Geçiyordum uğradım…

Yasak savar cinsinden söylenen sözlerden biri de budur…

Hani “isteksiz, gönülsüz” olarak önünden geçtiğiniz mekanlara bakarken kazara içeridekilerden biri ile göz göze gelip ağırlandığınızda muhtemelen böyle söyleyeniniz olmuştur! Tıpkı, gönülsüz doğan çocuk gibi!

Evet uzatmadan sadede geleyim; Genel Seçimlerden sonra, Yerel Seçimlerde meydana gelen kan değişiklikleri dolayısı ile birçok kamu kuruluşu ve de özellikle il-ilçe belediyelerine girdiğimde, başkanlarıyla göz göze geldiğimde “geçiyordum uğradım” kartımı açmak yerine “özellikle sizi makamınızda ziyarete geldim” diyorum…

İzmir ve ilçe belediyelerinin çoğu artık “yandaşlara” değil vatandaşların tümüne açık. Bakın, 31 Mart’tan bu yana samimi gözlemlerim bu…

Belki de “Nisan yağmurları” gibi güler yüzleri ile geleceğe dönük bizlerin içine umut yağmurları gibi yağıyorlar.

Urlalı gazeteciler olarak 3 gün önce, başımızda İGC Başkanımız sevgili Dilek Gappi olmak üzere çiçeği burnundaki Belediye Başkanı Mimar Selçuk Balkan’ı ziyaret ettik. Basın sorumlusu ve diğer ilgili arkadaşlar bizi asansörü olmayan 3’üncü kattaki makam odasına çıkarırken bile tüm personelin vatandaşlarla güler yüzlü yaklaşımlarını da görme fırsatını bulduk. Halk adına hizmet veren basın mensupları olarak bunu sizlerle paylaşmayı da bir borç bildim.

İnşallah genç, dinamik Mimar Selçuk Balkan, oturduğu makama da mesleği gibi yeni, modern tasarımları ile yeni ufuklar açar…

Batıya açılan penceremiz İzmir’in şirin ilçesi Urla’mız da tarihi mekanı içinde uzun ve temiz sahili ile tescilli enginarı gibi turizmdeki yerini fazlası ile alır. Büyük casuslukların, büyük aşkların yanı sıra büyük felaketlerin içinden geçtiğimiz şu günlerde bu duyguları yaşamaya inanın çok, ama çok ihtiyacımız var.

* * *

Evet, Nisan’ı böyle güzel tespitlerle kapatıp, hareketli Mayıs ayına da böyle giriyoruz. Özellikle emekçilerimiz, işçilerimiz 1 Mayıs Bayramı’na bu duygularla girip, bu özel günü dünyadaki emekçi kardeşleri gibi kutlama duygusuna acaba kavuşup yaşayabildiler mi?

Özellikle dünyanın büyük kentlerinden İstanbul’da özgürlüğün sesini duyuracağımız Taksim Meydanı’ndan bu mesajı verebildik mi?

To be or not to be … Yani William Shakepeare’in Hamlet adlı oyununun  sözde “rahibe manastırı” sahnesinde prens Hamlet’in  dediği gibi: To be or not to be…

Olmak ya da olmamak… İşte bütün mesele bu …

İstanbul’daki olaylarda vatandaşa polisin müdahalesi iktidar ve muhalefet kanadında farklı yorumlandı. İzmir Büyükşehir’de ve  30 ilçesindeki kutlamalara büyük katılım ve heyecan vardı. Bu vesileyle emekçi kardeşlerimizin bu bayramını kutluyor, İstanbul’daki yasakların barışçıl amaçlı olarak bir an önce kaldırılmasını diliyoruz.

* * *

Ülkemizde 1 Mayıs kutlamalarının dışında çeşitli şehirlerimizde yöresel etkinlikleri de öne çıktı.

Örneğin, Urla’daki Enginar Bayramı, Manisa’daki Mesir Şenlikleri gibi.

İşte Mevlâna Celâleddin Rumî’nin ailesiyle birlikte Karaman’dan Konya’ya gelişinin 796. yıldönümü vesilesiyle 27 Nisan-3 Mayıs tarihlerinde 6. Uluslararası Sevgi ve Barış Yürüyüşü düzenlenmesi bunlardan biri.

Yakınlarım bu 7 gün boyunca gerçekleşen yürüyüşe katılıp günlük olarak yazı ve resimlerle bu etkinliği bize yaşattı… Özellikle Tasavvuf Müziği dinletisi, şiir dinletileri, sohbetler, resim ve ebru atölyeleriyle birlikte tiyatro gösterileri ile konaklamalar ilgi çekti.

* * *

İşte 1 Mayıs’la birlikte mutluluk rüzgarlarının estiği Mayıs ayımızın özellikle 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramımızı bu heyecanla bekliyoruz.

İşte dini ve milli bayramları en çok olan ülkemde Cumhuriyetimizin 2. Yüzyılını da daha büyük coşku ile kendine yakışır şekilde kutlayacaktır. Buna inancım da tamdır…

Ne mutlu bize, ne mutlu Atatürk gibi dünya lideri olana. Yaşasın Cumhuriyet…