Kasten… Tahmin ediyorum ki, yazımın sonunu beklemeden dönüp bana soracaksınız: “Bu başlık niye?”

Sizler de haklısınız, ben de… Bakın! Arapça kökenli bu kelime dilimizde oldukça kullanılıyor. Hele son günlerde herkesin ağzından hiç düşmediği gibi aksine kullanılma alanı genişliyor. Yazılı ve görüntülü basında kullanılan bu kelimeyi saymadım ama, herhalde rekora gidiyordur… TDK’ye göre “Kasten” kelimesinin anlamı şu: “Kasıtla, bile bile, isteyerek, zihinde tasarlayarak, taammüden…”

Kasıtla… Bile bile… İsteyerek… Zihinde tasarlayarak… Taammüden… Bu kelimeleri kuyumcu terazisinde tartmaya gerek yok… Türk Ceza Hukuku’na göre her biri suç ve bu suçu işleyeni ağır cezalara çarptırılır… Kasten… Belki de haftada bir gün yazdığım için, bu kelimeyi ve söylendiği alanları, olayları toptan yazacağım. Süper lig maçlarının başlaması ile bu “Kasten”ler de arttı. Hakem 'Var'a gidiyor, 'Kasten' diyor…

Giresunspor - Galatasaray maçının 61'inci dakikasında Brezilyalı futbolcu Marcao, genç futbolcu Kerem Aktürkoğu’na önce kafa, sonra kasten yumruk atıyor! Kerem, hocası Fatih Terim’e “Sus dedim, kafa atıyor hocam!” diyor! Var ya, bu “kasten”ler spordan, siyasete, yangından, sele, depremden, aşı vurdurmamaya kadar salgın haline geldi…

***

Alman şair, tiyatro yazarı ve yönetmeni Bertold Brecht’in (1898-1956) şu sözünü çok beğenirim: “Mücadele eden yenilgiye uğrayabilir, mücadele etmeyen zaten yenilmiştir.”

Ülkemiz siyasetçileri tüm bu “kasten” lerle mücadele etmekte. Yangınlar, sel baskınları, depremlerin salgın hastalıkların kaynağında yatan adam kayırmacılık, rüşvet, yandaşlık gibi konular halledilmediği sürece bizler “kasten” demeye devam edeceğiz. Yoksa her felaketten sonra ölenler, yaralananların sayıları artar, milli servet yok olur gider… Madem ki, Alman şair ve yazarın sözünü sütunuma aldım, benim meslektaşım, milletvekili, belediye başkanı, şair, yazar mücadele adamı arkadaşım Hakan Tartan’ın kitap, oyun, şiir ve söyleşilerinden derlenmiş “Kelâm-ı Kibar” kitabına düştüğü şu sözünü de sizlerle paylaşmadan geçemeyeceğim: “Şiir, serenat ve aşk öykülerinden kuma yazılan, suyla silinen sevgilere geldik. Gönüllerde gerileme dönemi bu yüzden..”

Mademki sözü buraya kadar kasten getirdim! futbolun, futbolumuzun “İkiz kuleleri” TÜFAD ve TÜRFAD’ ın iki anıt adamı, sevgili dostlarım Dr. Şaban Acarbay ve Bahri Vreskala’dan da söz etmeden geçemeyeceğimi de çok iyi biliyorsunuz… İsterseniz son sözümü son bölümde onlara bırakayım…

***

İzmir için mücadele adamlarını da unutmak ne mümkün? İşte bunlardan birini, yeri doldurulamayacak, İzmir’in marka ismi, duayen İzmir sevdalısı, “İzmir Baba” lakaplı gönül adamı, yol göstericisi Sancar Maruflu’yu sonsuzluğa uğurladık. Benim iki ay önce başım ve yüzümden geçirdiğim ameliyatlarım sırasında İzmir Büyükşehir Eşrefpaşa Hastanesi’ndeki tedavilerime gidip gelirken sevgili Sancar Maruflu ile yollarımız çok kez kesişti. Her ziyaretimde çektiği acılar yerine, İzmir adına, İzmirliler adına yapacağı çalışmalar ve çeşitli STK’nın hayır-hasenat ve de ölenlerin arkasından düzenleyeceği, törenlere kadar her konuyu anlattı. Bunların çoğunda sevgili oğlu, yeğenim Cevat’ta Maruflu’da yanımızdaydı. Üzerinde sosyal toplum kuruluşlarının başkanlıkları o kadar çoktu ki, saymakla bitiremezdi. Nitekim geçmişte bu konuyla ilgili yazdığım bir yazıdaki sözümü hatırlatarak ‘Maşallah Prof. Dr. Fahrettin Kerim Gökay’ın sıfatları üzerinde bir rekora sahipsin’ dedim ve gülüştük.

Evet, kent sevdalısı, vefa sözünün simgesi Türkiye’de iletişim sektörünün duayen isimlerinden kentimizin gelişmesinde büyük katkıları olan “İzmir Baba” Sancar Maruflu’yu unvanına yakışır seri törenler ve kalabalık bir seven topluluğu ile ebedi istirahatgâhı Işıkkent Mezarlığı’nda değerli eşi Ayla Maruflu’nun yanında toprağa verdik. Kendisine rahmet, ailesine ve tüm sevenlerine başsağlığı diliyorum.

Bu arada unutmadan not düşmek istiyorum: Değerli gazeteci, şair- yazar iktisatçı kardeşim Okan Yüksel, rahmetli Sancar Maruflu’nun 7x24 saat yanında yoldaşı olarak tüm uğurlama törenlerini eksiksiz yerine getirdi. Kendisini kutluyorum. İşte vefa örneği, İşte Maruflu’dan aldığı emaneti sağlam taşıyacağını herkese gösterdi…

Bir hafta önce de Ankara’nın sevilen ve değerli gazetecilerinden, Tercüman Gazetesi’nden değerli aile dostum Selman Erdoğdu’yu da ebediyete uğurladık. Işıklar içinde uyusun.