Yugoslavya devrinin önemli tarihçilerinden Bosna-Hersekli bilim adamı Hazım Şabanoviç’e (1916-1971) göre, Hersekzâde Ahmet Paşa, Bosna voyvodası ve lordu Dük Stefan Vakçiç-Kosaca’nın oğludur ve 1456-1517 yılları arasında yaşamıştır. Slav dillerinde kendisine 'Hersegoviç' denilir.

Hersek sözcüğü, 'Aziz Sava’nın dükü' anlamına gelir. Bu tanımlamadan dolayı dükün mülküne 'Hersegovina', haleflerine de 'Hersegoviç' adı verilmiştir. Babasının ölümünden sonra bütün mülkü erkek kardeşi Vlatko ele geçirince, Hersegoviç İstanbul’a kaçmış ve İslam’ı benimsemiştir. Ahmet adını almıştır. Osmanlı kaynaklarında bundan sonra kendisi Hersekzâde olarak geçer. Ahmet Paşa'nın annesi Payro dükünün kızı Barbara’dır. Ahmet Paşa Kastel-Nova’da doğmuş, bir süre Dubrovnik’te (Raguza) okula gitmiştir. Hristiyanlar onu 'Prens Styefan' olarak bilirler. Fatih Sultan Mehmed’in 1478’te Arnavutluk seferi sırasında mir-i alem (ordu bayraktarlığı) olarak görevlendirilmiştir. Hersekzâde, Bosna ve Dubrovnik’te büyüdü. Slav dilleri ile İtalyanca’yı konuşuyordu. II. Bayezid devrinde veziriazamlığa kadar yükselmiştir. (Ahmed Paşa, Hersekzade, Encyclopedia of Islam, Leiden, second edition). Şerafettin Turan (1925-2015) ise Hersekzade’nin 917 (1511) tarihli vakfiyesinin M. Ahmed Simsar tarafından yayımlandığını; bu vakfiyenin ayrıca M. Tayyib Gökbilgin (1908-1981) tarafından özetlendiğini (Edirne ve Paşa Livâsı, s. 391-393) belirtir (Hersekzade Ahmed Paşa, DIA, 17, İstanbul 1998, s. 340-342). Hersekzade Ahmet Paşa, İran, Mısır, Avusturya, Fransa ve Dubrovnik ile yakın bağlantılar kurdu. Zile’de bir cami, Dilgeçidi Hersek köyünde bir cami ve imaret, Keşan’da bir cami ve imaret, İstanbul’da bir cami, Güzelhisar’da bir hamam, Gelibolu’da bir cami ile Urla ve Bursa’da çeşitli hayır eserleri yaptırmıştır.

WhatsApp Image 2023-08-21 at 16.19.34 (2)

KİTAPSEVER HERSEKZADE

Hersekzade 1517’de vefat edince terekesi müsadere edilmiştir. Bununla ilgili bir muhallefat defteri zamanımıza ulaşmıştır. Topkapı Sarayı arşiv defterleri arasında bulunan bu defter incelendiği zaman Hersekzade Ahmet Paşa’nın doğu dünyasına ait elyazması kitapları toplayan bir kitapsever olduğu belgelenebiliyor. O, Türkçe, Arapça ve Farsça kitaplara sahipti. Ona ait olan 130’dan fazla değerli kitap, hazine için müsadere edildi. 1 milyon 246 bin 594 akçalık muhallefatının, 46 bin 443 akçalık kısmını değerli kitaplar oluşturur (Topkapı Sarayı Arşivi, İstanbul, No. 9576). 15 Eylül 1518 (10 Ramazan 924) tarihli muhallefat defterindeki, kitap listesine bakıldığı zaman Hersekzade’nin, Arapça ve Farsça kitaplara sahip olduğunun yanı sıra Türkçe kitaplarının (Eski Anadolu Türkçesi ve Çağatayca) da mevcut olduğu belgelenebiliyor. Bu listede zikredilen Türkçe kitaplar, Türkçe’nin kaynak kitapları olduğu görülür. Bu Türkçe kitaplar arasında, şiir ve edebiyat kitapları, tıp ve felsefe kitapları, ilahiyat ve tarih kitapları vardır. Bu konuda, Hedda reindl-Kiel, bu kitaplara özet olarak bu kitaplara dikkati çekmiştir ama tam bir tahlilini yapmamıştır (Some Notes on Hersekzade Ahmed Pasha, His Family and His Book’, Journal of Turkish Studies, 40, Ed. Cemal Kafadar, Gönül A. Tekin, 2013, s. 322-325).

