Uzun yıllar İzmir’de öğretmenlik yapan şair-yazar Fuat Edip Baksı’nın adı Bayraklı’da bir mahalleye verilirken, İzmir aşığı şair, şehrimizde hep olumlu, güzel izler bıraktı. Edip Baksı, 1937-1972 tarihleri arasında Yeni Asır, Demokrat İzmir, Anadolu, Akbaba, Vatan, Emekler, Gençlik, Ağaç, Bizim Dergi gibi yayın organlarında edebi yazılar ve şiirler kaleme aldı.
Unutulmaz bestecimiz Selahattin Pınar’ın Hicaz makamındaki bir şarkısına yoldaşlık eden aşağıdaki bu harika dizeler, uzun yıllarını İzmir’de geçiren 1912 Diyarbakır doğumlu, öğretmen, şair-yazar Fuat Edip Baksı’ya ait. Şairimizin bazı romantik dizeleri de sadece TRT arşivinde bulunan 27 şarkıyı unutulmayanlar arasına soktu.
Bir bahar akşamı rastladım size
Sevinçli bir telaş içindeydiniz
Derinden bakınca gözlerinize
Neden başınızı öne eğdiniz
İçimde uyanan eski bir arzu
Dedi ki yıllardır aradığın bu
Şimdi soruyorum büküp boynumu
Daha önceleri neredeydiniz
Sanırım günümüzde İzmir’de yaşayıp, yaşları 70 sınırında olanlar; bir de Namık Kemal Lisesi’nde öğrenci olmuşlarsa eğer, İzmir Bayraklı’da bir mahalleye adı verilen bu efsane edebiyat öğretmenini hemen hatırlayacaklardır.
Geçtiğimiz yıllarda Edebiyat Profesörü Değerli Yasemin Mumcu Ay “Fuat Edip Baksı Hayatı-Sanatı-Eserleri.” adlı bir güzel bir kitap kaleme alarak, Baksı’nın kentimizin hafızasında hakettiği yeri alması için, belleğimize değerli bir not bırakmıştı. (Yasemin Hocamıza içtenlikle teşekkür ediyoruz.) Açıkcası özellikle akademisyenler tarafından bilimsel bir çerçeve içinde kaleme alınan bu tür inceleme kitaplarını çok değerli buluyorum. Çünkü geçmişimizi bu kitaplar sayesinde kayda değer bir şekilde bir mercek altında okuyabiliyoruz. Bunun İzmir’in geçmişine ciddi bir vefa borcu olduğunu düşünüyor, böyle benzeri bir kitap yayımlandığında mutluluk duyuyorum. Fuat Edip Baksı, kıymetli bir kültürel birikime, iyi bir eğitime sahip bir öğretmenmiş. Çok sayıda İzmirlinin edebiyat hocası olarak tanınan Fuat Edip Baksı İzmir’de uzun yıllar farklı liselerde öğretmenlik yapmış, ayrıca 1967-1971 yılları arasında da İzmir Yüksek İslam Enstitüsü’nde İslami Türk Edebiyatı dersleri vermiş.
Kanser hastalığına yakalanan Fuat Edip Baksı 1974 yılında 62 yaşındayken hayata veda etmiş. Dolu dolu bir ömür yaşamış, sadece şiir yazmakla kalmamış; roman, makale, halk hikayeleri, gezi yazılarıyla birlikte farklı yayınlarda, tarihi diziler de kaleme almıştır. Döneminde İzmir Radyosu’nda edebiyat üzerine yaptığı radyo konuşmaları ise önemli bir dinleyici kitlesine ulaşmış, edebiyat kültürünün yaygınlaşmasında emek vermiş, yine halkevlerinde yaptığı konuşmalarda çok sayıda ebedi değerimizin, İzmir’de topluma tanıtılmasında özel bir rol üstlenmiştir. Değerli Yasemin Mumcu Hocamız kitabında önemli bir noktaya değinmiş; “Fuat Edip gerçek ününü dillerden düşmeyen güftelerine borçludur. TRT repertuvarında, güftesi Fuat Edip Baksı’ya ait 27 şarkı mevcuttur. Kendisiyle yapılan bir röportajda 51 güftesinin olduğu, bunlardan 26’sının plağa okunduğu belirtilmesine rağmen, incelemelerimiz sonucunda 48 güftesini tespit etmiş bulunuyoruz.”
