Kızılay, 1877’lerde Hilal-i Ahmer Cemiyeti olarak kurulsa da, şimdiki ismini veren bizzat Atatürk’tür. Her yıl 28 Ekim-3 Kasım günleri arası, ülkemizde, ‘Kızılay Haftası’ olarak çeşitli etkinliklerin düzenlendiği ve bu kurumun faaliyetlerine yönelik farkındalık ile toplumsal duyarlılığın yaratıldığı zaman dilimidir.
Bu haftaki yazımda, Kızılay’ın kurucularını anmak istedim. Cenevre Sözleşmesi kapsamında, afet ve olağanüstü durumlarda, tüm insanlığa, ayrım gözetmeksizin sağlık ve sosyal yardım yapan uluslararası bir hizmet kurumu olarak çalışmalarına devam Kızılay, Marko Paşa, Serdar-ı Ekrem Ömer Paşa, Kırımlı Dr. Aziz Bey ve Dr. Abdullah Bey tarafından kurulmuştur. Özellikle Marko Paşa, halk nezdinde de tanınan ve tüm hastalarını bitmek bilmez bir sabırla sonuna kadar dinlemeye özen gösteren bir kişilik olduğundan, zamanla halk arasında ‘derdini Marko Paşa’ya anlat’ deyiminin doğmasına yol açmıştır. Syros Adası'nda doğan ve asıl ismi Marko Apostolididis olan Marko Paşa, II. Mahmut tarafından
hizmete açılan Mekteb-i Şahane-i Tıbbiye’nin ilk öğrencilerden birisi olarak uzun yıllar Osmanlı Ordusu'nda hizmette bulunmuştur. Hatta paşa rütbesinde nazırlığını bile yapmıştır. Bir dönem de bugünkü Meclis statüsünde olan Meclis-i Ayan üyeliğinde bulunmuştur. Hastalarına karşı hep özenli olan, onlara tıbbi olarak tedavi etmenin ayrılmaz parçası olarak dertlerini tüm ayrıntıları ile dinlemenin gerekliliğine inanan Marko Paşa, 1888 yılında vefat etmiştir. Dr. Aziz Bey ise ailesi Kırımlı olduğu için Kırımlı Aziz Bey diye anılır. 1840-1878 yılları arasında yaşamıştır. Mektep-i Şahanene-i Tıbbiye'yi bitirdikten sonra sadece tıp ile değil kimya başta tüm bilim dalları ile ilgilenmiş, bilim dilinin Türkçe olması adına olağanüstü çalışmalarda bulunmuş, bu kapsamda Tıbbi Kimya ve Genel Patoloji başta olmak üzere bir çok Türkçe Tıp Kitapları yazmıştır. Bir dönem Mekteb-i Tıbbiye Dekanlığı da yapan Dr.Aziz Bey, Kızılay’ın ilk nüvesi sayılabilecek Mecrûhîn ve Zuafây-ı Askeriyeye İmdat ve Muayenet Cemiyeti” de kuran kişidir. Hatta, Uluslararası Kızılhaç Örgütü'ne bağlı
olan bu derneğin sembolünün Kızılhaç değil Kızılay olmasını önermiş ve bizzat Kızılay amblemini kendisi çizmiştir.
DrAbdullah Bey, 1867'deki Paris Sergisi'ne Osmanlı hükümeti adına delege olarak katılan, orada toplanan Milletlerarası Sıhhî Yardım Komitesi’ne girerek Türkiye'nin daimî temsilciliğine seçilen, Milletlerarası Yardım Komitesi Başkanlığı tarafından, Osmanlı imparatorluğu içinde yaralılara yardım derneği kurulması için vekâlet alan kişidir. Esasında Türk bilim tarihinde, “Macar Miralay Abdullah Bey” olarak bilinir ve gerçek adı Karl Edward'tır (Karl Eduard Hammerschmidt). Daha sonraları Serdar-ı Ekrem Ömer Paşa ve diğer kurucuların desteği ile sadece Kızılay’ın kurulması değil Jeoloji, mineroloji, entomoloji (böcek bilim)ve fosil bilim üdallarının ve ilk doğa müzesinin kurucusu da olmuştur.
Serdar- Ekrem Ömer Paşa ise Sultan Abdulmecit’in öğretmenliğini yapan, Abdülmecit ve Abdulaziz zamanında Başkomutan olarak görev verilmiş saygın bir askerdir. Gerçek adı Michel Lattas olan Ömer Paşa, Avusturya’dan kaçarak Osmanlıya sığınmış ,Müslüman olarak Ömer Lütfü adını almıştır. Orduda her kademede görev yapmış, Hicaz'dan Eflak Boğdan’a İmparatorluğun her coğrafyasında savaşmış, 1852 Rus ve 1854 Kırım Savaşları'nda başkomutan olarak ülkesine hizmet etmiştir.
Özetle, Serdâr-ı Ekrem Ömer Paşa’nın himayesinde ve Osmanlı Orduları Askerî Sağlık Servisleri Umumî Müfettişi Marko Paşa’nın fahrî başkanlığında ve albay Dr. Abdullah Bey’in geçici genel sekreterliğinde olmak üzere bir komite kurulması ile Kızılay Kurumu hayatiyet kazanacaktır. Bugün 5. 281.094.902,73 TL’lik bütçesi ile sadece ülkemizdeki değil tüm dünyadaki afetzedelerin en büyük sağlık ve sosyal yardım kuruluşlarından birisi olan Kızılay’ın kurucularını saygıyla anıyoruz.