkileyen bir sanatçı olarak tanındı.

Şair, yazar, yönetmen, oyuncu ve seslendirme sanatçısı olan Sümer, aynı zamanda akademik düzeyde tiyatro eğitimi veren bir akademisyen olarak çok yönlü bir kariyere sahipti. 9 Eylül 2019'da yine doğduğu şehir olan İzmir'de hayata veda eden Dinçer Sümer, ardında unutulmaz eserler ve derin bir sanat mirası bıraktı.

Dinçer Sümer'in sanat yolculuğu, çocukluk yıllarında başladı.1957'de İzmir Namık Kemal Lisesi'nden mezun olduktan sonra Ankara Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü'nde eğitim alarak 1961 yılında mezun oldu. Bu dönemde aynı zamanda gazetecilik yapıp tiyatro sahnelerinde de çalışmaya başladı.

Sanata olan ilgisi Sümer’i sadece Türkiye'de değil, Polonya, Almanya ve Amerika Birleşik Devletleri'nde tiyatro üzerine araştırmalar yapmaya da itti.

Dinçer Sümer'in tiyatroya olan tutkusu, şairlik, yönetmenlik ve oyunculukla sınırlı kalmadı; kalemini de tiyatro eserleri yazmaya adadı. 1970 yılında yazdığı Kâtip Çıkmazı, İzmir'in kenar mahallelerinde yaşayan yoksul insanların hayatlarına ışık tutan çarpıcı bir eserdi.

Aynı yılda yazdığı “Küpe Çiçeğinin Ölümü” ve “Gecenin Bir Yerinde” adlı oyunlarıyla TRT'nin sanat ödüllerini kazandı. 1976'da sahnelenen ve bugün de en bilinen eserlerinden biri olan Eski Fotoğraflar, iki kişilik bir dram olarak tiyatro tarihine geçti.

Sevtap ve Seyit karakterlerinin yaşamlarını konu alan bu eser, 1997 yılında Türk Dil Kurumu Oyun Ödülü'nü kazandı. 1998 yılında ise sinemaya uyarlanan bu eserin senaryosu da Dinçer Sümer'e aitti. Dinçer Sümer, edebi kariyerine şiirle başladı. 1953 yılından itibaren şiir ve yazıları, ‘Varlık, Dost ve Yeditepe’ gibi dergilerde yayımlandı. 1955'te Güne Bakan, 1957'de Denize Çıkan Cadde ve 1965'te Küçük Kızın Adı Ayşe adlı şiir kitapları basıldı.

Daha sonra tiyatro eserleri ve romanlarıyla da edebiyat çevrelerinde kendisine özel ve saygın bir yer edindi. 1976'da yayınlanan Bozuk Bir Şey ve 1992'deki Bir Düş Müydü O İzmir, toplumsal yapıyı çarpıcı bir şekilde ele alan romanlarından bazılarıydı.

Dinçer Sümer, tiyatro ve edebiyat dışında sinema ve televizyon projelerinde de aktif rol aldı. Gelinin Muradı, İstanbul'un Kızları, Kurtuluş ve Cumhuriyet gibi yapımlarda oyunculuk yapan Sümer, farklı alanlardaki yeteneklerini izleyiciye sunarak sanatın çok yönlülüğünü her zaman başarıyla ortaya koydu. Dinçer Sümer, 1998 yılında Kültür Bakanlığı tarafından Devlet Sanatçısı unvanıyla onurlandırıldı. Anadolu Üniversitesi'nde dramaturji dersleri verdi ve tiyatro alanında yeni nesilleri yetiştirmek için büyük çaba harcadı. Ayrıca, Tiyatro Yazarları Derneği ve Devlet Tiyatroları Edebi Kurulu'nda yönetim kademelerinde bulundu.

D. Sümer

Dinçer Sümer, ardında şiirden romana, tiyatrodan sinemaya uzanan geniş bir eser yelpazesi bıraktı. Toplumun ve bireyin sorunlarını derinlemesine inceleyen eserleri, bugün de okuyucular, izleyiciler ve İzmirliler tarafından takdirle karşılanmaya devam ediyor.

O, sanatın çeşitli dallarında çizdiği yol ile çok sayıda kişiye ilham olmuş bir sanatçı olarak İzmir’in hafızasında saygıyla yerini koruyor.

Kıymetli Dinçer Sümer’in özellikle “Eski Fotoğraflar” adlı tiyatro oyunu, derin dramatik yapısı ve çarpıcı karakterleriyle, yıllarca tiyatro sahnelerinin önemli eserlerinden biri olmayı başardı. Farklı sahne yorumlarıyla izleyicilere sunulan bu değerli oyun, 1998 yılında sinema perdesine de uyarlanarak farklı bir sanat alanında iz bıraktı.