Şair Fuat Edip Baksı’nın güfte ile şiir arasındaki ilişkiyi yorumlayan görüşünü de değerli bulduğumu vurgulayayım:
“Bilindiği gibi güftenin şiirden ayrı bir havası var.
Bestelenmek üzere yazılan bu içli sözlerin, geniş yığınların ortak duygu ve düşüncelerini konuşturması; gönülleri ve dudakları okşayan bir özellik taşıması lâzım. Bazı şiirlerin istenildiği gibi bestelenmemesi, bu nitelikten yoksun olmasındandır.”
Onun en tanınmış güftelerinden bazılarını mutlaka hatırlarsınız: “Bakışı çağırır beni uzaktan”, “Dile düştüm senin yüzünden yine”, “Gündüzüm karanlık gecem uykusuz” …
Yine de eminim Fuat Edip Baksı’nın en unutulmaz dizeleri; “Bir Bahar Akşamı Rastladım Size” diye Selahattin Pınar’ın Hicaz şarkısında bizlere hüzünle seslenerek kalbimizi sızlatan o dizeleridir. Birçok kaynakta bu dizelerin yazılma hikayesi aynı anlatımla yer alır.
Fuat Edip Baksı gençlik yıllarda rüyasında çok güzel genç bir kız görür. Ömrü bu kıza duyduğu ütopik büyük bir aşkla geçer. Karşılaştığı her kadında bu yüzü aramasına rağmen, bir rüya hayaline duyduğu karşılıksız aşk sonuçta havada kalır. İlerleyen yaşlarında ailesinin ısrarıyla evlendikten sonra, bir İstanbul gezisi sırasında Çamlıca Kız Lisesi’nin önünden geçerken, genç bir kız ile karşılaşır. İşte rüyadaki o kız ‘mistik bir şekilde’ karşısına çıkmıştır, büyük bir şok yaşar. Bu şaşırtıcı karşılaşmaya bir hayal kırıklığı ve üzüntü bulutu eşlik eder. Genç kız da Fuat Edip Baksı’nın derin bakışlarından etkilenir, mahçup bir şekilde başını öne eğer. Ama bu aşkın peşine düşebilmek için artık çok çok geçtir, çünkü Şair Fuat Edip Baksı 60’ına yaklaşmıştır ve bir süre önce evlenmiştir. Şair o anda sarsılır, bir duygu fırtınasına yakalanır ve içinden ‘bir bahar akşamı’ dizelerini mırıldanır. Bu dizeler Selahattin Pınar’ın bir bestesiyle hepimizin dilinde pelesenk olur… Baksı’nın 1974 yılındaki ölümü sonrasında bir grup öğrencisinin büyük ihtimal Yeni Asır Gazetesi’ne verdiği ilan bile bu aşkın izlerini taşır:
“Bir bahar akşamında aşkı bulup, bir sonbahar akşamında ebediyete göçen güzel İzmirimizin, Türk edebiyatı ve müziğinin değerli yazar, şair ve edibi; muhterem insan, binlerce öğrenci yetiştiren çok değerli hocamız ve ağabeyimiz Fuat Edip Baksı’nın, İzmir’de ve Türk edebiyatı ile bizlerin arasında bıraktığı yeri doldurulmaz boşluğu sebebiyle, aile fertlerine ve yakınlarına sonsuz teessürlerimizi iletir; merhuma Allah’tan rahmet diler, manevî huzurunda minnet ve saygı ile eğiliriz.
İnönü Lisesi’nin 1950 yılı mezunları adına: Ş. Molo, N. Sapsağlam,
V. Şardağ, Ş. Katırcıoğlu, N. Artemiz, Y. Saylak, S. Baş.”
Fuat Edip Baksı’nın şiir anlayışına baktığımızda halk şiirinden önemli ölçüde etkilendiğini görürüz. Halk şiirini kaynak almıştır ama her zaman bu tarzıyla ile aydın edebiyatını birleştiren kendine özgü bir şiirin peşinde olmuştur.
Yasemin Mumcu Hocamızın bu konudaki yorumu şöyledir:
“Hece veznini tercih etmesine rağmen aruzla yazılmış veya serbest nazmı denediği şiirleri de mevcuttur. Vezinsiz ve kafiyesiz şiirlerin manayı öldürdüğüne inandığı için Garip akımına karşıdır. Yeni şairler içinde en çok Cahit Sıtkı Tarancı ile Fazıl Hüsnü Dağlarca’yı beğenir. Şiirlerinde Divan, Halk ve Batı edebiyatından esinlenmeler söz konusudur. En çok Anadolu ve Anadolu insanı, Atatürk, kahramanlık, İzmir ve aşk konularını işlemiştir. Nazım şekli olarak halk edebiyatından gelen koşma, mâni, türkü, ağıt ve koçaklamayı kullanmıştır.”
