Turizm için sahip olduğumuz tarihi, doğal, kültürel değerler ortada. Anadolu’nun 12 bin yıllık kültür birikimi içinde yeme-içme kültürü de çok önemli bir yer tutuyor. Bir ilçede bile yemek kültürünün ne kadar zengin olabileceğini Akhisar’da gördük
Akhisar Belediyesi, bence diğer illerin ve ilçelerin de örnek alması gereken harika bir etkinliğe imza attı. Bu konsept çalışmayı Akhisar Belediyesi bir ajans yardımı ile hazırlamış olmalı. Önce ilçenin tüm tarihi ve kültürel değerlerinin bir envanter çalışması yapılmış. Bunların hangi programlar dahilinde konuklara sunulabileceği belirlenmiş. İlçe ve çevresini içine alan bir harita üzerine konumlar işaretlenmiş.
İlçeye turist gelmesini sağlayacak seyahat acenteleri temsilcileri, STK yöneticileri, turist rehberleri, gazeteciler, sosyal medya kişileri gruplanarak, her bir grup için bir program yapılmış. Sonra da farklı zamanlarda bu gruplar sırayla davet edilmiş. İşte biz de bu organizasyonun bir parçası olarak Akhisar’a davet edildik.
Bir günlük serüvenimiz sabah 7'de İzmir’de başladı. Akhisar’ın çok sevilen belediye başkanı Besim Dutlulu’nun daveti üzerine Akhisar’a, ilçenin gastronomi zenginliklerini tanımak için sabahın erken saatlerinde gittik. Bursa ve yakın çevresinden gelen seyahat acenteleri temsilcileri ile buluşup, belediye başkanı ve ekibinin de katılması ile lezzet durakları serüvenimize başladık.
KAHVALTI’DA KOKOREÇ-KELLE
Kahvaltı deyince aklınıza, zeytin, peynir, yağ, bal geliyor, değil mi? Yanıldınız. Çünkü burası sıradan bir yer değil, Akhisar. Burada kahvaltı fırında kelle, kokoreç, uykuluk, dalak ile başlıyor. Kokorecin kuzu olanı kömürde, diğeri fırında pişiriliyor. Hiç öyle yüzünüzü buruşturmayın. Çok iyi, hatta harika oluyor.
Köylüler sabah erken saatlerde tarlaya gitmeden önce bu şekilde protein yüklemesi yaparlarmış ki acıkmasınlar. Gün boyu çalışmak için yeterli enerjiyi bulabilsinler. Biz de sanki tarlaya gidiyormuş gibi, Akhisarlıların bu adetlerini deneyimledik.
AKHİSAR DEYİNCE
Akhisar zaten turizm için çok değerli özelliklere sahip. Öncelikle Antik Çağ'daki adı Thyatira. Bundan önce de M.Ö. yüzyılda İskitler’in varlığı söz konusu. Akhisar tarih boyunca Hititler, Akadlar, Lidyalılar, Romalılar, Bizanslılar, Saruhanlılar ve Osmanlılar yönetiminde kalmış. Lidyalılar zamanında senatosuyla, kalabalık nüfusuyla ve zenginliğiyle önemli bir şehir olmuş.
En önemlisi de, Hıristiyan dünyası için çok önemli olan ilk Hristiyan cemaatlerinden birinin burada olması. Hristiyanlıkta tanrı tarafından mektup yazılarak uyarılan 7 Kilise / Cemaatten biri Thyatira idi. Ticaret ile gelen zenginlik dolayısı ile Hristiyanlık yolundan sapan bu cemaate ciddi bir uyarı mektubu yollanır.
Smyrna/İzmir, Bergama, Thyatira/Akhisar, Efes, Filedelfiya/Alaşehir, Laodikya/Denizli ve Sardes/Salihli’nin oluşturduğu 7 Kiliseler Hristiyanlar için çok önemlidir ve bu yerleri ziyaret etmek için Avrupa ve Amerika’dan bu bölgeye gelirler. İnanç turizminin en önemli taşlarından.
TÜMÜLÜSLER
Tarihte Anadolu belli bölgelere ayrılmıştı. İyonya, Lidya, Likya, Frigya, Pamfilya gibi. Bu bölgeler politik olarak birbirlerinden ayrılmakla beraber, kültürel olarak da farklılıklar gösterirdi. Bu farklılıklar da en çok ölü gömme ritüellerinde ve adetlerinde ortaya çıkardı. İşte zaman zaman Lidya yönetimine girmiş Akhisar’dan Salihli yönüne doğru giderseniz, Bintepeler diye anılan bölgeye gelirsiniz. Onlarca irili ufaklı, insan eli ile oluşturulmuş bu tepeler mezar tepeleridir. Tepenin içinde bir yerde mezar odası bulunur ve burada sosyal statüsü yüksek kişi değerli eşya, silahları ve giysileri ile birlikte gömülür. Bunun nedeni de ikinci bir yaşamın olduğuna inanmalarıdır.
