Değerli okurlarım, hatırlayacağınız gibi geçen haftaki yazımın başlığı “Mayısla gelen heyecan patlaması” idi… Bu rastgele söylenmiş bir söz üzerine yazılmış bir yazı değildi. Daha doğrusu ülkece içinden geçtiğimiz kısa dönemin verdiği ilham ve yıpranmışlıktan ziyade birlikte yaşadığımız duyguların özeti idi…
Orijinim spor yazarlığı olduğu için spordan, sanata ve de siyasete kadar uzayan “3 S”li yazılarımın üzerinde esen “değişim rüzgârları”nın gönderdiği bir seçimin ‘altın kum taneleri’ni sunuş şeklimdi…
Oysa ki, uzun yıllardır şairin dizelerindeki “Esme ey bâd esme canan uykuda” deyişini maalesef tersine çevirip bizleri seçim ninnileri ile uyutmuşlardı!
Önce yerelde bu rüzgarın etkisi ile iktidar öyle bir sallandı ki, 20 yılın birikimi bir gecede üst kattan alt kata apar topar taşındı! Biz basın mensupları, bu rüzgarlarda ayağımızı sıkı basıp, olanı biteni, geleni- gideni takip edip sizlere sunduk…
Evet geçtiğimiz hafta ülkemizin Batıya açılan penceresi İzmir’imizin şirin ilçesi Urla’nın yeni genç ve dinamik Belediye Başkanı Selçuk Balkan’ı makamında ziyaret edip ondan bahsetmiştim. İGC Başkanımız Dilek Gappi ile basınımızın kıymetli isimleri olarak Urla’nın geleceği için aşağı-yukarı olumlu notlar almıştık… Tabii ki, İzmir’ in 30 ilçesindeki seçim rüzgarlarının bizlere uçurup getirdiği değerli başkanlardan da sizlere esintileri sunmaya devam edeceğim…
* * *
Seçim rüzgarları siyasette olduğu gibi bizim basın dünyamızda da esiyor. İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nin ardından Türkiye Spor Yazarları İzmir Derneğimizin genel kurulunu tamamlayıp şimdi TSYD Genel Merkezimizin Genel Kurulu için İstanbul yollarına düştük. İzmirli delege 40 spor yazarı arkadaşımla İstanbul Levent’te ki tesislerimizde bu görevimizi de yaptık.
Geçtiğimiz 7 Mayıs Salı günü 472 kilometrelik İzmir- İstanbul yolunu 7 saatte alıp Beşiktaş’taki Point Otel’e yerleşip 8 Mayıs Çarşamba günkü genel kuruldaki yerimizi zinde ve de ne istediğimizi bilerek aldık. Bu uzun ve güzel yolculuğumuzun sonunda bizi İzmirli Gazeteci- Yazar kardeşim sevgili Yaşar Eyice karşıladı. Hatta profesyonel bir rehber gibi bana ülkemizin en büyük şehri İstanbul’u olumlu-olumsuz yönleriyle anlatıp meslektaşlarımızla kaynaşmamızı sağladı.
* * *
Biraz da güzel geçen yolculuğumuzdan ve de İstanbul’dan satırbaşları ile bahsetmek istiyorum. Eyice’nin dediği gibi, Osman Gazi Köprüsü’nü geçinceye kadar köprünün iki ayağı da Kocaeli’nde sayılır. Ama her yolcu gibi ben de nerdeyse sanayi atıkları ile dolma tehlikesi içinde bulunan Körfezi geçtikten sonra kendimi İstanbul’a gelmiş gibi düşündüm!
Aslında Koç Üniversitesi’nin bir bölümünün “üç Beylerbeyi” görevini yaptığı binaları ve de “İstanbul’a Hoş Geldiniz” tabelasını görmeden İstanbul’a geldik diyemediğim gibi “dur- kalk”larla yola devam! Örneğin yeni otoyoldan Osmangazi Köprüsü’ne 4 saate ulaştıysanız, köprüden çıkışla birlikte araç kuyruğunda zamanla o kadar sürede şehrin merkezine
girebilirsiniz! Boğaz’da üç köprü var. Birincisi “yaparım-yaptırmam” inatlaşmasına rağmen önceki Başbakan ve Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel yaptırmıştı…
İstanbullu, Süleyman Demirel Köprüsü’ne “Boğaz Köprüsü” ya da “birinci Köprü” diyor. İkincisi Fatih Sultan Mehmet, üçüncüsü de Yavuz Sultan Selim Köprüsü yapıldıktan sonra İstanbulluların “Boğaz Köprüsü” oldu.
Ve dahası var; Birinci Köprü “Boğaz Köprüsü”nün adı sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından “15 Temmuz Şehitler Köprüsü” olarak değiştirildi. Ama gördüğüm şu: Bu isim sadece tabelâda var…
Halk, taksiciler “Birinci Köprü”nün adını benimsemiş ve daha kolaylarına gittiği için öyle diyor…
Değerli okurlarım, gelecek yazılarımda İzmir- İstanbul Belediyeleri ve gördüklerimin perde arkalarını da inşallah sizlerle paylaşırım. Dileğim o ki, o kadar uzun ve yol yorgunu olarak gittiğimiz İstanbul’da, TSYD seçiminde İzmirli delegeler olarak çorbada bir kaşık katkımız olmuştur. İzmir Şubemizin yeni Başkanı sevgili kardeşim Ömer Ergin Karataş’a da yeni dönemde, genel merkezle uyumlu ve başarılı çalışmalar yapar.