 “Eski Fotoğraflar”, iki karakterin öykülerini birbiriyle örülü bir şekilde anlatarak seyirciyi farklı derin bir yolculuğa çıkarır. Kadın karakter Sevtap’ın trajik geçmişi ile erkek karakter Seyit’in belirsiz geleceği arasında kurulan ilginç bağlantı, oyunun temel eksenini oluşturur.

Sevtap’ın hikâyesi, travmalar ve acılarla doludur. Taciz ve istismarın öznesi olan bu karakter, hayatta karşılaştığı erkeklerle yaşadığı deneyimleri direk seyirciye yansıtarak, toplumsal baskıların bireylerin hayatları üzerindeki etkilerini gösterir. Seyit ise geçmişteki hatalarından ders alarak geleceğini şekillendirmeye çalışan bir karakter olarak sunulur.

Oyunun temel öğelerinden biri olan ‘Eski Fotoğraflar’, hem Sevtap’ın travmalarının sembolü hem de Seyit için bir uyarı niteliği taşır. Detaylar Sevtap’ın çektiği acıların ve karşılaştığı yıkıcı güçlerin izlerini vurgular. Dinçer Sümer, oyun içerisindeki mekânları özenle seçmiştir.

Oyunda yer alan otel odası, pavyon gibi mekanlar, karakterlerin ruh halleriyle birebir örtüşen atmosferler sunar. Mekanlar hem Sevtap’ın yalnızlığını hem de Seyit’in geleceğe dair umutlarını, korkularını yansıtır. Oyun boyunca Sevtap ve Seyit karakterleri arasındaki dinamik, toplumsal roller ve bireysel çatışmalar üzerinden şekillenir.

Dinçer Sümer bu eserinde, toplumsal baskıların bireyler üzerindeki etkisini de derinlemesine analiz eder. Günümüzde kadınların hala karşılaştığı şiddet, ekonomik sıkıntıların bireysel tercihler üzerindeki etkisi ve toplumsal ahlak üzerine incelikli bir eleştiri sunar.

“Eski Fotoğraflar”, bu yönüyle sadece bir tiyatro oyunu olmakla kalmaz, aynı zamanda derin bir toplumsal çağrışım yaratır. Oyun, tiyatro severlerin unutamayacağı bir yolculuğun kapısını aralar. Günümüzde de aralamaya devam ediyor. Arkasında saygın bir anılar demeti, tiyatro ve edebiyatımızda ve İzmir’imizde güzel izler bırakan Dinçer Sümer’i sevgiyle anıyoruz. Hatırasını saygıyla selamlıyoruz. Eminim bu güzel şehirde, Kıymetli Dinçer Sümer’i benden çok daha iyi anlatacak değerli insanlar var. Hala yaşayan kıymetli dostları olduğunu biliyorum çünkü. Ama benim çabam Edebiyatın Güzel İzmir’ine karşı sadece içtenlikli bir vefa borcudur. Ruhu şad olsun, Kıymetli Dinçer Sümer’i güzel bir İzmir şiiri ile uğurluyorum:

Dinçer Sümer Bir Dostuyla

SEVGİLİM İZMİR

Ne zaman özlesem o İzmir

Saçlarında nice aşklara tanık bir imbat

Gözlerinde gece yıldız yağıyor denize

Ve elinde nergisleriyle

Tenha otelime o küçük kadın gibi

Gelir soyunur sevişir sessizce

Belki de adı İzmir bir sevgilidir

Rüzgârıyla deniziyle nergisleriyle gelen

Belki de sevgilim işte bu şehir

En eski şarabını sunar ince elleri

Yaşarım gür sularla soylu coğrafyasıyla

Esrik öpüşmeleri

Aşklar ve kentler birlikte yasar

Birlikte soluk alırlar eski fotoğraflarda bile

İkiye bölebilir misiniz bir hasreti

Bir şarkıyı maviyi sevinci

Ayrı koyarsanız İzmir’le İzmirli’yi

Kırılır tuz buz olurlar billurlar gibi

Ey Dinçer doğdun gezdin sevdin ne güzel

Tenin güneşiyle yanık için nergisiyle serin

Sen Homer'den beri İzmirli’ydin

Hani elele koşmuştunuz ya vapuru bir gün

Kazı duvarına teşekkür ederim diye

Pasaport'taki taş iskelenin.