“Beden eğitimi mezunuyum. 83.55 puan aldım. Sizin yüzünüzden atanamıyorum. Aile baskısı yüzünden ağır şartlarda çalışmak zorundayım. Bunun vebalini acaba kim ödeyecek? Ben hakkımı size helal etmiyorum.”
8 Ekim tarihli Twitter mesajında böyle yazmıştı atanamayan öğretmen Fedai Altun. Mesajında Ziya Selçuk, Lütfü Elvan ve Erdoğan'ı etiketlemişti.
Bir diğer mesajında “En son neyi kaybettiniz?” sorusuna, “Hayallerimi” diye cevap vermişti.
Olmadı. Hayallerini kaybeden Fedai öğretmen, 2 yıldır atamasını beklerken inşaat işlerinde çalışmaya başladı. Malatya'nın Yeşilyurt ilçesinde yaşıyordu. İlçe mezarlığında elektrik trafosunun duvarlarını boyamaya başlamıştı. Eldivensiz, çizmesiz, trafonun elektriği kesilmeden çalışıyordu, elektrik akımına kapıldı. Hastaneye yetiştirilemeden yolda can verdi. Taşeron müteahhit yalnızca “Çok üzgünüm.” dedi...
Fedai öğretmen iki yıl önce Ordu Üniversitesi Beden Eğitimi bölümünden mezun olmuştu. Sınavda 83 puan almasına karşın ataması yapılmamıştı. Babası daha 40 günlükken ölmüştü Fedai'nin. Amcası çok zor koşullarda büyütüp okutmuştu. “Hayallerim var” diyordu. “Öğretmen olacağım. Çocukları çok iyi eğiteceğim” diyordu. Olmadı...
Bugün Öğretmenler Günü. Affet bizi Fedai Öğretmen. Bugün birkaç cafcaflı mesajla kutlanan Öğretmenler Günü'nü bile göremedin. Hakkını helal etmediğini yazmışsın mesajında ama bilmiyoruz mesajın gerekli yerlere ulaşmış mıdır?
Ataması yapılmayan yüzbinlerce öğretmen bu yıl da 24 Kasım gününe işsiz, umutsuz ve mutsuz giriyor. Tasaları ortak; “Atama olmazsa benim için gelecek yok. Gelecek için bir planım da yok. Geleceğim yok” diyorlar.
Bir ücretli öğretmenlik icat ettiler. Öğretmen kadrosunda açık bulunması halinde ücret karşılığı sözleşme imzalıyorlar. Kadroya öğretmen atanınca sözleşme sona eriyor. Saat başı ücretlendiriliyorlar. Dolayısıyla birçoğunun ücreti asgari ücretin altında. Sigortaları da çalıştıkları gün sayısına göre yatırılıyor. Okullar tatil olduğunda da işsiz kalıyorlar. Bu durumda 80 bin kişi var.
Bitlis Adilcevaz'da görev yapan ücretli öğretmen Sümeyye şöyle diyor;
“7 yıldır atama bekliyorum.Yanlış politikalardan dolayı şu an ücretli öğretmenlik yapıyorum. Kendimi kölelik yapmaya mecbur bırakılmış gibi hissediyorum. Artık gelecekle ilgili hiçbir umudum da yok.”
Bu yıl da “Öğretmenler Günü”nde öğretmenlerimiz sürgünlerle, ihraçlarla, keyfi atamalarla, pandemi süreciyle ilgili hak gasplarıyla karşı karşıya. Ekonomik durumları da giderek kötüleşiyor, yoksullaşıyorlar. Televizyon ekranlarında izlediğimiz pazarcılık yapan öğretmenler, 10 liraya kullanılmış ayakkabı alan öğretmenler artık hiç yadırganmıyor.
24 Kasım Büyük kurtarıcı Atatürk'ün “Başöğretmenlik” ünvanını kabul edişinin yıldönümü. Bu işin güzel tarafı.
Bugünü “Öğretmenler Günü” olarak ilan eden ise 12 Eylül Faşist yönetimi. O yönetim ki, öğretmen örgütlerini kapatan, öğretmenlerin hak ve özgürlüklerini ellerinden alan, onları 1402 Sayılı Yasa ile işlerinden atan, sürgüne gönderen, haklarını çiğneyen yönetim...
Bu da işin çirkin yanı.
Her şeye karşın bizi yetiştiren, eğiten öğretmenlerimizin ellerini saygı ile öpüyorum. Öğretmenler Günü'nüz kutlu olsun!