Baksı’nın ilk şiirleri Atsız Mecmua’da (1931), şairin ilk kitapları Delikanlım ve Kör Uçurum ise 1935’te yayımlanmıştır. Yine Fuat Edip Baksı 1937-1972 tarihleri arasında Yeni Asır, Demokrat İzmir, Anadolu, Akbaba, Vatan, Emekler, Gençlik, Ağaç, Bizim Dergi gibi yayın organlarında şiir, roman, hikâye, edebî fıkra, kitap eleştirisi, gezi ve inceleme yazısı türlerinde birbirinden farklı örnekler vermiştir.
Fuat Edip Baksı’nın yayınlanmış 10 kitabından altısı şiir, ikisi inceleme, birer tanesi roman ve gezi-hatıra tarzındadır. Ancak yazarın bu dallarda tefrika olarak yayınlanmış olsa da kitap haline getirilmemiş pek çok roman ve inceleme yazısı bulunmaktadır. Bunlar genelde İzmir gazetelerinde yayımlanmış tefrikalardır ve belki de araştırmacıların gün ışığına çıkarması için sırasını beklemektedir. Şairin şiir kitapları, sırasıyla şunlardır:
Delikanlım (1935), Efe (1944), Destanımız (1945), Reçete (1955), Bir Bahar Akşamı (1963), Kerem ile Aslı (1966), Cacık (1967), Emrah ile Selvi (1970), İzmir Destanı (1972).
Fuat Edip Baksı’nın bestelenen çok sayıda şiiri dışındaki şiirlerinden bir örnek vermek istiyorum. Bu nedenle özellikle halk edebiyatından ilham alarak kaleme aldığı İzmir Destanı adlı kitabında yer alan İZMİR’İM adlı şiirini paylaşıyorum:
EGE’nin incisi, eski bir şehir.
Sevimli kıyılar, deniz ve martı.
Bir eşsiz liman ki bizim bu İZMİR,
Ünlüdür KORDON’u, serin İMBAT’I.
Anıtlar, ayakta burda yanyana:
EFES’le BERGAMA ve MERYEM ANA
Karşı koymuş akıp giden ZAMAN’a,
Bir bir göstererek üstün sanatı.
Türküler söylenir yeşil bağında,
Seslenir EFE’ler sanki dağında,
Ürünlerle dolu dört bucağında,
Her mevsim yaşanır bahar hayatı.
Nice maceralar geçmiş başından,
Öğrenmek mümkündür bunu yaşından.
Çıktı yüzakıyla SON SAVAŞ’ından.
İZMİR’e hayrandır DOĞU VE BATI.
Canlı bir tarihtir dağı, deresi,
KADIFEKALE’si, ve BELKAHVE’si.
Diyor, YAMANLAR’ın uzaktan sesi:
“Bendedir rüzgârın, suların tadı.”
Ve KARŞIYAKA’nın her yanı çiçek,
En güzel ilçemiz olduğu, gerçek.
Açılır engine gönül vererek,
Dostların sandalı, eşlerin yat’ı.
Suyu BORNOVA’nın, tatlı bir pınar;
BUCA’nın göz alan üzümleri var.
Bu yerde canlanır nice anılar,
Koyu gölgelerle akşam saati.
İMBAT, ılgıt ılgıt dala vurdukça
ÇATALKAYA, her gün ala vurdukça,
Yüklü gemilerim yola vurdukça,
Dillere destandır İZMİR’in adı…
Hayat akıp gidiyor işte… İçimiz rahat, size vefatından tam 50 yıl sonra bir İzmir şairini hatırlattığımız için… Ruhu şad olsun, FUAT EDİP BAKSI’yı yine bir şarkıyla buluşan “Uzun yıllar ötesinden” adlı bir aşk şiiriyle selamlayalım sevdiği İzmir’den:
Uzun yıllar ötesinden,
Hatırını sorayım mı?
Sana gönül bahçesinden,
Bir demet gül vereyim mi?
Senden haber gelmeyince,
Bir kar yağar ince ince.
Sevgilim, diye her gece
Karanlığı sarayım mı?
Almamış gibi yazımı,
Güldürmesen de yüzümü,
Dile getirip sazımı,
Bir selâm göndereyim mi?