Eski ayları ne yaparlar diye sorduklarında Nasreddin Hoca’nın yanıtı “kırpıp kırpıp yıldız yaparlar” olmuş.
Nasreddin Hoca öyküsünün tersine, yıldızlar başkalarının kırptıkları eski aylardan doğmuyorlar.
Yıldız olmak başka, sönmüş gezegen olmak başka şey.
Seha L. Meray’a göre “Kırpılan aylar, kırpılmışlıklarıyla kalıyor, o kadar.”
Evet yıldız olmak başka, sönmüş gezegen olmak başka şey.
“Yalnızlık paylaşılmaz” diyor Özdemir Asaf: “Yalnızlık paylaşılsa/ yalnızlık olmaz.”
Ben ne zaman günlük yaşamın koşuşması, geciktirilmez sanılan ya da gerçekten öyle olan günlük işler, irili ufaklı kaygılar içinde “yalnızlık” duygusuna kapılsam “yalnızlığı paylaşacak” bir dost limanına uğrarım yeni bir şiire başlar gibi.
Victor Hugo, “Fransa’yı ararsanız, Voltaire’de, Moliere’de bulursunuz” diyor. Ben de diyorum ki, elbet başka isimlerimiz de var ama Karşıyaka’yı ararsanız A. Kemal Baysak’ta bulursunuz. Karşıyaka gibi, Karşıyakalı gibi güzel, açar yüreğini bir merhaba’ya…
Genellikle futbol alanlarında görülen bez afişlerde, taraftarların tuttuğu takıma sevgisini anlatmak için yazdıkları şu sözler görülür.
“Pazara kadar değil, mezara kadar”
Karşıyaka’yı kültüryaka yapan, Kaf Sin Kaf’ı yüreğinde eskimeyen gülümsemelerle yaşatan, Karşıyaka’yı güneşli bir toprak kokusu gibi seven, kesesini de yüreğini de tüm insanlara veren A. Kemal Baysak için dostları sevgilerini şöyle haykırmaktadır.
“Mezara kadar değil, mahşere kadar”
A. Neyzar Karahan’ın şu dizeleri sanki A. Kemal Baysak içindir:
“Sevgi geldi dolana dolana/ Doğdu yüreklere/ Karanfillenen güneş.”
“Nasıl yaşar gül/ kopunca bahçeden”
Siz, bizim bahçemizin kopmayacak gülü, Karşıyaka’nın yıldızısınız, sevgili A.Kemal Baysak.
Evet, yıldız olmak başka şey dostlar.