Bizim evde mutfak bir şenlik alanı… Televizyondaki ve internetteki kimi yemek programlarının sıkı takipçilerinden biri annem olunca evde lezzet duraklarından geçilmiyor. Sadece izlemekle kalmaz, notlar alır, onları başka yemek kitaplarının arasında saklar, arkadaşlarından yeni tarifler gelir, ustalara sorulur ve dahası yemekler denenip denenip önümüze gelir. Babam da ona yardım edince ortaya nefis şeyler çıkar. Sayelerinde gelişen damak tadım ve farklı lezzetler arayışım hiç bitmedi. Onlar çok iyi olunca ben de daha çok yapmak yerine yemek kısmını aldım. Sanırım bu yüzden sporu bıraktığım ve kendime dikkat etmediğim dönemlerde fit vücuda sahip olmayı hep ıskaladım…
***
Bu ve benzer görüntüler kent yaşamı içinde giderek azalıyor. Eve dönen yorgun savaşçılar, mutfakta bir şeyler hazırlamaktansa ya dışarıda yiyor ya da eve sipariş veriyor. Ve böylece geleneksel lezzetler de yavaş yavaş kayboluyor. Bir fastfood çılgınlığıdır gidiyor. Günümüzde geleneksel ve yöresel yemeklerin giderek yok olmaya başlamasının bir başka nedeni de elbette ekonomi… Annem uzun bir süredir, yani iktidar sahipleri aynı koltukta oturduğundan bu yana yemek programları yapan aşçılara sanki duyacaklarmış gibi, “Sen şimdi böyle bir yemek yapıyorsun ama etin kilosu kaça biliyor musun? O balık dünyanın parası. İnsanlar o balığı nasıl alsınlar?” diye sesleniyor ama bir yandan da not almaya devam ediyor. Kim bilir belki bir gün bu durum değişir diye…
Hayat hareketi seviyor ve daha çok hareket eden, daha çok çalışan kazanıyor. Her şey rağmen çok yetenekli aşçılar çıkıyor, kendilerinden sonra gelecekleri yetiştirmeye devam ediyorlar ve sonra onlar sundukları tatlarla yaşamı güzelleştiriyorlar. Biz en son bunu geçtiğimiz günlerde ‘Konak Mutfak: İzmir Lezzetleri Festivali’nde ve İzmir GastroFest’te gördük. Arka arkaya düzenlenen ve İzmir’i nefis yemek kokularıyla, yok olmaya yüz tutan tatlarla ve yeni lezzetlerle buluşturan iki güzel etkinlik yaşandı.
18-20 Ekim tarihleri arasında İzmirlileri eşsiz lezzetlerde buluşturan festival, Konak Mutfak katılımcılarına İzmir Mutfağı’na dair lezzetleri tatma fırsatı sundu. Usta aşçılar, yetenekleriyle göz dolduran şefler ve tadım konusunda uzman olan isimlerin katılımıyla daha da renklenen festival ziyaretçi akınına uğradı.
Konak Belediyesi tarafından bu yıl ilk defa düzenlenen, Dev Ajans’ın katkılarıyla yapılan festivalde İzmir mutfağına ait yemekler usta şefler tarafından yapılırken, birbirinden lezzetli tatlar hakkında merak edilenler, sunuculuğunu Radyo Ege Yayın Yönetmeni Eylem Aslan ve Erhan Gölbey tarafından yapılan söyleşilerle festivale gelen konuklara anlatıldı. İzmir Mutfağı’nı korumak, yaşatmak, İzmir’in mutfak tarihi ve kültürünün herkes tarafından bilinmesini sağlamak amacıyla düzenlenen festival, Dominik Caddesi’nin yanı sıra Abacıoğlu Han ve Kemeraltı 1. Beyler’de konuklarını ağırladı. Bu noktalarda üç gün boyunca ot kavurmasından, Çamlakaya, Dalgan böreğinden su muhallebisine, Ege’nin birbirinden lezzetli tatları usta şefler tarafından sokaklara taşındı. Festival süresince on binlerce kişiye boyoz ve gevrek ikram edilirken İzmir’in sokak lezzetleri de ziyaretçilerin beğenisine sunuldu.
***
Alsancak Tren Garı’nda 21 Ekim’de kapılarını açan "İzmir GastroFest"te de yerli, yabancı ünlü şefler, yemek yazarları ve akademisyenler buluştu. Festivalde farklı panellerde gündemin sıcak konusu olan "Göç" teması işlendi. İzmir Gastrofest’in konukları ve konuşmacıları arasında Yunanistan’ın Ünlü Şefi Atina‘da Vezene restoranının sahibi Ari Vezene, İsrail'in tanınmış restoranlarından Eucalyptus'un sahibi ve şefi Moshe Basson, Parabere Forum’un kurucusu, gastronomi dünyasının en etkili kadınlarından, yeme-içme yazarı Maria Canabal, yemek sosyolojisi konusunda uzman Profesör Dr. Zafer Yenal, Prof. Dr. Biray Kolluoğlu, rehber ve yazar Saffet Emre Tonguç ile marka iletişim uzmanı Lisa Donoughe gibi kamuoyunun yakından tanıdığı isimler yer aldı...
Benim konuştuğum pek çok aşçı, gurme, yemek firması sahipleri ve katılımcılar, İzmir’in bu konuda ön plana çıkması gerektiğini, her türlü imkana sahip olduğunu söyledi. Bu festivallere destek olan İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Konak Belediyesi başta olmak üzere tüm kurum ve kuruluşlara teşekkür ederim.
Benim favori filmlerimden biri “Bir Tutam Baharat”tır. Filmde güzel bir aşk hikayesi vardır ama öyle bir anlatım vardır ki bazen aşk yemek yapmak mıdır, yoksa iki sevgili arasındaki midir tam bilemezsiniz. Ve şöyle bir söz geçer filmde, “Biber, acı ve kavruktur; tıpkı güneş gibi… Tuz, ihtiyaç duyulduğunda birinin hayatına ekilebilir. Tarçın ise, acı ve de tatlıdır; tıpkı bir kadın gibi; ama dostluğu da güçlendirir.”
Yaşamın bize sunduğu tatlardan uzak kalmayacağımız günler bizimle olsun…