Öyle görünüyor ki, üç ay denilen Olağanüstü Hal Kanunu, üç ay daha uzayacak. Meclis'te uzatılması için sıkıntı olmayacak.
OHAL'in uzaması sıkıntı olmayacak belki ama OHAL'e dayalı çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler ile OHAL'in uygulanış biçimi her geçen gün başka sıkıntılar yaşatıyor.
Mağduriyetler artıyor.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarına göre, OHAL mağduru sayısı bir milyonu buldu.
Sürekli de artıyor...
Yine Kılıçdaroğlu'nun açıkladığı bir polisin mektubu var ki, haksızlık halkalarına önemli bir örnek oluşturuyor.
Kırk kanaat ev sahibi olmak isteyen polis memuru, üyesi bulunduğu kooperatifin aidatlarını ödediği bankanın “artık havale ücreti alacağız” demesinin ardından doğruca kooperatif yönetimine gitmiş. Yöneticiler havale ücreti alınmayan banka olarak Bank Asya'yı göstermiş. O da doğal olarak bütün aidatlarını bu banka üzerinden ödemiş. Darbe kalkışmasından sonra sorgusuz sualsiz o bankada hesabı olduğu için meslekten atılmış.
Şimdi soruyor;
Devletin izniyle açılan ve onun denetim/gözetimindeki bankaya para yatırmak nasıl suç oluyor?”
Soru haklı ama yanıt yok...

***

Bu konuda en çok mağdur olan gençler ve çocuklar bence.
Sağdan soldan dinlediğim pek çok olayda, anne/babası kalkışma sonrası tutuklanan, meslekten atılan pek çok genç bunalımda.
Şaka değil, ne arkadaşlarına ne öğretmenlerine ne de okul idarelerine içinde bulundukları durumu anlatamayan bu gençler, iyice içlerine kapanmış durumdalar.
Okullarda Rehberlik Servisi diye bir bölüm var.
Sanırım bunların görevi öğrencilerin benzeri sorunları ile ilgilenmek.
Bu öğrenciler ile gerçekten ilgilenilmez ise, önümüzdeki yıllarda öfkeli, isyankar hatta kayıp bir nesil ile karşılaşmamız işten bile değil.

***

Halkın oyları ile seçilmiş hiçbir hükumetin zorla, silahla ya da darbeyle devrilmeye çalışılması asla demokratik bir yol değildir. Seçimle gelen seçimle gider. Ancak böyle bir kalkışmanın ardından, iktidarın da bunu fırsat bilerek, kendisine muhalif gördüğü bütün toplumsal kesimlere gözdağı amacı taşıyan gözaltılar, tutuklamalar, işten çıkarmalar yolunu kullanması da doğru değil.
At izini it izine karıştırmayacak olan iktidardır.
İktidar, elindeki yetkiyi doğru ve adaletli kullanmak zorundadır. Yaratılan mağduriyetlerin giderek artması, iktidarın kalkışmaya karşı da elini zayıflatacak, toplumun zihnindeki soru işaretlerini artıracaktır.
Onca zaman çalışıp Kamu Personeli Seçme Sınavı'nda yüksek not almasına rağmen, mülakat denen ne idüğü belirsiz sorularla insanların geleceğini karartmak doğru değildir.
Kalkışma ile somut bir bağlantısı olmayan gazetecilerin, yazarların, aydınların tutuklanması, bir zamanlar iktidarın koruma ve kollaması altındaki bankaya para yatırdığı, bazı gazetelere abone olduğu için insanların gözaltına alınması ya da tutuklanması da hukuk cinayetidir.
Kalkışma soruşturması darbeciler ile siyasal destekçilerine yönelmedikçe anlamı yoktur.
Bu güne kadar kol kola yürüdükleri insanları bugün düşman ilan edenlerin “Allah affetsin” veya “Kandırılmışız” diyerek işin içinden sıyrılmaya çalışması, bütün faturanın sıradan memurlara, esnafa, işçiye kesilmesi adil değildir.

***

Çare, OHAL'e sığınarak Kanun Hükmünde Kararname ile daha çok mağdur yaratmak değil, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni daha aktif çalıştırarak demokrasiyi güçlendirmektir.
Çare devleti çetelerden, dinsel inançlardan temizlemek ve şeffaf, hesap verebilir devlet yaratabilmektir.
Çare herkes için demokrasidir.