Büyük ülke olmanız, sizi büyük insanların yöneteceği anlamına gelmez her zaman.
Kimi zaman küçük ülkeler büyük liderler, kimi zaman da büyük ülkeler küçük liderler yetiştirirler.
Liderlik, aynı zamanda çağının ilerisini de okumaktır.
Mustafa Kemal Atatürk de yaşadığı çağın ötesini gören ve toplumu ona hazırlamakla kendisini sorumlu gören biri olduğu için büyük liderdir.
Tarih, her zaman büyük liderler çıkarır.
Büyük İskender de bunlardan biridir.
***
Büyük İskender bir gün vezirlerini toplamış.
Onlara öldüğünde cenaze merasiminin nasıl yapılacağını anlatmış.
“Ülkemin dört bir yanından insanları çağırın.
Cenazemin önünden askerlerim yürüsünler silahlarıyla.
Cenazemin sağından âlimler yürüsünler kitaplarıyla.
Cenazemin solundan zenginler yürüsünler mallarıyla.
Cenazemin arkasından ise fakirler ve garipler yürüsünler gözyaşı ve dualarıyla.
Sağ elime bir altın küre verin, sol elimi ise boş bırakın mezara kadar” demiş!
***
Vezirler Büyük İskender’in bu söyledikleri karşısında şaşırmışlar.
Ve “Bunu bilse bilse Büyük İskender’in hocası Diyogenes bilebilir” demişler
Ve Diyogenes’e sormaya karar vermişler.
Vezirleri büyük bir sabırla dinleyen Diyogenes, “İskender’in ne kadar büyük bir lider olduğunu bir kez daha anladım” demiş ve ilave etmiş:
“İskender şunu anlatmak istemiş. :
Cenazenin önünden yürüyen askerler ölümüne silahlarıyla dahi engel olamadılar.
Cenazenin sağıdan yürüyen alimler ölümüne kitaplarıyla dahi engel olamadılar.
Cenazenin solundan yürüyen zenginler ölümüne mallarıyla dahi engel olamadılar ve
cenazenin arkasından yürüyen fakirler ve garipler ölümüne gözyaşı ve dualarıyla dahi engel olamadılar. Sağ elindeki altın küre ise bu dünya da sahip olabileceği her şeye sahip olduğunu, sol elinin boş olması ise bu dünyadan eli boş geldim, eli boş gidiyorum dediğini gösteriyor…”
***
Ve her yerimiz tartışma.
Televizyon kanallarını açın, en az beş tanesinde sürekli tartışan, birbirlerini dinlemek zahmetine bile katlanmayan insanlar görürsünüz.
Fikir tartışması değil çoğu.
Bir yerlere “yaranma” ya da bir yerleri “taşlama” telaşı.
***
Ormanda yaban eşeği ile tilki otun rengi konusunda tartışıyorlar. Eşek, otun renginin kırmızı, tilki ise yeşil olduğunu iddia ediyor.
Tartışma büyüyüp, kavgaya dönüşüyor ve birbirini yaralıyorlar.
Ormanda huzur ve sükuneti bozdukları için aslan kralın huzuruna çıkarılıyorlar.
Her ikisi ifadelerini verip, birbirinden davacı oluyorlar.
Aslan kral her ikisini iyice dinledikten sonra eşeğe berat, tilkiye ise hapis cezası veriyor.
Tilki haklı olarak itiraz edip, Aslan krala otun rengini soruyor.
Aslan kral tereddütsüz “yeşil” diyor.
Tilki, “madem otun rengi yeşil ve ben iddiamda haklıyım. Eşeği berat ettirip, bana ceza vermeniz haksızlık değil mi?” diye serzenişte bulunuyor.
Aslan kral tilkiye dönüp, “sana verdiğim cezanın nedeni otun renginden değil, eşekle tartıştığın için” diyor.
***
Kıssadan hisse;
Her canlı bir gün bu dünyada nefes almayı bırakıp veda edecektir.
Nasıl öldüğünüz değil, nasıl yaşadığınız önemlidir.
Eşekle tartışıp zaman kaybetmeyin.
Hayat, size sunulmuş en güzel armağandır.
Hala soluk alabiliyorsanız eğer.
Varın, keyfini çıkarın...