ÜÇ ADET TARİH KİTABI

Müsadere listesinde üç adet Türkçe tarih kitabının bulunduğu görülüyor. Bunlardan birinin ismi 'Tevarih-i al-i Osman' adını taşır. Kitabın müellifi veya müstensihinin ismi ne yazık ki belirtilmemiştir. Muhtemelen anonim bir Tevarih-i al-i Osman olduğu anlaşılıyor. 1518’deki rayiç değeri 300 akça olarak belirlenmiştir ki, diğer kitapların rayiç değeri ile karşılaştırıldığında, orta değerdeki kitaplara arasında olduğu görülür. Bu elyazması kitabın hat, minyatür ve cilt bakımından herhangi bir özelliğinin olmadığı anlaşılıyor. Tevarih-i al-i Osman, telif-i Aşıkpaşazade (Derviş Ahmed Aşıkî, Aşıkpaşazade Tarihi), onun sahibi olduğu başka bir Türkçe Osmanlı tarihi kitabıdır ve elli akça değerindedir. 1484 yılında yazımını bitirdiği bu kitaptan Hersekzade’nin bir adet edindiği anlaşılıyor. Dastan-ı Şehadet-i Sultan Murad isimli kitabın ise I. Murad’ın Kosova’da şehit edilişini anlatan manzum bir kitap olduğu anlaşılıyor. Bu destanın zamanımıza ulaşmadığı görülür. O, Osmanlı tarihi ile İslam devletleri tarihine de ilgi duymuştur. Onun kitaplarından bir diğeri de Taberi Tarihi’dir (Tevarih-i Taberi). Asıl adı Ebu Ca‘fer Muhammed b. Cerîr b. Yezîd el-Âmülî et-Taberî el-Bağdâdî (ö. 310/923) olan Müslüman müfessir, muhaddis ve tarihçi Taberi tarafından yazılan Tarihü’l-ümem vel-mülük’un (Taberi Tarihi) Türkçe tercümesinin iki cilt olduğu ve 1518’deki kıymetinin de 400 akça olduğu listede belirtilmiştir. Bu kitapta ilgili başka bir bilgi mevcut değildir.

WhatsApp Image 2023-08-21 at 16.19.34

EDEBİ METİNLERE AŞİNA

Hersekzade’nin sahibi olduğu Türkçe divanlar arasında Ahmedî Divanı, Hüseyin Baykara Divanı, Mayilî Divanı, Nesimî Divanı ve Ahmed Paşa Divanı olduğu belirtiliyor. Ahmedî Divanı’nın bir cilt olduğu ve 60 akça değerinde olduğu ifade edilmiştir. Diğer kitaplara biçilen değere göre, bu, maddeten, çok değerli bir kitap değildir. Bilindiği gibi, Ahmedî Divanı, Yaşar Akdoğan tarafından Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü tarafından dijital ortamda tam metin olarak yayımlanmıştır. Ayrıca, Melike Erdem Günyüz tarafından da 2001’de doktora tezinde tahlil edilmiştir. Onun sahibi olduğu diğer bir Türkçe şiir kitabı da, Timurlu hükümdarı (1470-1506) Hüseyin Baykara’ya ait divan, 30 akçe değerindedir. Bu divan hakkında listede başka bilgi verilmemiştir. Bilindiği gibi, bu divan, Ali Asgar Hikmet (Bakü, 1926) ile İsmail Hikmet Ertaylan (İstanbul nüshası) ve Muhammed Yakub Vahidi Cüzcanî (Kabil, 1967) tarafından yayımlanmıştır. Müsadere listesinde belirtilen Türkçe başka bir divan ise Mayilî Divanı, 50 akça değerindedir. Çetin Kaska, Mayilî’nin II. Bayezid dönemi şairlerinden biri olduğunu ve Farsça bir divanının bulunduğunu belirtir. (II. Bayezid dönemi şairlerinden Mayilî’nin Farsça Divanı, Filoloji Alanında Araştırma ve Değerlendirmeler, ed. Gülnaz Kurt, Rıfat Işık, Ankara 2021, Gece Kitaplığı, s. 67-89). İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi'nde bir nüshası olan Farsça divanını değerlendiren Kaska, Mayilî’nin İran coğrafyasından İstanbul geldiğini ve II. Bayazid’in (1447-1512) iltifatına mazhar olduğunu yazar. Onun İsferayin vilayetinden olduğunu; Türkçe şiirler kaleme aldığını; Emir Ali Şir Nevayî’nin (1441-1501) muasırı olduğunu ve Nevayî’nin ondan bahsettiğini belirtir. Ama onun Türkçe Divanından söz etmez. Bildiğim kadarıyla, onun Türkçe Divanı henüz ele geçmemiştir. Yine listede, Nesimî Divanı’nın hem Türkçesi hem de Farsçası, belirtiliyor. Her ikisine, beş yüz akça değer biçilmiştir. Hurufi mutasavvıf şair Nesimî’nin (öl. 1417) Divanı, hem İstanbul’da hem de Bakü’de muhtelif kereler basılmıştır. Son yayınlar Hüseyin Ayan tarafından yapılmıştır. Listede bulunan Arapça ve Farsça kitaplara dikkate alındığında, Hersekzade’nin Hurufilikle ilgili metinleri topladığı anlaşılıyor. Eski Anadolu Türkçesi ve Çağatayca şiir kitaplarına ek olarak, Hersekzade’nin kendisinin de bir Divanı olduğu ve değerinin de 50 akça olduğu anlaşılıyor. Bu durumda, Hersekzade’nin eski Türkçe ile yazılan edebi metinlere aşina olduğu ortaya çıkıyor.

