“Siyah müziğinin farklı bir kolu olarak cazın yükselişi, 20. yüzyılın başında siyahların yaşantısında gerçekleşen derin değişiklikleri yansıtır. Kent müziğidir, merkezi Mississippi deltası ya da Alabama pamuk tarlaları değil New Orleans, New York ve Kansas City’dir. Blues ve gospel(ilahi) şarkıcılarının büyük çoğunluğunun aksine para kazanma hedefiyle müzik yapanlar tarafından icra edilir. Siyah orta sınıfların çoğunlukla saygı göstermediği yoksullar içindir. Başka bir deyişle eğlence için harcayacak parası olan, kırsalda arkasında bıraktığı müzikten daha farklı bir şey yapmak isteyen(ya da dinlemek) yeni bir siyah işçi sınıfının içinden çıkmıştır(…) Cazı diğerlerinden ayıran karakteristik özelliklerinden birisi sürekli yeni olanı aramasıdır. Her müzisyenin kendi sesi ve tarzıyla öne çıktığı, bireysel ve kolektif icranın müziği olarak sürekli dilini derinleştirmenin çabası içerisinde olmuştur ve önceki sınırlarını aşmıştır. (…).Caz tarihi geleneksel olarak bir dizi ekolün üzerinden yazılmıştır. Bu, kabataslak şekilde cazdaki gelişimi yansıtır ama cazın çok yönlü tarihini tanımlama konusunda fazlasıyla yetersizdir. Tüm bu ekoller, hiçbir zaman doğrusal bir çizgi izlememiş olan müzisyenlerin kendileri tarafından değil beyaz eleştirmenler tarafından bir tarz ölürken diğerinin canlandığı şekilde adlandırılmıştır. Gerçekteyse farklı ekoller aynı anda var olabilmiştir. Ve önemli müzisyenlerin pek çoğu, örneğin Art Tatum, Miles Davis ve Sonny Rollins bu çerçevelere kolaylıkla sıkıştırılamazlar.”
30 Nisan Uluslararası Caz günü nedeniyle 1993’te “International Socialism Journal’’da yayımlanan Charlie Hore imzalı makaleden alıntıdır.
xxxx
İşte Charlie Hore’nın tarif etmeye çalıştığı Caz müziği bize sevdiren -Murat Beşer’in tanımıyla- radyo kahramanları vardı TRT’nin TRT olduğu dönemde.
Örneğin; TRT İzmir Radyosu’nda muhteşem programlara imza atan rahmetli Bülend Özveren, Sebla Özveren, Tülay İlter, rahmetli Akın Ajlan Aksel, Hülya Tunçağ, Ali Kocatepe ve Ümit Tunçağ.
Her biri bizim kuşağın radyo kahramanlarıydı. Caz müziği bize sevdirenlerdi.
Ümit Tunçağ’dan söz etmek istiyorum hemen.
TRT’nin sınavlarını kazandığında daha 17 yaşındaydı Ümit Tunçağ. Hafif Batı Müziği Prodüktörü oldu.
İlk programı İzmir Radyosu’nda 20 Aralık 1967’de yayınlandı. İsmi “Batı Dünyası’nda Müzik”ti.
Bir yandan da yüksek öğrenimi tamamlamaya çalışıyordu.
TRT o yıllarda özerkti. Adnan Öztrak Genel Müdür’dü. Edebiyat ve Tiyatro efsanesi Turgut Özakman Genel Yardımcılığına vekalet ediyordu. Adalet Ağaoğlu da TRT’deydi. Ümit Tunçağ özellikle Turgut Özakman’dan büyük ilgi ve destek gördü.
TRT, Power FM ve Radyo Ege Kampüs radyolarında 3000’in üzerinde program hazırladı ve sundu. TRT Televizyonunda da programlar hazırladı ve sunuculuğunu yaptı. Yaklaşık 500’e yakın yapıma imzasını attı. Akdeniz Müzik Yarışması, İstanbııl Müzik Yarışması, Eurovision Müzik Yarışması Bayram Özel, Seçim Özel Gecesi gibi herkesin izlediği programların sunuculuklarını da yaptı.
xxxx
Ümit Tunçağ 1980 yılları ortasından sonra, özellikle TV için, yaklaşık 250’ye yakın dünyanın tanınmış ve ayrıca yeni parlamakta olan caz sanatçısı ve ülkemize gelen bazı rock sanatçıları ile röportajlar yapmıştı.
Meslektaşı olan İzzet Öz, ve Yavuz Aydar’ın teşvikiyle bunlar içinden özellikle tüm dünyanın tanıdığı jazz ve rock sanatçılarını seçerek, onlarla yaptığı ve çok özel (ansiklopedilerde de yer almayan) konuşmaları kaleme aldı. Kimler yoktuki; . Keith Jarrett, Ray Charles, Dizzy Gillespie, Dave Brubeck, Herbie Hancock, Chick Corea, Stan Getz, Branford Marsalis, Al DiMeola, Sergio Mendes, Tom Jones, Paco DeLucia, Toto Cutugno, Ian Anderson, Ian Gillan, Stanley Clarke, Blood, Sweat and Tears, Randy Crawford, Marcus Miller, Ivan Lins, Stewe Winwood, Bob James ve Ahmet Muvaffak Falay.”
Kitabın adını da “Caz ve Rock Ünlüleriyle Söyleşiler” koydu.
Tunçağ söyleşi türü kitabıyla bizleri müzik dünyasının seksenli yıllarına taşıyor. Ne güzel.
Kalbi delip geçen hatıralar, ilginç anekdotlar…