İLGİNÇ MÜZE
Akhisar’da çeşitli dönemlerden kalan tarihi harabeler var. Bir Pagan tapınağı üzerine yapılan, kiliseden devşirilen Ulu Cami ilçenin en ilginç yapılarından birini oluşturuyor. Şehir içindeki Bizans dönemine tarihlenen görkemli kilise kalıntısına hemen hemen komşu bir müze var. Bu arkeoloji müzesinin bir bölümünde de yöre kültürünü gösteren etnografik sergileme yapılıyor.
Bölgeyi zenginleştiren ticari hareketler tarih boyunca pek çok insanı buraya çekmiş. O dönemde bölgede ciddi bir Yahudi nüfusundan da söz ediliyor. Ticaret yapan zengin Yahudiler olduğu gibi, işçi ve çiftçi olarak çalışanların sayısı da az değilmiş. Bugün hala ayakta olan Yahudi Ziraat Okulu ve mezar taşları bu bilginin gözle görülebilir kanıtı.
GÖÇMENLER
Sadece mübadele döneminde değil, tarih boyunca göç alan Akhisar’da, özellikle Balkanlar’dan gelen Türkler kendilerine yeni yaşam kurmuşlar. Yoksul olarak buraya gelen Balkan göçmenleri hem bölgeyi, hem de kendilerini zenginleştirmişler. Hem temiz, hem de çalışkan olan bu insanlar dişlerini tırnaklarına takarak yeni bir dünya kurmuşlar. Verimli topraklarda tarım yapmışlar, ülkemizin gelişmesine büyük katkı sağlamışlar. Getirdikleri mutfak kültürü de Akhisar gastronomisine büyük zenginlk katmış.
ÖLÜMSÜZ AĞAÇ
Bölgeye damgasını vuran ürün tütün iken, hem zahmetli üretimi, hem de getirisinin düşük olmasından dolayı tütün dikimi yavaş yavaş terk edilmiş. Bunun yerine Ege’nin ölmez ağacı zeytine sarılmışlar. Ağırlıklı olarak Domat zeytini üretimi ile Türkiye’nin en çok sofralık zeytin üreten bölgesi haline gelmiş Akhisar.
Bin yılın çok üzerinde yaşayabilen ve ürün veren zeytin ağacı bölgenin baş tacı. Öyle ki, Türkiye’nin tek Zeytin Organize Sanayi Bölgesi Akhisar’da. Ayhan Sicimoğlu ve Sahrap Soysal’ın ilçeye olan ilgileri de insan ve zeytin dostluğuna dayanıyor.
Gezi kapsamında uğradığımız bir zeytin ve zeytinyağı tesisinde ciddi anlamda bilgilendik ve zeytin yağı tadımı eşliğinde önemli bilgilere sahip olduk. Bölgede pek çok yemek zeytin yağı ile yapılıyor. Bundan olsa gerek, gün boyu o kadar çok yemek yememize karşın, hiçbir şekilde rahatsızlık hissetmedik.
LİDER ÖNEMLİ
Akhisar’ın değişik alanlarda başarı sahibi olmasının değişik nedenleri var. En önemli etken toprak. Ama bereketli bu toprakları işleyen, çalışkan insanlar olmasa toprak ne işe yarayacak. Akhisar’da insanların gözleri parıldıyor. Bunu gerçekten görüyorsunuz. Dostça bakan insanlar gördük Akhisar’da. En başta da Akhisar Belediye Başkanı.
Sevgili Besim başkan tüm gününü bize ayırdı. Her yerde bizimle oldu. Sorularımızı cevapladı, Akhisar’ı tanımamız adına sürekli anlattı. Bu arada da hemşerilerini hiç ihmal etmedi. Onlarla selamlaştı, ayak üstü konuştu, hatırlarını sordu. Ama bir politikacı olarak değil. Biz onun samimiyetini, insanlara dostça yaklaşımını gıpta ile izledik. Günümüzde hala böyle politikacıların olması yüreğimizi serinletti.