WhatsApp Image 2023-08-21 at 16.19.35

Baznameler de bulunuyor

Hersekzade’nin Türkçe kitapları arasında baznameler vardır. Avcı kuşların yetiştirilmesinden ve yırtıcı hayvanların eğitilmesinden bahseden Türkçe baznameler ile ilgili ayrıntılı bilgi, bu listede yoktur. Birinin değeri yirmi akça, diğerinin değeri de 62 akça olarak belirtilmiştir. Bunlara ek olarak, onun Türkçe kitapları arasında edebiyat ve hikâye kitapları vardır. Türkçe bir Ferec ba’d eş-şidde’nin (Elemden sonra sevinç) bir nüshası zikrediliyor. Bu kitabın 1518 yılındaki maddi değeri çok fazla görünmüyor, sadece 100 akça olarak belirlenmiştir. Demek ki Türkçeye çevrilen bu hikâye kitabının, Osmanlı vezirleri ve veziriazamları gibi üst düzey idarecilerin ilgi alanına girdiği açıktır. Bu listede, bu kitaplarla ilgili başka bilgi bulunmuyor. Bildiğimiz kadarıyla, bu kitap, müteveffa György Hazai (1932-2016) ve Andreas Tietze (1914-2003) tarafından müşterek olarak Berlin’de yayımlanmıştır. Zeynep Korkmaz, eski Anadolu Türkçesiyle ilgili önemli bir kaynak olan bu kitabın 42 masalı içine alan bir hikaye koleksiyonu olduğunu, 15'inci yüzyıl ortalarında kopya edilmiş nüshalarının bulunduğunu, Türkçe mütercimin Muhammed b. Ömer al-Halebî olduğunu ve muhtemelen Osmanlı olmayan bir Türkmen beyi için Türkçeye çevrildiğini yazar. Ona göre, 1382’de Bursa’da ve 1451-52’de Edirne’de kopya edilmiş nüshaları mevcuttur. Arapça ve Farsça çevirileri de vardır. Antonie Galland (1646-1715) ve H. Vambery (ö. 1913), bu kitaptan haberdar olmuşlar (Zeynep Korkmaz, ‘Eski Anadolu Türkçesinin Değerli bir Kaynak Eseri ve Yayını Üzerine’, Belleten, Ankara 2005, s. 201-212). Berlin’de basılan bu değerli eser, 2017’de Ankara’da Tüba tarafından Türkçe önsöz ile yeniden yayımlanmıştır.

WhatsApp Image 2023-08-21 at 16.19.35 (1)

Yunan filozof Aristo'dan seçmeler

Hersekzade’nin Türkçe kitapları arasında bir de felsefe kitabı vardır. İhtiyarat-ı Aristalis. 1518’deki değeri 15 akçadır. İlkçağ Yunan filozof Aristo’dan (MÖ. 384-322) seçmeleri içeren bu kitap, listedeki en ucuz kitaplar arasında yer alır. Demek ki, Aristo’nun bazı eserleri, 1518 yılından önce Türkçe’ye çevrilmiştir. Aslında İbn Sina’nın (öl. 1037) mantık ve felsefe ile ilgili ünlü kitabı eş-Şifa (Arapçası, tek cilt, 1000 akça) ile ansiklopedik ve tıp kitabı olan el-Kanun’un* (Arapçası, orta boy, bir cilt, 2000 akça) listede en fiyatlı kitaplar arasındadır. Hersekzade’nin Türkçe kitapları arasında, Hristiyanlıkla ilgili bir kitap belirtiliyor: İncil Şerhi. 1518’de, 50 akça değer biçilen bu kitap hakkında başka bilgi verilmez. Muhtar Paşa, Türki,  ifadesiyle (131 akça değerinde), galiba bir Türkçe bir Divan’dan söz ediliyor ama başkaca bilgi verilmiyor. Sonuç olarak, mühtedi ve üst düzey bir yönetici olarak Hersekzade’nin Doğu dünyasına ait Arapça ve Farsça kitapların yanı sıra Türkçe yazılmış tarih, tıp, felsefe ve edebiyat kitapları satın alarak okuduğu ve değer verdiği belgelenebiliyor. Bazı çeviri Türkçe kitapların, Farsçasına da sahip olmuştur. Kendisinin, Arapça ve Farsça’dan Türkçeye bir kitap tercüme ettirdiğine dair şimdilik bir kanıt yoktur. (Hedda, Kanun kitabını, Fatih’in Kanunnamesi olarak eşleştiriyor ki yanlıştır-s. 323)