Homeros’un, ‘’Gök kubbenin altında yaşanacak en güzel şehir’’ diye tanımladığı coğrafyada, yüz kızartıcı bir suç işlemiş gibi gizlenen bir yer var. Burası, İzmir’den Foça’ya ya da Aliağa’ya giderken görünmez. Bir ucu Aliağa’ya bağlı Horozgediği’ne, diğer uçları Foça’ya bağlı Ilıpınar, Yeniköy ve Kozbeyli’ye uzanan kilometrelerce metrekare bu alan içeride ne olup bittiğinden kimsenin haberi olmasın diye yüksek mavi çitlerle çevrelenmiştir.
Üzeri tüten kamyonlar, Yenifoça’nın burnunun dibindeki sanayi alanında pervasızca faaliyet gösteren demir çelik fabrikalarının kanser yüklü atıklarını, mavi utanç duvarının ardına taşırlar. Artık işe yaramayacak kömür ve demir ağırlıklı kalıntılar, daha tam söndürülmeden sırf ‘’maliyeti düşürmek için’’ üzerleri örtülme gayreti bile gösterilmeden, yolu kısaltmak için zeytin, nar bahçeleri ve çam ormanların içinden bu alana götürülür. Rüzgarlar bu kanser yüklü tozları Menemen ovasına kadar taşır. Yağmurlarda toprağa sızan sular, içme ve tarımda kullanılan suları zehirler. Öyle ki, ilk bakışta bir küçük cennet bahçesini andıran Ilıpınar’da ve hemen yanındaki Yeniköy’de, Kozbeyli’de kömür tozlarının kapladığı bahçelerde oturup yemek yemek mümkün değildir. Zeytinler, hasattan önce karalar bağlar, arılar topluca ölür, gebe koyunlar düşük yapar, insanlar kanser olur. Taşınan, sadece adına cüruf denilen bu kirli atıklar değildir. Aliağa’da, hatta Ege’de açgözlü sermayenin bütün pis kalıntıları, bir zamanlar ‘göl’ olan ve nehirlere kaynak oluşturan Gölyüzü mevkiindeki cüruf atık alanına atılır. Ülkelerin kendi topraklarında yok etmeye cesaret edemediği ne varsa, henüz harı tam geçmemiş bu atıkların üzerine yığılır. Cüruf yığınlarının yüksekliği yıllar içinde etrafındaki çitleri aşar, çevresindeki dağların boyuna erişir, etraftan görünür hale gelir. Bu kadarıyla da kalınmaz. Şirket, çevreye vereceği ölümcül zararı bildiği halde, Türkiye’nin her yerinden ve dünyadan taşınacak tehlikeli atıkların yok edilmesi için ‘’biyokütle’’ santrali kurmak ister. Ormanların kalbinde toplanan bu cüruflar, uygun iklim koşullarında alev alır, yangına dönüşür. Bazen de yeni atıklara yer açmak için yakılır. Yaz sıcaklarında bu yangınlar kolaylıkla kontrol dışına çıkar. Beklenen odur ki; merkezi yönetimlerin aksine yerel yönetimler bu çevre suçunun ortağı olmasın. Ancak ‘’çevrecilik’’ seçim zamanlarında verilen birkaç sözün ötesine geçmez. Yıllar önce, İzmir’in bu yüz karasına onay, ‘bu çevre suçuna ortak olmayacağı açıklamaları yapan zamanın Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’dan gelir. İzmir’in bu yüz karasının silinmesi umutları suya düşer.
Çevre duyarlılığını her fırsatta dile getiren Tunç Soyer’in İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmesi umutları çelişki yeniden canlandırır.(*) Şimdi, çoktan ‘’yaşanacak en güzel yer’’ olmaktan çıkarılmış bu coğrafya ikinci bir yaşamsal tehdit ile karşı karşıya. Bu kez, kapasitesi çoktan dolan mevcut cüruf alanının 10-15 kilometre kuzeyine Aliağa’nın Şehitkemal beldesinde yeni bir ‘’cüruf atık alanı ve bertaraf tesisi’’ kurulması planlanıyor. Hem de çevre köylere su sağlayan dere yatağının tam üzerine… 78 hektarlık alanın bir ucu çam ormanlarına, bir ucu arı kovanlarına, zeytinliklere, bağlara uzanıyor. Siz Glaskow’da, ‘’İklim Dirençli Sürdürülebilir Kalkınmada Sanat ve Kültür Mirasının rolü’’ sunumunu yaparken ve de ‘’Gıda ve İklim Deklarasyonuna’’ imza atmaya hazırlanırken Sayın Soyer, İzmir Büyükşehir Belediyesinin Şehitkemal’de ‘’cüruf atık alanı ve bertaraf tesisi’’ kurulması kararı demir çelik tesislerine ulaştı. Gölyüzü mevkiindeki atık alanının yarattığı tahribat bilindiği halde, kadim birçok uygarlığın doğduğu topraklara ikinci bir cüruf alanı yapılmak istenmesi, yaşam hakkına açık bir saldırı niteliği taşıyor. Aşağı Şehitkemal Mahallesi muhtarı Ayşe Algül, yeni bir cüruf atık alanı açılması ile ilgili kaygılarını şöyle anlatıyor:
‘’Bizim içme suyumuz oradan geliyor. Orada bizim bağlarımız var, ağıllarımız var, dağlarda zeytinlerimiz var, tarlalarımız var. Fabrika patronlarının cebine para girecek diye halk hiç düşünülmüyor. Ilıpınar’daki cüruf alanının verdiği zararlar ortada. Bir benzerinin burada yapılmasına izin vermeyeceğiz.’’ (*) 2019 yerel seçimlerinde değişen İzmir Büyükşehir ve Foça Belediyesinin önünde bulduğu bu ağır sorun, büyük bir sabır ve inatla gündemde tutuldu. Aliağa’da çalışmalarına pervasızca izin verilen onlarca demir çelik tesisinin tehlikeli atıklarının toplandığı “cüruf atık alanının” ve kurulacak biyokütle santralinin kapatılması için bir dizi eylem yapıldı. Bu eylemlere Foça Belediye Başkanı Fatih Gürbüz de katıldı, sözler verildi. Ancak tüm çabalara rağmen Gölyüzü cüruf atık alanının kapatılması sorunu, uzun süre sürüncemede bırakıldı.