Dünyadan uzak, deryaya yakın ve dünyaya yakın, deryadan uzak... Tüm yeryüzü sakinlerinin ömründen, iyilik-kötülük, mutluluk ve elemle dolu yedi gün daha geçerken... Şehri memleket İzmir’i, ülkemizin süper sıfatlı lakin aslında oldukça bitik izlenim vermeye devam eden en üst fitbol liginde beş sezondur temsil etmekte olan gözümüzün bebeği Göztepe... Kendi sahasında bir iç saha maçından daha eli boş gönlü nahoş ayrılırken... Eğer ligden düşme kalkmazsa, altıncı sezonu görememeyi garantileyebilmek adına bir önemli adım daha attı...
Yurdumuz, her türlü ahval ve şerait altında bile işini en iyi şekilde yapmaya çalışmanın birinci düsturu olanların çoğunlukta olduğu bir ülke olmadığı için... Ya da Almanya ya da İngiltere gibi profesyonel karakterlerle dolu bir ortam olmadığından... Göztepe A.Ş çoğunluk hissedarı Sayın eski Başkan Mehmet Sepil’in ligin bitiminden yaklaşık on hafta önce... Adeta mücadeleyi alenen bıraktığını ifade eden, başkanlık koltuğundan çekilmesinin ardından... Üstüne yetmezmiş gibi “Kapatıyoruz..” mağazalarını anımsatan bir üslup ile, takımın en çok skor katkısı yapan adamının –sorumluluk sahibi bir topçu gibi olduğunu söylemek imkansız şekilde gördüğü absürt ötesi kırmızı kart sebebiyle?- gönderilmesinin üstüne...
Göztepe’nin yenilmeye devam ettiği Yukatel Kayserispor maçı hakkında kısa olmayan yorum... Göztepeliler için sonsuz kahır, üzüntü ve keder verici sezonun olduğu gibi bu maçın da anahtar kelimelerinden biri “ölümüne inat”... Biri bu inatlaşmaların sayesinde “düşme korkusu yaratmayı engelleyememek, bunun önce nefrete sonra da acı çekme sürecine dönmesini yönetememek”... Biri “empati - eşduyum ya da duygudaşlık , bir başkasının duygularını, içinde bulunduğu durum ya da davranışlarındaki motivasyonu anlamak ve içselleştirmek” yapamama... Tüm paydaşlardaki “altı okka ulu egolardan taviz vermemek” ise.. Biri de şüphesiz ki “beceriksizlilk”... Önemli başka anahtar kelime de, Göztepe’ye hemen her zaman uğursuz gelmesi ile ünlü, yüz kişiye sorsak kendisi dışında herkese penaltı dedirtecek bir hareketi bu maçta da pas geçebilen Yaşar Kemal Uğurlu tadındaki... “İyi niyetli” sıfatıyla nitelendirmenin imkansız olduğu hakemler... Bütün bu anahtar kelimeler eşliğinde Göztepe maça...
Cefakeş taraftarının duruma İsyan eden Marşının ardından, takımına “ölümüne inat” sıfatını hatırlatan ters baskısı ile başladı... Lehte baskıda bile rakipler karşısında zorlanan takımın, maçın çoğunda devam eden aleyhte baskıya dayanmasını beklemek mantıklı değildi. Zaten dayanamadılar da... Takım, sezonun bir başka çözülemeyen anahtar kavramı, “yedikleri saçma sapan gollerin” ardından elinden geleni yapsa da... Elinden gelen, puan ya da puanlar almaya yetmedi...
Bütün bunlar başka türlü olması olası olamadığı için olmuş ve olmaya devam eder iken... Baştaki kanının yani Başkanının, Göztepe Camiasından açık bir özür dilemeye tenezzül bile etmeden, anlaması imkansız bir karar ile gemiyi herkesten önce terk-i diyar eylediği/eyleyebildiği ya da havlu attığı/atabildiği bir ortamda... Bizim gibi ülkelerde... Geminin yoluna düzgün devam edebilmesini beklemek zaten ne kadar akılcıydı? Sonucunun bu olacağı belli olan bu gibi, pek çok taraftara göre “zihni sinir” bir girişim, akılcı değilse neden yapıldı? Yoksa zaten akılcı olmadığı için mi yapıldı? Akıldaki bu deli sorular, Göztepelilerin beynini kurcalamaya devam ederken... Göztepe kaybetmeye devam ediyor...
Yıldız Savaşları serisinden, iki güzel hayat dersi içeren ve gözümüzün bebeğinin kahır verici sezonunu da derinden hatırlatan söz dizisi ile devam edelim... “The greatest teacher failure is. En büyük öğretmen hatadır.” George Lucas-Episode 8-Yoda], “Fear leads to anger, anger leads to hate, hate.. To suffering./Korku kızgınlığa, kızgınlık nefrete, nefret ise acı çekmeye neden olur...” [George Lucas-Star Wars: Episode I - The Phantom Menace-Yoda].... Hataların en önemli ders veren olabilmesi için yanlışları kabul edip ders alabilmek, o davranışlarla ölümüne inatlaşmamak gerek... Yüce Halkımız arasında “İnadından öldü” diye bir deyim vardır... Taraftarından yönetim ve topçusuna.. Topçusundan taraftarına kesin de yönetimine?... Yönetiminden taraftarına ve topçusuna karşı... Göztepe jargonuyla alayından alayına inat olunca... Bu sezon mevcut şekilde biterse özeti, camianın tüm paydaşları için [Mezar taşına “İnatlarından öldüler...” yazdılar...] olacak..
Velhasıl kelam... Sayın Mehmet Sepil’in efsane hayalleri, yaptığı ve yapmadığı bütün tercihleriyle
oluşturduğu mevcut puan durumu muydu? Bilmesek de... Sonuç trajik bir şekilde elden gelen neredeyse her şey yapıldığı için, gerçekleşmesine engel olunamayan... Gerçekleşince de yönetilemeyen düşme korkusu ve mevcut durum oldu... Değerli dostum Fatma Aydın’ın deyimiyle “Düşmenin de şereflisi olur”... Kalan lig boyunda Göztepe düşsün düşmesin, camianın tüm paydaşlarının, şanı ve şerefiyle elinden geleni yapmasını diliyorum... Sayın Eski Başkan Sepil’den ricam bu süreçte takımı, hep belirttiği gibi içinin sineceği birilerini bulursa devretmesi, bulamazsa da en azından takımın başına, fitboldan anlayan, takımla 24 saat ilgilenebilecek bir fitbol insanı getirmesidir...