CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu son zamanlardaki söylem ve tavırlarıyla, bir yandan ezberleri, bir yandan da kimi sinirleri esaslı biçimde bozuyor. Küçümseme amaçlı kullanılan “Bay Kemal” söylemini, “Bay Kemal olmak kolay değildir” diyerek aynen geri göndermesi, rakiplerini fena afallatmış olmalı. Ana muhalefet partisi başkanı olarak önerdiği ya da öngördüğü her şey çarpıtılıp reddedilirken, mürekkebi kurumadan uygulanmaya konması, kuşkusuz siyaset dünyasında kolaylıkla rastlanan bir şey değil. Son olarak, EYT’liler için önerdiklerinin de yapılacağını, yine zekâ ürünü bir sosyal medya paylaşımında, “Loading” (Yükleniyor) olarak anımsattı. Kuşkusuz bu keskin siyasal hiciv ve yoğunluğu yüksek gülmece, esinini Gezi’den, ODTÜ’nün silinemez “Devrim” gölgesindeki diploma “geçit” törenlerinden alıyor. Nasrettin Hoca, İncili Çavuş, Bekri Mustafa, Karagöz Hacivat, Orta Oyunu, Meddah gibi tür ve kahramanlara… Şair Eşref’ten Aziz Nesin’e, Sabahattin Ali’ye, Haldun Taner’den Muzaffer İzgü’ye, Rıfat Ilgaz’dan Adnan Veli’ye, Nejat Uygur’dan Ferhan Şensoy’a… Nihayet günümüzün nitelikli emekçilerine uzanan ve tükenmeyecek olan gülmece geleneğimiz, “rağmenlere rağmen” bu coğrafyanın ve ev sahipliği yaptığı halkların “direniş” özetidir. Bunu anlamanın bir yolu, Anadolu dediğimiz kadim coğrafyamızın, neden bir adının da “Büyük Mezarlık” olduğunu düşünmekten, öğrenmekten, bilmekten geçiyor. Yolu kısasından geçmek isteyenler, örneğin Ahmed Arif’in “Anadolu” şiiriyle ilk adımı atabilirler.
***
Ben o şiiri ne zaman okusam, aklıma Nietzsche’nin sözü gelir: “İnsan dünyada o kadar ıstırap çeker ki, bütün canlı yaratıklar arasında yalnız o gülmeyi icat etmek zorunda kalmıştır.” Istırabı yaratanın eşitsizlik, sömürü, cehalet, yoksulluk ve yoksunluk, şiddet, kılıfı ve rengi ne olursa olsun her türlü baskı, kısaca yaşamı ve yeryüzünü mahveden rezillikler olduğunu kabul ediyorsanız, bilirsiniz ki “Gülmek, devrimci bir eylemdir.” Bu sözün sahibi olarak da kabul edilen Che Guevara, “Dik dur, gülümse. Bırak neden gülümsediğini merak etsinler” derken, gülmecenin salt bir refleks değil, aynı zamanda bilinçli-duyarlı bir itiraz ve duruş olduğunu da anımsatır. İri laflar söyleyip, ahkâm pazarlamacısı soytarılara benzemek istemem. Ama bana göre insanlık, demokratik bir yaşam ve yeryüzü olasılığını “Biz neden ve neye gülüyoruz?” sorusuyla düşünmeye başlamıştır. Çünkü gülmek “eşitleyici”, “sorgulayıcı” ve “çıkarım” peşine düşen bir tavırdır. Elbette ırkçılıktan, cinsiyet ayrımcılığından, bedensel ve zihinsel engellilikten, köken ve din düşmanlığından beslenen faşist, yobaz, doğa ve insanlık katillerinin höykürmelerinden söz etmiyorum. Onların yürek, beyin ve ağız yırtılmasını gülme eyleminden saymıyorum. Dünden bugüne ve yaşamın her alanından (içlerinde sanatçıyım diye geçinen rezillerin de olması ne korkunçtur!) sefil örnekleri düşünürken, Mevlana bize yardımcı olabilir: “Bir insanın nasıl güldüğünden terbiyesini, neye güldüğünden de zekâsını ve düzeyini anlayabilirsiniz.” Tümceyi tersinden okuduğumuzda, gülmeceye düşman kesilenlerin hedef tahtalarında nelerin olduğunu daha iyi anlarız: merak eden, sorgulayan, üreten ve nihayet davranan zekâ, eleştirel yaklaşım, düşünce ve ifade özgürlüğü, kapalılığı, donmuşluğu ve körelmeyi reddeden aydınlanmacı ve bağımsız akıl, bilim, felsefe, sanat… Yaşamdaki karşılıklarına tahammül edemeyen zihniyetlerden, bu değerlerin en güzel, en keskin, en doğal ve en insani yansıması olan gülmeceyle dost olmaları beklenebilir mi? Soruna farklı bir çentik atarak, yazımızı bohçalayalım.
****
“Halkımız gülmek istiyor” gibisinden bir gerekçeye sığınıp, yaşamı, sahneyi, söylemi, tavrı “komikleştirdiğini”, aslında bal gibi halkı ve yaşamı sorunlarından soyutlayıp “oyaladığını”, gerçekleri bir suç ortağı tavrıyla “sakladığını” düşünmeyen (bal gibi düşünen!) siyasetçisinden yöneticisine, basınından programcısına, yazarından oynayanına bu kervana katılanları da unutabilir miyiz? “Loading…” Her açıdan gerçekleşmesini bekliyoruz. Evet, İngilizce bir sözcüktür. “Lansman, lokasyon” gibi saçmalıklardan bıkmayanların kulakları çınlasın. Onları elbette ve asla rahat bırakmayacağız. Kılıçdaroğlu “Loading” derken, Türkçenin günümüzdeki haline de dikkat çekmiş, Türkçemizin korkunç hallerinin de giderileceği günleri “kafa bularak” işaret etmiş olabilir mi? “Yükleniyor”, bekliyoruz…