Bugün tam 50 gün oldu.
Gazeteci Gökmen Ulu ve Mediha Okur hala tutuklu.
Kimileri 2 olduğunu söylese de, Türkiye Gazeteciler Sendikası verilerine göre, Türkiye'de tutuklu bulunan gazeteci sayısı 159.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti tarafından hazırlanan “2016 Basın Raporu”na göre, 2016 yılında Türkiye'deki 780 gazetecinin basın kartı iptal edildi, 839 gazeteci yaptıkları haberler nedeniyle açılan davalarda hâkim karşısına çıktı.
***
Bundan tam bir yıl önce, gazeteci Gökmen Ulu Marmaris'teydi. Görevi gereği tatilini aynı yerde yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın “kaldığı yeri” arıyordu.
Öğle saatlerinde daha önceden tanışıklığı olan “esnafın verdiği bilgilerle” konaklanan oteli buldu. Öğleden sonra haberi kesinleştirdi. Akşam üzeri de gazetesine haber olarak geçti.
Kimse o gece “hain bir kalkışma” olacağını hesaplamıyordu.
***
Her şey o haberin “yandaş” medya tarafından hedef gösterilmesi ile başladı.
Gökmen haberi yaptığı, Mediha ise haberi internet sitesine koyduğu için “linç edilmeye” çalışıldı.
Aradan 10 ay geçti. Her ikisi de “linç kültürünün kurbanı” olarak seçildi ve gözaltına alındı, sonra tutuklandı.
Tahmin edebiliyorum ki, her ikisi de şu anda “içeride” haber kovalamamanın verdiği sıkıntı içinde. Özgürlüklerinin elinden alınmasına “anlam” vermeye çalışıyor.
***
Üniversitenin yemekhanesinde öğle yemeği için yemeğini alan öğrenci oturacak bir yer bulamayınca profesörün yanına oturdu.
Profesör bu duruma sinirlendi ve kaşlarını çatarak öğrencisine; “Ayılar ve kuşlar aynı masada oturamaz” dedi.
Öğrencisi hemen cevap verdi; “O zaman ben uçuyorum...”
Profesör öğrencisinin verdiği bu cevaba çok sinirlendi. Kafayı öğrenciye takmış, sınavından kalması için elinden geleni yapacaktı. Sınav zamanı gelmiş, o öğrenci sınavından mükemmel bir şekilde tam not almıştı.
Profesör öğrencisine gelip; “Sana bir soru soracağım, yolda yürürken iki torba gördün. Birinde akıl var birinde ise para var, hangisini seçersin?” dedi.
Öğrencisi hiç tereddüt etmeden cevap verdi:
“Para dolu torbayı seçerdim...”
Profesör gülümsedi, “Ben olsan akıl olan torbayı seçerdim” dedi.
Öğrencisi hemen yanıtladı:
“Akıl seçmeniz normal, kimde hangisi eksikse onu seçer...”
Profesör iyice çıldırmış durumda, öğrencinin sınav kağıdına büyük harflerle “ÖKÜZ” yazdı.
Notu gören ama görmemezlikten gelen öğrenci çıktı, birkaç dakika sonra profesörün odasının kapısını çaldı:
“Pardon sayın profesör, sınav kağıdıma imzanızı atmışsınız ama notumu yazmayı unutmuşsunuz” dedi ve odadan çıktı...
***
Gökmen ve Mediha'nın yanında, tutuklu bulunan 159 gazetecinin yaşadığı budur işte.
Kendilerine “kafayı takmış” bir iktidarın adalet sopası inmiştir sırtlarına.
Ne kadar gazetecilik sınavından “tam not” almış olsalar da, profesörün masasına oturarak, olmayacak bir iş yapmışlardır.
***
İyi de yapmışlardır aslında...
Hiçbir demokrasi, bedel ödenmeden, uğruna acılar çekilmeden kazanılmaz.
Özgürlüğün, adaletin olmadığı yerde, gazetecilik “demokrasi” borcudur.
Dün de bunun bedelini ödeyenler vardı, bugün de var, yarın da olacak.
O yüzden Gökmen de, Mediha da, tutuklu bulunan 159 gazeteci arkadaşımız da gururumuzdur.
Ve bu gurur kurtaracaktır hepimizi.
Barışla, sevgiyle, dostlukla...