1980’li yılların ortalarıydı…

Meslek yaşamımın ilk yıllarında tanıdım ben Kemal Zorlu’yu…

Çalışkan, karizmatik, güçlü bir işadamıydı…

O, spora tutkun, siyah-beyaza aşık, herkesle barışık, bir İzmir sevdalısıydı. 

Ben de genç bir gazeteci. 

Duyarlıydı… Tutarlıydı… Dürüsttü… Mantıklıydı…

Vatanseverdi… Yardımseverdi… Özü sözü birdi…

Gazete patronuna da, muhabirine de aynı mesafedeydi. Bir gün protokolün zirvesinde, ertesi gün bir esnaf köftecisinde görürdük O’nu.

İşte bu özellikleriyle o mütevazı insan, herkes gibi kısa sürede benim gönlümde de karakteriyle taht kurdu. 

Gün geldi önü kesildi, engellendi… Kıskandılar, yıldırmaya çalıştılar, çok üzdüler O’nu…

Yüreği pamuk olmasına rağmen, sinirleri çelikti… Yılmadı, dimdik ayakta durdu.

Yıllar; benim Kemal Zorlu’yu daha iyi tanımamı, tanıdıkça da O’na karşı duyduğum saygı ve sevginin giderek artmasını sağladı. 

Son beş yılda daha fazla zaman geçirdik ve o süreç bana O’nun her yönüyle “Çok özel” bir insan olduğunu göstermişti…

Ne yazık ki, 25 Mart 2023 Cumartesi günü, her zaman sevgiyle atan “o güzel yürek” ne yazık ki durdu…

27 Mart günü Kemal Zorlu, doğup büyüdüğü Alsancak’tan son yolculuğuna uğurlanırken, binlerce kişinin gözlerinden yaş, dillerden güzel sözler dökülüyordu…

O’nu ebediyete uğurlayalı 3 gün geçti… Ama ben şimdiden çooook özledim, çooook…

Çalışkanlığını özledim… Üretkenliğini… Kıvrak zekasını, hiçkimsede olmayan vefasını özledim… 

Gönlünü herkese açmasını, insana insan olduğu için sevgi duymasını özledim...

Yoksula el uzatışını, hastaya şifa, dertliye deva olma uğraşını özledim…

Her şeyi not almasını, notlarına bakıp günü planlamasını, “Söz uçar yazı kalır” felsefesini özledim…

KEMAL ZORLU 2

İşine odaklanmasını, her ayrıntıya kafa yormasını, gazeteleri, dergileri satır satır okumasını özledim…

Büyük Altay’ı ondan dinlemeyi, uzun uzun futbol sohbeti etmeyi özledim…

Arkadaşlarını tek tek arayıp, hatır sormasını, kötü günde dostlarının yanında olmasını özledim…

İsimlerden beyit üretmesini, sevdiklerine kafiyeli beyitlerle seslenmesini özledim…

Türk Sanat Müziği’nden şarkı dinlemesini, kimi zaman da eşlik etmesini özledim.

Sevdiklerini gönlünde taşımasını, her fırsatta onları anmasını, vefasızları aklının köşesine yazmasını özledim…

Çocukla çocuk, büyükle büyük olmasını, torunlarını anlatırken gözlerinin parlamasını, yüreğinden taşan şefkatini özledim…

Alsancak’ta, Karşıyaka’da, Urla’da, her adımda muhabbet edecek birini bulmasını, bu yüzden on dakikalık yolu, 1 saatte yürümesini özledim.

Gür sesini, güzel Türkçesini, yanlış yapana zılgıtı çekmesini de özledim…

Kızmasını, hiddetini; kızınca “Doktor tavsiyesidir…” diyerek ağızına geleni söylemesini bile özledim…

Tanıyan herkes bilir… Saatle pek arası yoktu… Genelde randevularına geç kalırdı Kemal Zorlu… 

İlk defa acele etti, cennete erken gitti…

Keşke oraya da gecikseydin be Kemal Abi...