ÇITA YÜKSEKTE
Bütün gün yaptığımız gözlemler sonunda şunu net olarak anladım; Akhisarlı ağızının tadını çok iyi biliyor. Yemeğin iyisini de biliyor, lezzetlisini de. Akhisar’da bir lokanta veya tatlıcı açacaksanız, iyi olmayan bir şey satma şansınız yok. Çünkü çıta çok yüksek. Zaten genellikle nesiller boyu aynı işi yapan, mesleği ve dükkanı dedesinden, babasından devralmış insanlar bu kaliteyi bu seviyede tutuyor.
EGE’NİN GASTRONOMİ BAŞKENTİ
Bizim gibi gelen bir konuk laf arasında, Akhisar Ege’nin Gaziantep’i dedi. Şöyle bir düşündüm, hiç de boş laf değil. Balkanlar’dan gelip buraya yerleşen Boşnaklar başta olmak üzere göçmenler et işinden iyi anlıyorlar. Özellikle köftenin bizim büyük şehirlerde yediğimiz köfte ile hiç ilgisi yok. Akhisar’da her adımda bir lokanta, yeme içme mekanı var. Sanki işleri sadece yemek içmekmiş gibi.
Akhisar Kadınlar Kooperatifi ve Akhisar Kadın Derneği de kadınların üretmesi ve aile bütçesine katkıda bulunması adına kurulmuş. Çok da başarılılar. Yaptıkları yemeklerden tatma fırsatımız oldu. Akhisarlı kadınların ellerinden ne olursa olsun yenir. Bunların yanında bizi şaşırtan başka bir konu, büyük modern mekanların halka hizmet vermesi. Pek çok büyük şehirde göremeyeceğiniz kafeler, pastaneler insanı şaşırtıyor.
GÖÇMEN MUTFAĞI
Akhisar’da göçmen mutfağının her çeşidini bulmak mümkün. Akhisar köftesi, kokoreci, kellesi, paçası, katmeri, söğüşü, çevirmesi, dondurması, soğuk baklavası, sıcak helvası, kahvesi ve daha onlarca çeşit lezzetini burada bulabilirsiniz.
Bunun yanında Arasta denilen eski çarşıda da zaman durmuş gibi. Burada tenekeci, bileyici, demirci gibi esnaf geleneksel mesleklerini sürdürürken, pek çok modern işletme de hoş bir karşıtlık oluşturuyor. Çarşının ortasında eski Kasaplar merkezi hoş bir zeytinyağı müzesi ve kafeterya haline getirilmiş. Burada bize ikram edilen zeytin şekeri de şimdiye kadar denemediğimiz bir lezzet oldu.
İzmir-İstanbul otoyolunun yapılmış olması Akhisar ekonomisini olumlu anlamda etkilemiş. Eskiden sadece yol üstünde ihtiyaç molası verilen Akhisar, şimdi bilinçli olarak bölgenin değerlerini keşfetmek için gelen meraklıların hedefi olmuş. Sadece ilçeye teğet geçen değil, Akhisar’ı ve insanları tanımaya gelenlerin.
Akhisar sıradan bir ilçe olmadığını çeşitli vesilelerle kanıtlamış ve kanıtlamaya devam ediyor. Sporda da öyle. Süper ligde oynayan bir takıma sahip olmak bırakın ilçeleri, pek çok ilin bile hayallerini süslüyor. Ama Akhisar bunu başarabilmiş.
BURNUMUZUN DİBİ
İzmir’e sadece 90 km. uzaklıkta olan Akhisar kesinlikle ziyaret edilmeyi hak ediyor. Tüm gününüzü tarih ve lezzet dolu geçirebileceğiniz bu şirin ilçemizin sizi dostlukla ağırlayacağına kesinlikle emin olabilirsiniz.
Başta Belediye Başkanı Besim Dutlulu olmak üzere, halkın sıcak yaklaşımı inanın sizi buraya daha sık gelmek için motive edecek. Biz turizmciler olarak, bu denli zengin tarihe, kültüre ve özellikle mutfak kültürüne sahip Akhisar’a neden daha önce tur düzenlemediğimizi sorguladık. Aslında biraz da cahilliğimizden utandık.
Katma değeri yüksek turizm yapmak istiyorsak, ki ülkenin turizmle kalkınmasının tek çıkışı budur, sadece Akhisar’da değil, tüm ülkede kadim kültürümüzü önce kendimiz öğreneceğiz, sonra da konuklarımıza anlatacağız. Onlar da memnun kalıp, başka kişilerin buraya gelmelerini sağlasınlar.
En kısa zamanda Akhisar’a kültür ve gastronomi turları yapmak üzere kolları sıvadık bile.