12
La Fontaine’nin de belirttiği gibi, genelde “oyuncu kadrosu” hayvanlardan oluşan bu öykünceler Frigya’da İ.Ö. VII.-VI. yüzyıllarda yaşadığı ve dünyanın değişik yerlerini dolaştığı sanılan Ezop’tan gelmektedir. “Genelde” diyorum, çünkü insanlar ve başka varlıklar da öyküncenin oyuncuları arasında yer alır. La Fontaine Ezop’un iyi işlenmemiş hayvan öykülerine yeni anlatım ve içerik biçimleri kazandırarak onları dünyaca ünlü bir kitapta toplamıştır (Les Fables: Öykünceler).
Kaldı ki Ezop’tan yazılı belge kalmış değil. Okuması yazması olmayan, sakat ve sakil görünümüyle halk arasında dolaşarak anlattığı eğlenceli öyküler, yalnızca eğlendirmekle kalmıyor, kuşkusuz hayvanlar üzerinden can alıcı insan sorunlarını da dile getiriyordu: Bunların başında adaletsizlik sorunu geliyor olabilirdi… Aynı öyküncelerin daha öncelere ve dünyanın başka bölgelerine, örneğin Hint-Avrupa kültürlerine dayandığını öne sürenler olmuştur.
Bu ayrıntıları vermedeki amacım, adalet duygusunun ne denli evrensel olduğunu, tarihin karanlıklarından başlayarak tartışılageldiğini belirtmektir. Ne yazık ki şimdi de bundan kurtulmuş değiliz. Ama umutsuz da değiliz elbette!
Kısaca “hak güçlünündür” kuralı değişik anlamlara çekilmiştir. Örneğin kimileri onu bir çatışma durumunda, hep güçlü olanın zayıfı yeneceği biçiminde anlamıştır. Ama asıl önemli tartışma konusu, bu kuralın “doğa”/“uygarlık” karşıtlığı ekseninde yatıyor. Birinci yaklaşıma göre güçlünün ille de haklı çıkması evrensel bir doğa yasasıdır; ama ikincisinde bir umut vardır, çünkü uygarlıkla birlikte demokrasi ilerledikçe güçlülerin hegemonyası sona erer. Nitekim uygarlığın gelişmesiyle birlikte, nice amansız ve acımasız buyurganlar devrilmiş, tarihin çöplüklerine atılmıştır.
Şimdi burada, değişik türden özdeyişlere bakalım (Bunlara “atasözü” diyenler de var).
“HAK GÜÇLÜNÜNDÜR”LE AYNI ANLAMA GELENLER:
Yıldırıma osurukla karşı konulamaz.
En güçlü olana boyun eğ!
Büyük balık küçük balığı yutar (Bizdekinin aynı).
Nerde güç var, orda us yok…
DEĞİŞİK HALKLARDA:
Gücün girdiği yerden, hak silinir gider (İspanyol).
Tavuk karşısında mısır (tanesi) asla haklı değildir (Afrikalı).
Şiddet kapıdan girince, hak-hukuk bacadan çıkar (Türk).
Güçlü insan kalpsiz, iyi insan güçsüzdür (Berberi)…
TERSİNE ANLAM TAŞIYANLAR:
Durgun akan sular, en büyük yıkımı yapar.
(Bizdeki “Sessiz atın tekmesi pek olur”un anlamdaşı).
Kamış eğilir, ama kopmaz.
Kovanına zorla sokulan arı bal yapmaz…
(Bu örnekler www.shanaweb.net sitesinin listelerinden seçilmiştir).
SONUÇ: Ey uygar ve demokrat örgütler, öncü aydınlar, laikler, yurtseverler! Sizler en iyisi Ezop’un dilini kullanarak yalnızca halkla iletişime yönelin, derim. Çünkü buyurganlarla iyilik, doğruluk ve ADALET üstüne tartışmak boşunadır. Hiçbir buyurgan, uygarlığın ölçütlerine ikna olarak demokrasiye geçmez.
ÇÜNKÜ BU ONLARIN DOĞASINA AYKIRIDIR.