15 Mayıs 1919, Perşembe…

İşgal kuvvetleri İstanbul, Mersin, Adana’dan sonra İzmir’i işgal ediyordu. Vatan toprağı her yandan işgalcilerin istilasına uğramıştı.

İzmir’in Yunanlılarca işgal edilmesinin ardından şehri Yunanlara teslim etmek istemeyenler tarafından “Redd-i İlhak Heyeti Milliyesi” isimli bir dernek kuruldu.

14 Mayıs’ı 15 Mayıs’a bağlayan gece binlerce İzmirli eski Musevi Mezarlığı’nda yani Maşatlık Meydanı’nda toplandı. Bu esnada İngiliz, Fransız, Amerikan, İtalyan ve Yunan zırhlıları İzmir Körfezi’nde bulunuyordu. Kalabalığa hitap eden önemli bir isim, o zamanın Belediye Başkanı Hacı Hasan Paşa’ydı. Belediye Başkanının yanı sıra topluluğa hitap eden bir diğer önemli isim ise Hukuk-u Beşer gazetesinin başyazarı olan Hasan Tahsin’di. Yani Osman Nevres. Hem başkan Hacı Hasan Paşa, hem de gazeteci Hasan Tahsin halkı direnmeye çağırıyorlardı.

Hasan Tahsin; konuşmasında Paris Barış Konferansı kararlarını sert bir dille eleştiriyor, gazetede yazdığı gibi “Burayı Yunan’a vermeyeceğiz. Vermek isteyen kuvvetle paylaşacak kozumuz var” diyordu.

14 Mayıs akşamüzeri; Moralızade Halit Bey, Mustafa Necati ve Ragıp Nurettin ile birlikte bir grup vatansever bir bildiri hazırladılar. “Redd-i İlhak Heyeti Milliyesi” tarafından dağıtılan bildiride şunlar yazıyordu: Ey bedbaht Türk! Yunan hâkimiyetini kabule taraftar mısın? Artık kendini göster. Tekmil kardeşlerin Maşatlık Meydanı’ndadır. Oraya yüzbinlerle toplan. Orada zengin, yoksul, bilgin, cahil yok. Fakat Yunan egemenliğini istemeyen bir mutlak çoğunluk var. Geri kalma! Maşatlık’a koş! Ve Milli Kurul’un buyruğuna uy!

15 Mayıs 1919 sabahı saat yedi buçuk sıralarında önce Yunan gemilerinden Patris ve Atronitos isimli gemiler Pasaport’a yanaştı ve bir grup Yunan Efzon Alayı saat 08.55 sıralarında askeri gemiden inerek karaya çıktı.

Temiastokles gemisi ise 5. Piyade Alayı’nı Punta iskelesine çıkarmıştı. Bunlar Punta’dan ilerleyerek Kadifekale’yi işgal edeceklerdi. Bu esnada onbinlerce yerli Rum ellerindeki Yunan bayrakları ve çiçekler ile Kordonboyu’nu kaplamışlardı.

***

İzmirli Rumlar, işgal haberini 13 Mayıs Salı günü öğleden sonra Aya Fotini Kilisesi’nde Yunan Albay Mavrudis tarafından okunan Venizelos’un beyannamesiyle öğrenmişlerdi.

Kalabalık, inen Yunan askerlerine alkış tutuyordu. Gelen askeri tabur, İzmir Metropoliti Hristostomos tarafından takdis ediliyordu. Metropolit Yunan bayrağını öptü ve bu esnada ağladığı görülüyordu.

İlk Yunan taburu daha sonra buradan yaya olarak Hükümet Konağı, Kışla, Kokaryalı istikametinden Karantina’ya doğru yürüyüşe geçmişti. Hasan Tahsin, Konak Meydanı Kordonboyu’nda koyu renkli takım elbisesi ile bekliyordu. Yürüyüş kolunun baş tarafı kışla hizasını geçip yola saptıktan sonra, Hasan Tahsin kalabalığın arasından sıyrılarak öne geçti.

Hasan Tahsin, “Olamaz, olamaz, böyle ellerini sallaya sallaya giremezler!’’ diye bağırdı ve yanında bulundurduğu revolver tabanca ile düşmana ilk ateşi açtı. İki Efzon askerini öldürmüştü. Sonrasında Yunan Alayı’nın yaylım ateşi geldi. Oracıkta ölmesine rağmen hınçlarını bir türlü alamayan Yunan askerleri süngü ile de vücudunu parçaladılar. Ve İzmir Saat Kulesi’nin altına attılar…

***

Hasan Tahsin’in işgal askerlerine sıktığı ilk kurşun, Türk kurtuluş mücadelesinde diğer vatan topraklarına da örnek teşkil etti. Aydın ve Balıkesir’de işgale karşı direniş baş gösterdi. Çerkez Ethem Yunan işgaline karşı efeleri toparladığı gün Demirci Mehmet Efe ayağa kalkarak, “Bir genç düşmana ilk kurşunu sıkmış, bundan sonrası bize düşer!” demiştir.

31 yaşında bir genç, düşmana ilk kurşunu sıktı ve oracıkta öldü. Atalarımızın kanlarıyla kazandığı bu topraklar oy ve iktidar uğruna peşkeş çekilse de, bundan sonrası biz vatanseverlere düşer.

Gün, Hasan Tahsin, ilk kurşunu ve hikâyesi dostlar. Binyıllardır bükemedi boynumuzu esaret; hangi çılgın bükecekmiş, Türk evladı buna şaşar…